Televizyon 1960’larda gelişmiş ülkelerin başlıca iletişim aracı oldu çıktı. Öyle ki tüm ülkelerde sinemaya gitme, gazete ve dergi okuma, son zamanlarda da kitap okuma alışkanlığı giderek azaldı. Bu mavi ışıklı kutu yaşantımızın önemli bir parçası haline geldi. Bir insanın ortalama günlük televizyon izleme süresi iki buçuk saatten fazla.
Televizyon okul ve iş dönüşünde evde olabildiğimiz her zaman ulaşabildiğimiz en yaygın iletişim aracı. Bu kadar yaygın olunca haberler ve kullanılan yöntemler konusunda da televizyonun diğer bütün iletişim araçlarını yönlendiren bir konumu oluştu. Tüm toplumsal etkinlikler için zorunlu bir geçit noktası haline geldi. Gösteri sanatçıları, yazarlar, politikacılar hatta aydınlar mesajlarını televizyonu kullanarak iletiyor.
Televizyonun korkulan yanları da var. Sosyologlar, sosyal-psikologlar, televizyonun toplumun belli başlı kültürel değerlerinde yozlaşmaya, insanın ve özellikle de çocukların mantıksal ve akılcı yetilerinde bozulmaya yol açabileceğinden kaygılanıyorlar. Ama televizyon, her şeyden önce muazzam bir hayal makinesi. Günlük bir boş zaman doldurma aracı olarak izleyicileri itiraf etmek istemediğimiz oranda kendine bağımlı hale getiriyor.
Televizyon istatistikleri ürkütüyor
Amerika, Avrupa ve Avusturalya’da 1995 yılından bu yana sürdürülen çalışmalara göre 72 yaşınaki biri 11 yılını televizyon karşısında geçiriyor. Yalnızca Amerikalıların bir yıl içinde televizyona ayırdığı vakit tam 250 milyar saat.
Bir işçinin saat başına beş dolar karşılığında çalıştığını düşünülürse, Amerikalılar bir yıl içinde televizyon seyrederek 1.25 trilyon dolar kaybediyor. Tek kayıp bu da değil. Normal bir çocuk ilkokulu bitirene kadar televizyonda sekiz bin cinayet görüntüsü izliyor. 18’ine geldiğinde bu sayı 200 binlere fırlıyor. Yalnızca Amerika’da TV’nin çocukları nasıl etkilediğini anlatan dört bin kitap var.
UNESCO’nun Dünya Haberleşme Raporu’na göre Türkiye dünyada en çok televizyon izlenen ikinci ülke. Rapora göre Amerika’yı Türkiye ve İtalya izliyor. “En çok televizyon izlenen ülkeler”in hemen hepsi de Avrupa ülkesi.
TV’nin geleceği ne olacak?
Teknoloji geliştikçe televizyonun da yapısı değişiyor. Alman ARD ve İngiliz BBC televizyonlarının planı yıl sonuna kadar izleyicinin alıcısına hükmettiği interaktif TV’leri hayata geçirmek. Böylece seyirci TV kanalının verdiğini değil, kendi seçtiği yapımı izleme şansına sahip olacak.
Öte yandan daha büyük ekranlı, daha net görüntülü, daha kaliteli ses verme özelliklerine sahip yeni jenerasyon TV setleri evlere girmeye hazırlanıyor. “Ev sineması” adını alan bu sistem izleyiciyi içine çekerek içindeymiş izlenimini yaratan “surround” ses sistemiyle donatılacak.