Siz onların grup olup kaynaşmasına, sadece oyun oynamasına bakmayın. Aslında en iyi onlar öğreniyor. Unicef, Avrupa Konseyi, Avrupa Gençlik Forumu gibi kurumlar şimdilerde çocukların öğrenmesi için David A. Kolb’un geliştirdiği ‘deneyimsel öğrenme’ metodunu tercih ediyor. Eğitmenler de öğrenmeyi çocuklara göre yeniden tasarlıyor!
Bebeğimle Elele dergisinde yayınlanmıştır. Telif hakları DBR’ye aittir.
Antalya’da bir otelin konferans salonunda yurt dışında eğitime gidecek çocuklarla birlikteyiz. Henüz kimse bir birini tanımıyor. Eğitmen Musa Akgül ve Tuğba Çanşalı çocuklara bir kağıt dağıtıyor ve içinde, “Çocuklukta kırmızı bisikleti olan bir arkadaşınızın adını yazın, beş kardeşi olan arkadaşınızın adını yazın” gibi sorular var.
Çocuklar bir anda salona dağılıyor, konuşmaya, hızlı bir şekilde cevapları bulup eğitmenlere vermeye çalışıyor, işin içinde ödül var. Aslında amaç bambaşka! Çocukların arasındaki buzları bir anda kırıp kaynaşmalarını sağlamak! Bu bir “deneyimsel öğrenme” çalışması… Yani ders anlatır gibi bilgi vermektense çocukların öğrenecekleri şeyi denemelerini sağlamak.
Musa Akgül, 2002 yılından beri uluslararası alanda farklı yaş gruplarının kişisel gelişimlerini en etkili şekilde sağlayabilecek eğitim modüllerinin hazırlanması ve uygulanması süreçlerinde eğitmenlik yapıyor. Avrupa Konseyi, Avrupa Gençlik Forumu, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Avrupa Birliği Bakanlığı ve birçok uluslararası think-thank, sivil toplum kuruluşunda görev almış. Tuğba Çanşalı da kamu yönetimi okumuş ama Avrupa Komisyonu’ndan bu konularda eğitim almış. Deneyimsel oyun tabanlı öğrenme üzerine 10 yılı aşkın deneyimi var.
Çanşalı, “Takım çalışmasını anlatmak yerine takım çalışması yapacakları bir görev veriyoruz. A’dan Z’ye objeleri bulun, birlikte bir şarkı yazın diyoruz. İçerisinde havuç, değişim, Antalya, kültür gibi kelimeler geçsin! Eğlenceli olduğu kadar öğretici bir süreç yaşıyorlar. Her birinin diğerine gidip konuşması, takım oluşturması, zamanı yönetmesi, planlama yapması gerekiyor” diyor. Eğitmenler sonrasında süreci öğrencilere sorgulatıyor. Buna hem ‘sorgulatıcı öğrenme’ hem de ‘sokratik öğrenme’ deniyor. Ne yaptınız, nasıldı gibi soruları yanıtlarken öğrenciler aktif bir şekilde öğreniyor.
Hazırlanan oyunların mantığı herkesin katılabileceği kadar basit. İstediğiniz kadar özgür ve çatlak olabiliyorsunuz. O yüzden öğrenme kolaylaşıyor. Oyun tabanlı öğrenmeyi değerli kılan da bu.
Simülasyonlar, oyunlar ve egzersizler…
Tematik konularda uygulanan simülasyonlar, oyunlar ve egzersizler üzerine kurulan deneyimsel öğrenmeyi çeşitli filozof ve eğitim bilimciler geliştirmiş, kuramı genel hatlarıyla çerçeveye oturtan ise David A. Kolb olmuş. Deneyimsel öğrenme kişinin kendisini keşfetmesine, söz konusu temayı yaşamasına ve en önemlisi içselleştirmesine olanak tanıyor. Planlı ve plansız tasarlanan süreçler için dış alan aktiviteleri, küçük ve büyük grup tartışmaları, dans, sanat, oyunlar, egzersizler, görsel ve işitsel düzenekler kullanılıyor. En hoş tarafı da okulların koridor ve bahçelerine yönelik geliştirilen küçük oyunlarla bile çocukların eğitilebilmesi. Hatta okula bağlı kalınmadan tatilde, oyun alanlarında, müzelerde, evde kullanılabilmesi…
Kuruma, kişiye özel oyun tasarımı
Bir organizasyon olduğunda kurumlar eğitmenlere, “Şunu öğretmek istiyoruz, bize özel oyun tasarlayın” talebiyle gidiyorlar. Çanşalı, “Bir oyunla Avrupa Birliği’ni öğrettik, bir diğeri ile sağlık-kanser ilişkisini… Çocuk haklarını sek sekle öğrettik mesela. Oyunları hedef kitlesine, yaş grubuna, kaç kişilik gruplar halinde oynayacaklarına göre geliştiriyoruz. İçerikte danışmanlarla çalışıyoruz. Kanser çalışmasında içerik için Sağlık Bakanlığı ve doktorların uzmanlığından yararlandık” diyor.
Deneyimsel öğrenme en çok takım çalışması, iletişim, liderlik, sorun çözme ve kültürler arası öğrenme için kullanılıyor.
Kimler bu yöntemi talep ediyor?
Musa Akgül, Avrupa Gençlik Forumu ve Avrupa Komisyonu yapılandırılmış diyalog eğitmen havuzunda Türkiye’den yer alan tek isim, dört dilde eğitim verebiliyor. Akgül, “Deneyimsel öğrenme birçok farklı ülkenin ve kurumun farkında olduğu ve hatta bazen temel aldığı bir yaklaşım. Bu konuda özellikle Finlandiya ciddi yol kat etmiş, hayatın birçok alanında uyguluyorlar. Avrupa Komisyonu ve Avrupa Konseyi gençlere ve çocuklara yönelik programlarda bu yaklaşımın zorunluluğunu kılavuzlarında belirtiyor” diyor. UNICEF Türkiye, Türkiye ve Suriyeli çocuklar için geliştirilen sosyal uyum ve adaptasyon çalışmalarında deneyimsel öğrenme metodundan yararlanmış. Kültürel değişim programları ile yurt dışına öğrenci gönderen ISEWorld de kültür şoklarını engellemek, takım çalışmasını öğretmek için bu iki eğitmenden oyunlar, drama, grup tartışmaları ve yarı
şma tasarlamasını istiyor. Akgül uluslararası toplantıların artık farklı bir boyuta taşındığını söylüyor ve ekliyor, “Avrupa Konseyi Strasbourg’ta ‘İnsan hakları ve sosyal dahil etme’ programını beş gün boyunca rol oyunları, küçük ve büyük grup çalışmaları, drama ve yarışmalarla yaptı!”
Örnek Oyunlar
Renkli Harfler-Okuma Yazma
Renkli Harfler, Türkçe ve İngilizce harflerin öğretilmesi, okuma-yazma öğretilmesi için alternatif bir olarak tasarlanmış. Çocuklar okuma yazma öğrenirken eğleniyor, daha interaktif şekilde çalışmalara katılıyor.
Genç Mönü-Sağlıklı Beslenme
Genç Mönü oyunu ile beslenmenin sağlıkla, yaşamla ilişkisi basit bilgilerle anlatılıyor. Üç öğünde sağlıklı beslenme, beslenme ile ilgili sıklıkla kullandığımız kavramların doğru şekilde öğrenilmesi, grup içinde ortak karar alınabilmesi oyunun çocuğa katıklarından sadece bir kaçı.
Çocuk Hakları-Sek Sek
Çocuk Hakları Sek Sek Oyununu, çocuklara sahip oldukları haklar konusunda bilgi vermek ve çeşitli yöntemlerle bu hakları yorumlamalarını sağlıyor. Oyun sonunda çocuklar Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni, bu sözleşmedeki hakları, yaratıcı çözüm önerileri sunmayı, takım olarak hareket etmeyi, mantığa dayalı fikir üretmeyi, sözel ve yazılı yönergelerle hareket etmeyi, zaman yönetmeyi, yaptığı işe dikkatini vermeyi, geçmiş deneyimlerinden çıkarımda bulunmayı öğreniyor. Oyun, Genç Gönüllüler Derneği tarafından Hollanda Kraliyet Fonu olan Matra Programı kapsamında tasarlanmış.
Bahtına Ne Çıkarsa- Engellilik Bilinci
Bu oyun, 8-11 yaş arasındaki çocukların, farklı engeller hakkında duyarlılığını güçlendirmek ve engellilerin basit görünen eylemlerde bile ne tür güçlükler yaşadıkları hakkında bilinç uyandırmak için tasarlanmış. Oyunda çocuklar farklı engel gruplarını tanıyor, grup içindeki sorumluluğunu yerine getiriyor, lidere ihtiyaç duymadan grup içinde sıra alıyor, akranlarının fikirlerini dinleyip kendi düşüncesini söyleyebiliyor, engelli bireylerin karşılaştığı zorluklarda neler hissettiğini anlıyor. Bu oyun ilk olarak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Bayburt İl Müdürlüğü için kullanılmış.
Can Kulağı-Strateji Oluşturma
Can Kulağı oyununda amaç, görme duyusu olmadan, yalnızca işitme duyusunu kullanarak, ekip çalışmasıyla başarıya ulaşmak. Oyun sonunda çocuklar görme duyusu yoksunluğunda hangi duyularını kullanabileceğini anlıyor, bir işi belirli bir süre içinde yapabiliyor, sözel yönergelere göre hareket etmeyi öğreniyor, mantığa dayalı fikir üretiyor, deneyimlerden çıkarımlarda bulunuyor, ekip olarak çalışıyor, ekibine güvenebiliyor, işbirliği yaparak strateji oluşturabiliyor.