Ferdinand Edralin Marcos kurduğu otoriter rejim, yolsuzluklar ve baskı uygulamaları nedeniyle büyük tepki uyandırmıştı ama o 1965’ten beri elinde tuttuğu iktidarı 1986 yılına kadar bırakmadı.
Ferdinand Marcos 1917 yılında doğdu ve Ortaöğrenimini Manila’da tamamladı. 1930’ların sonlarında kent yakınlarındaki Filipinler Üniversitesi’nde hukuk öğrenimi gördü. Siyasetle uğraşan babasının bir rakibini öldürdüğü iddiasıyla hakkında açılan davadan Kasım 1939’da mahkum oldu. Ama kararın bozulması için Filipinler Yüksek Mahkemesi’ne başvurması sonucunda ertesi yıl aklandı.
1.Dünya Savaşı sırasında Filipinler ordusunda subaydı. Japonlara tutsak düştü ama Bataan’dan orta Luzon’a kadar süren “ölüm yürüyüşü” sırasında sağ kalmayı, ardından da kaçmayı başardı. Sonradan Filipin direniş hareketinin önderlerinden biri olduğunu iddia ederek siyasal konumunu pekiştirmeye çalıştıysa da. resmi ABD arşivleri 1942-45 arasanda Japonlara karşı yürütülen mücadelede hemen hiçbir rolünün bulunmadığını ortaya koydu.
Marcos, 1946-47 yıllarında, bağımsız Filipin Cumhuriyeti’nin ilk devlet başkanı olan Manuel Roxas’ın teknik danışmanlığını üstlendi. 1949-59 arasında Temsilciler Meclisi ve 1959-65 arasında Senato Üyeliği, 1953-65 döneminde de senato başkanlığı yaptı. 1965’te başkan adayı seçilmemesi üzerine Roxas’ın kurduğu Liberal Parti’den ayrılarak Milliyetçi Parti’ye geçti. Bu partinin adayı olarak Diosdado Macapagal’a karşı pahalı ve sert bir kampanya yürüttü. Seçimleri kazanarak 30 Aralık 1965’te başkanlık görevinin üstlendi.
1969‘da yeniden seçilerek Filipinler’de bu görevi iki dönem üst üste yürüten ilk başkan oldu. 1965-69 arasında tarım, sanayi ve eğitim alanlarında belli ölçüde gelişme sağladı. Ama zamanla güçlü öğrenci gösterileri ve kent gerillasının yükselen mücadelesiyle karşılaştı. 21 Eylül 1972’de “komünist ve yıkıcı güçler”i gerekçe göstererek sıkıyönetim ilan etti. Hızla hareket ederek muhalif politikacıları tutuklattı ve orduyu rejimin bir baskı aracı haline getirdi.
Marcos sıkıyönetim döneminde “habeas corpus” güvencesini ortadan kaldırmak da içinde olmak üzere birçok olağanüstü yetkiyi elinde topladı. 1973’te ilan ettiği yeni anayasayla yetkilerini arttırdı ve parlamenter bir sistem oluşturarak başbakanlığı da üstlendi. 17 Ocak 1981’de sıkıyönetimi kaldırdıysa da otoriter yönetimini sürdürdü.
16 Haziran 1981’de yapılan seçimlerde yalnızca görünüşte kalan bir muhalefete karşı seçimleri kazandı ve 30 Haziran’da altı yıllık bir dönem için yeniden devlet başkanı oldu. 1954’te evlendiği eski güzellik kraliçelerinden Imelda Romanuldes Marcos 1972’de başlayan sıkıyönetim döneminde yönetimin güçlü kişilerinden biri durumuna geldi. Yüksek gelirli mevkilere akrabalarını getirmesi yüzünden yoğun biçimde eleştirildi.
1983 ‘e gelindiğinde Marcos’un sağlığı bozulmuşa başlamış, muhalefet hareketi de oldukça büyümüştü. Hem Marcos’a hem de gittikçe güçlenen Yeni Halk Ordusu’na siyasal bir alternatif oluşturmak amacıyla 21 Ağustos 1983’te Manila’ya dönen Benifo Aquino, Jr. uçaktan inerken vurularak öldürüldü.
Başkanlığı sürdürmek isteyen Marcos 1986’da seçimlerin yapılacağını ilan etti. Ama Aquino’nun dul karısı Corazon Aquino kısa sürede güçlendi ve muhalefetin başkan adayı oldu. Marcos 7 Şubat 1986’da yapılan seçimleri kazandığını ilan ettiyse de seçimlere hile karıştırdığı ortadaydı. Bu arada Filipin ordusu Marcos yandaşlarıyla başkanlığın Aquino’nun yasal hakkı olduğunu savunanlar arasında bölündü. Artan gerginlik ancak ABD’nin desteğini çekmesinden sonra Marcos’un 25 Şubat 1986’da ülkeden ayrılarak Hawaii’ye gitmesiyle üzerine sona erdi.