Disi-enerjisi

Dişi deyince aklınıza makyajlı, topuklu ayakkabı ve seksi kıyafetler giyen, girdiği ortamlara flört enerjisi yayan kadınlar mı geliyor? Yoksa çok çocuk doğuran anaç kadınlar mı? Dişilik aslında bunlardan ibaret değil. Dişi enerjisi workshop’ları yapan Tiraje Tekmen ile dişi enerjisini ve bizi nasıl dönüştürdüğünü konuştuk.

“Telif hakları DBR’ye aittir.”

Dişi dediğimizde işveli, bakımlı, makyajlı, stil giyinen kadınlar aklımıza geliyor ya da çok doğurgan, sürekli annelik rolünde, evlerinde her daim yemek pişen anaç kadınlar… Halbuki dişi olmak bunlardan ibaret değil! Şimdilerde yeni bir akım var. “Dişi Gücüne Dönüş” eğitimleri… Kimi Hint kültüründen, kimi Kuantum’dan kimisi Yunan mitolojisinden yola çıkarak oluşturmuş bu eğitimlerin amacı bize “dişi gücü”nün ne olduğunu deneyimlerle fark  ettirmek. Tiraje Tekmen bu eğitimi verenlerden biri… “Her kadın kendine ‘dişiyim’ diyor, hepimizin dişiliği iyi temsil ettiği alanlar da yok değil fakat bazı noktalarda patinaj çekiyoruz. O yüzümüz gölgeye düşmeye başladığında hayatımızda tıkanıklıklar yaşıyoruz” diyor.

Disil-enerji

Peki dişi enerji ne demek? Tekmen’e göre dişi koşturan bir enerji değil. Dingin, sakin ve merkezlenmiş bir enerji. Dişi doğurduğu, çocuğu yetiştirdiği için durup, bekliyor. Tekamül eden, tevekkül eden bir enerji! Erkekte ise avcı enerji var, aktif ve koşturuyor. Tekmen, “Yaşadığımız çağda kadınlar da koşturuyor halbuki özümüzdekinin duran enerji olduğunu unutmamamız lazım” hatırlatmasını yapıyor. Yunan mitolojisindeki Tanrıça çarkına göre altı farklı dişi enerji var, biz bunları hayatımızın farklı evrelerinde deneyimliyoruz. Hera iktidarı temsil ediyor. Athena uygarlığı, Afrodit aşkı, Artemis doğayı, Demeter anneliği ve Persefon ise ölümü. Bu enerjiler çeşitli rollere bürünüyor. Yaşamımızda en çok kullandığımız ise Afrodit modeli. “Güçlü ve otoriter iş kadınları doğurdukları anda anaç kadına dönüşür. Bu gayet normal ve olması gereken faz.  Bazen bazı roller birbirini reddediyormuş gibi görünür. Mesela Hera, Demether ve Athena birbirinden farklı görünse de üçü de otorite barındırır” diyor Tekmen. Karşıt gibi duran bu rollerde kadınların yapması gereken, hissettikleri bu farklı dişi enerjilerin birbirini anlamasını ve birbiriyle bağlantıya geçmesini sağlamak, “Bu altı fazın altında da değişik konular var, kadınların dünya görüşleri, cinselliği, ergenliği gibi… Mesela medyumluğumuz Persefon’dan gelir. Athena kadını şehir hayatını sever ve erkek egemenliğini savunur, yani kadınsı özelliklerini bastırıp erkeksi olmayı benimser ya da ben Athena kadını olarak şehir hayatını, eğitimi, kültürü seviyorum. Bununla birlikte doğayı sevemez miyim? Sevebilirim. Bu demek oluyor ki Artemis’im daha yoğun. Athena ile Artemis karşıttır. Artemis’im daha baskınsa doğada yaşarım. Önemli olan diğer dişi enerjilerimizi dışlamamak, onları kabul ederek  özgürleşmek. Doğada yaşamayı seven, yalnızlığına aşık, evlenmek istemeyen biri olabilirim ve hala Artemis kadını olarak yaşayabilirim. Yine annelik kimliği olan Demeter ile Afrodit tamamen ters. İşte asıl olan zıt görünen dişi enerjileri gölgelerine düşmeden yaşamak.”

6 disilik tiraje tekmenAfrodit’i anlamak…
Tekmen’e göre en sık gölgesine düşülen dişi enerji Afrodit. “Kadınlar Afrodit olduğunu zannederken içselleştiremeyip başka bir yere kayıyor. Afrodit’i anlamamış çok kadın var. Şehir kadınıyla Afrodit’i birleştirmek zor. Afrodit aptal sarışını temsil ediyor gibi algılanır. Halbuki bizi cinsellikle barıştıran yüzümüz. Anlamını kavradıktan sonra dişiliğimiz farklı bir anlam kazanıyor ve kendimizle daha barışık olmaya başlıyoruz.” Kendi ülkemizden ve aileden aldıklarımız, dış çevre ve dinler de dişiliğimizi çok etkiliyor. “Türkiye’de doğan bir Türk kızı ile Amerika’da doğan Türk kızı farklıdır. Biz dişi enerjimizin kaynağını önce bizi doğuran anneden alıyoruz. Yani dişilik kodumuzu açan annemizdir. Kız çocuğu, annesinden, etrafındaki kadınlardan bu enerjiyi alır. Kızlar ‘babamın kızıyım’ der. Halbuki marifet anne kızı olmak. Anneme bakıp onu yargılamıyorsam, ‘o cinsiyetten aldığımı kabul ediyorum’ diyebiliyorsam anneliği içselleştirebiliriz. Anneyi içselleştirdiğim ve kabullendiğim an annenin bütün pozitifleri bana güç olarak gelir. Dişilikten gelen bütün bilgi ve tecrübeyi almaya başlarız ve bu aldıklarımızla hayatımıza yöneliriz.” Tekmen burada bir es veriyor ve annesinden hiç ayrılmayan, büyüdüğü halde çocuk gibi davranan kadınları kastetmediğine vurgu yapıyor. “Tersine anneyi kabul etmek özgürlüğünün sorumluluğunu almak ve yetişkin bir kadına dönüşmek demek.”

[bctt tweet=”Kız çocuğu, annesinden, etrafındaki kadınlardan dişi enerjiyi alır. ” username=”murselsezen”]

Eğitimdeki deneyimler…
Tekmen’e göre eğitimde kadınlar kadınlığıyla barışmaya başlıyor. Kadınlar erkeklerle savaşmayı bırakıyor, onlar tarafından anlaşılma derdinden özgürleşiyor. “Ne biz erkekleri anlayabiliriz ne de onlar bizi. Eğitimlerde anlama ve anlaşılma gayretinden özgürleşiyoruz. Ben sağlıklı bir yerde durdukça erkeği de net görmeye başlıyorum. Gerçek anlamda kadınlığımı özümsemiş ve kendimi anlamış oluyorum. Başka bir etkisi de şu; doğru yerde durduğuma göre benim titreşimimde, yaydığım bilgi ışığındaki partnere doğru çekim başlıyor. Erkek de hazırsa uygun çiftler birbirine çeker. Kendimize farklı bir alan yaratmış oluyoruz. Aynı erkekle olan ilişkimizden daha fazla tat almaya başlıyoruz. Anne olarak çocuğumuzla, annemizle ilişkimiz, iş kadınıysak davranış modelimiz değişiyor çünkü alma verme dengemiz farklılaşıyor.” İşin en zor kısmı eğitimde neler yaşandığını anlatmak, çünkü eğitim anlatımdan ziyade  deneyime dayalı bir süreç. Uygulayıcı sadece yol gösterici olarak çalışmada yer alıyor. Tekmen’e göre eğitmen, “Ruhunuzun kıyısında duran ve ruhunuzun gitmesinde yol gösteren kişi, akıl veren bir kimlik değil. Bu eğitimde danışan kendi yolunda yürüme gayretinde olduğu için, doğru olanın ne olduğunu kendi bulmaya başlıyor. Nerede kilitlendiğini, eksiği olduğunu anlayınca bilgi alanı açılıyor.” Bir anlamda kendinizi dışarıdan görebilmeyi deniyorsunuz, ortaya çıkan resme ise yargısız ve yorumsuz bir şekilde yaklaşmanız önemli. Derste sizi biri temsil ediyor ve başka rolleri de başkaları… Önünüzde doğaçlama bir süreç yaşanıyor ve siz adeta kendi yaşamınızı bu  alışmalarda seyrediyor ve anlıyorsunuz. İçimizdeki altı farklı dişi enerjinin her birini tamamlamak için grup çalışmalarına bir tam gün ayırmak ve ortalama sekiz seans devam etmek gerekiyor. Bazı kişiler çok hızlı yol alırken, bazılarının içselleştirme süreci daha uzun sürüyor. Tekmen, “Zihin çok hızlıdır ama ruhumuzun içselleştirme sürecine ihtiyacı var. Bunun geçişi, kabullenişi, bedenimizin buna adaptasyonu gibi süreçler yaşarız. Hissediyoruz, alıyoruz, yaşamınızdaki olaylarla karşılaşıyoruz. İkinci aşamada danışanlarımız kadınlığımızla alakalı duygularını ve  hissettiklerini hatırlayamıyor. Bu üzücü duygularını unuttukları anlamına geliyor. Zihnimizden silinmese bile resim yargısız olarak dosyalanmış oluyor. Oradaki deneyim güç olarak bize dönüyor. Kadınlar ‘O deneyim olmazsa ben bugün bu dönüşümü yapamazdım. Hayatım boyu biriktirecekken bu olayla uyandım’ diyorlar.”

Kadınlığımızı ne değiştirdi?
Esasında dişi enerjimizin üzerinde dünyadaki gelişmelerin de büyük etkisi var. Tekmen süreci şöyle özetliyor, “Geçmişte kadınların büyük değişimler yaşadığı dönemler muhakkak var ama dünya 1900’lerin başından çok daha radikal değişimler yaşadı. Bunlar bilinçaltımıza çok derin şekilde işledi. İki dünya savaşı atlattık. Savaşlar sırasında erkekler askere gitti ve kadınlar iş hayatına atıldı. Bu dönemi yaşayan kadınların deneyimlerinden doğan çocuklar farklı bir yere geldi. Tabii bundan önce iş hayatına atılamamış kadınların akıtamadığı bir enerjisi de var. Ben bu kadınlar tarafından yetişen çocukların etkilerini ve bunun yarattığı farklı döngüyü görüyorum. 1960’lı yıllardaki hippi kadınları örnek alalım. Onların nasıl aileleri vardı, annelerinin neye ihtiyacı vardı ki çocukları böyle oldu? Bunlar bir zincir oluşturuyor ve etkilerini dalga dalga yaşıyoruz.”

Erkek ne yaşıyor?
Dişi enerjisini anlamaya çalışırken erkeğin de nelerin içinden geçtiğini anlamak gerek. Tekmen, “Erkeğin çok önemli bir başlangıcı var. Biz dişiden doğuyoruz ve dişiyiz. Bu bizim için çok doğal ve akışında bir şey. Erkek ise karşı cinsten doğuyor, karşı cinsin karanlık rahminden çıkıyor, daha sonraki süreçte kendinin yaradılışına vesile olan kişi diye gördüğü kadınla partner olmaya kalkıyor ve hayata atılıyor. Burası erkeğe ürkütücü gelebilir. Pek çok şeyi  bilinçaltının derinliklerindeki bu korku ile, yani kendini koruma refleksiyle yapıyorlar. Korktuğu şeyi bastırmaya çalışıyor. Korktuğu şeye karşı donanımlı olmak istiyor. Burada kadına iş düşüyor. Kadın da bastırıldığı için ve o da korktuğu için kadınsı özelliklerini süreç içinde kontrole yönelik kullanmaya başlıyor. Kadın, doğurduğu erkek çocuğunu yönetmeye başlıyor ve oğlu kanalıyla idare etmeye başladığı bir kültür oluşturuyor. Bunlar erkeğin ve dişinin negatif kullanımları. Burada dişinin kendi sınırını ve haddini bilmesi gerek. Ne olduğunu korkusuzca kabul ettikten sonra tabii ki yetiştirdiği erkek çocuklarına da verdiği şeyler olacak. Dişi korkacak bir şey olmadığını, bir anlamda eşit olduğumuzu görmeli. Erkeğin gücüne de ihtiyacımız var. Bunları anlatmak dişinin görevi. Neden? Çünkü dişi dişiden doğduğu için yaratım gücüyle 1-0 önde. Bizim erkeklere burada bir borcumuz var. Bizim kafa  karışıklığımız yok, onların var. Biz dişiler olarak hayata gelirken aldığımız ödülü hayata vermeliyiz. Bütün sistemlerde anneler hırslanıp öfkelendikçe yetiştirdikleri çocuklar da öfkeli oluyor. Anneler bu öfke ile toplumlarında kendi cinslerinin yok edilmesine neden oluyorlar. Bunu kadın kendi kendisine yapıyor. Çıkış yine kadın. Evde, işte, arkadaşlıkta yani erkekle iletişimimizin değişmesi lazım. Erkeklere ‘bende korkulacak bir şey yok’ dememiz lazım.

Neden annelerine benzeyen kadınlarla evleniyorlar?
Tiraje Tekmen’e göre erkekler kafaları karışık olduğu için annelerine benzeyen kadınlarla evleniyor. “Erkeklerin sevgi boyutunda da kafalar karışık. Yaradılışın kanalı olarak kadını görüyorlar. Biz öyle bir sevgiyle doğuruyoruz ki, erkek çocuk hayatı boyu hep bunu arayabiliyor. Kadın doğururken oksitoksin hormonuyla bebeğe bağlanıyor. Bu hormonla aşk yaşanıyor. Anne oğlunun kaymağını yiyor. Çocuk da ömür boyu bu aşkı arar. Annesinin yerine birini koymaya çalışır. Halbuki erkekler, annenin başka bir yerde durduğunu, partner düzeminde ise farklı bir şey aradığını idrak etmeli. Bu yüzden bu erkeklerin de alması gereken bir çalışma. Bu şekilde birbirimize yaklaşıyoruz. Kadın da erkek de belirli sürelerle kendi enerjilerini güçlendirmek için kendi cinsleri ile yan yana bulunmalı. Hiç birbirinden  ayrılmayanlar cinsiyetlerini nötralize ediyor.”

ısılgenceeeDİŞİLİK EĞİTİMLERİ
KUANTUM ve DİŞİLİK SANATI WORKSHOPU
Işıl Gence Dönüşüm Atölyesi’nde kuantumdan yola çıkarak dişilik sanatı workshopları yapıyor. Eğitimin amacı duygusal olarak bağımlı olmadan özgürce hayattan ve ilişkilerimizden keyif almamızı sağlamak, güven içinde yaşamak, yumuşaklıkla kabul vermek, duygularını çekinmeden ifade edebilmek, bolluk ve bereket içinde yaşamak, yaratıcılığın keyfini çıkartmak. Bunun yolu da dişilik özgüveninden geçiyor. Gence atölyeyi eril ve dişi enerjilerinizde dengesizlik yaşayanlara, ilişkilere ve hayata karşı aşırı kontrolcü olanlara, biten ilişkileri yüzünden kendine saygısını kaybedenlere, ilişkilerinde güvensizlik yaşayanlara, terk edilen ve aldatılanlara tavsiye ediyor.
www.isilgence.com

handeakınAŞK’A GEL VE KADIN OLMAK WORKSHOPU
Hande Akın dişi olmak nedir sorusuna şöyle yanıt veriyor. “Bu soruya pek çok yanıt verebilirsiniz ama tam olarak kadın olmanın ne olduğunu, nasıl olduğunu bilmeden… Hissetmeden… Burada önemli olan; kadın bedeninde de erkek bedeninde de var olan dişil enerjiyi fark etmek ve hissetmektir! Ying ve Yang’ı duymuşsunuzdur. Siyahın içinde beyaz, beyazın içinde siyah bulunur. “Her iyinin içinde kötü, her kötünün içinde iyi vardır” der sembol. Bu aynı zamanda eril ve dişil enerjinin uyumunu da temsil eder. Yani eril ve dişil enerji hem kadında hem erkekte var. Dişil enerji kadında yoğunsa; kadın daha dişidir, azsa daha erildir. Modern iş hayatında ‘erkek Fatma’ diye tabir ettiğimiz kadınları; eril enerjisi yüksek kadınlara örnek verebiliriz. Makyaj, kırmızı rujlar, ojeler, derin yırtmaçlar, dekolte kıyafetler aslında eril enerjinin sadece yansımasıdır. Dişilik ise sadece içten gelen yumuşak bir enerjinin yansıması ve hissedilmesidir. “Aşk’a Gel” workshopumda kadın ve erkeklerdeki eril ve dişil enerjinin dengelenmesi için farkındalık sağlayarak katılımcıların duygu ve korkularını serbest bırakmaları için çalışıyorum. “Kadın Olmak” workshopumda ise bilinçaltının derinliklerinde gömülü kadın olmanın değersiz olduğu inancını besleyen duygu, korku ve diğer inanç kalıplarıyla çalışıyorum. Kadının bedenine ve cinselliğe dair aileden, toplumdan, kültürden aldığı ve yaşam kalitesini etkileyen tabulardan özgürleştiriyorum. Bütün bu çalışmalar; baskılanan dişil enerjiyi ifade
etmeye, dengelemeye yönelik. Grup çalışmalarında yaratılan paylaşım ortamıyla ve yapılan egzersizlerle kişi kendini güvende hissediyor ve dişi enerjisini fark ediyor. Bu dişi enerjiyi baskılayan duygu, korku, inançlardan sıyrılıyor. Kadın kimliği ve bedeniyle barışıyor. Ayrıca fark ediyorlar ki birbirimizden farkımız yok aslında, hepimiz aynı duyguları yaşıyoruz ve BİRiz. Böylece; eril ve dişil enerjinin denge ve uyum içinde olmasına, sağlıklı kadın erkek ilişkilerine, zihin, ruh, beden bütünlüğünün farkındalığı ve rahim bilgeliği ile adım atılıyor.
www.handeakin.com

gülenaypemaGİZEMLİ DİŞİLİK EĞİTİMİ
Gülenay Pema’nın Gizemli Dişilik Eğitimleri kadınları günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş dişil erdemlerin yeniden keşfedilerek dişil doğaya hak ettiği, doğru ifade edilen gücünü geri vermeyi amaçlıyor. Sonuçları kadim tekniklere dayalı bu eğitimle dünyevi dişil erdemler keşfedildiğinde ilahi, kutsal ve mistik olan dişilik anlayışının kapıları aralanıyor. 130 saate yayılan programda amaç Gizemli Dişilik Eğitmenleri’nin dönüşmesi. Eğitmenlerin  dönüşebilmesi için program süresi teori ve uygulamaların yer aldığı 6 aylık eğitim ve 2,5 aylık uzmanlık projesini de içine alarak toplam 8,5 aylık süreyi kapsıyor. Programda yer alan sözlü, yazılı ve uygulamalı sınavlarda başarılı olanlar, Gülenay Pema’nın ön gördüğü staj süresini tamamladıktan sonra eğitmen olmaya hak kazanıyor.  http://gulenaypema.com

Bir yanıt yazın

Kasaba.works Digital Agency