2015-2016 Eğitim-Öğretim yılı erken kayıt dönemi başladı. Bu dönemde veliler çocuklarının geleceğini inşa edecek okulları seçiyor. Okullar erken kayıt yaptıran velilere birçok avantaj sunarken velileri zor bir karar bekliyor. Biz de okulu hangi kıstaslara göre seçmeli, veliler nelere dikkat etmeli, en sık yapılan yanlışlar neler gibi soruları uzmanlara sorduk!
Tempo, İstanbul Life ve Elele Dergisi’nin Nisan 2015 sayısında yayınlanmıştır. Telif hakları DBR’ye aittir.
Çocuğunuzun gideceği okulu seçerken aslında ona nasıl bir gelecek inşa edeceğinize karar veriyorsunuz. Bu önemli seçimi yaparken veliler epey zorlanıyor. Bu süreci uzmanlara danışarak yürütmekse büyük fayda sağlıyor. Eğitim ve Öğrenci Koçu Elgiz Henden, “Okullar erken kayıt tarihlerini açıklayınca anne babalar telaşa düşüyor. Bu dönem ailelerin önce kendi kriterlerini belirlemesi ve bunlara uygun okulları takip etmesi önemli” diyor.
Kariyer Danışmanı Oktay Aydın ise, “Çocuğunu ve kendi aile yapısını tanıyan velilerin, çocuğu için tasarladığı hedeflere uygun okul arayışlarını bir an önce yapmaları faydalı. Çünkü bu okulları, fiziki donanım, öğretim kadrosu, eğitim politikası, ders dışı etkinlikleri, yabancı dil eğitimi ve bir üst kuruma hazırlama başarısı gibi ölçütlerle değerlendirecekler ve saydığım ölçütlere göre ‘başarılı’ olan okullarda kontenjanlar erkenden dolabiliyor” diyor.
Okullar erken kayıtta velilere yüzde 15’e varan fiyat indirimleri yapıyor. Bazı okullar taksit yaparken, bazı okullar yaz okullarına uygun ücretlerle kayıt yaptırıyor. Bazı okullar erken kayıt yaptıranlara ücretsiz etüt hizmeti verebiliyor ya da burs sağlayabiliyor. Kimi okullar ise çocuklara barbie bebekler, okul formaları, uzaktan kumandalı araba gibi hediyeler vermeyi tercih ediyor.
Erken kayıt döneminin bir diğer avantajı da velilerin okullar hakkında bilgi toplama fırsatı sunması ve kıyaslama yapabilmeleri… Okulların öğrencilerini nasıl yetiştirdiğini tesisleri gezerek, öğretmenlerle konuşarak, okulların akreditasyonlarına bakarak görme şansları oluyor. Böylece farklı yaklaşımları inceliyor ve çocuklarının yapısına ve kendi fiziki koşullarına en uygun olanı bulabiliyorlar.
Önce çocuğunuzu tanıyın!
Uzman Psikolog F. Işıl Yenikaynak okul seçiminden önce çocuğumuzu gözlemlememizi öneriyor; “Her çocuğun doğuştan getirdiği bir mizacı var. Karakter ise aile ve sosyal çevreyle şekilleniyor. Çocuk bu ikisini harmanlar ve kendi tarzında hayatını devam ettirir. Çoğu aile daha bebek dünyaya gelmeden ‘idealize çocuk’ hayalleri kurmaya başlar. Ancak her insan yavrusu farklı özelliklerle doğar. Örneğin çocuğunuzun piyanist olmasını istiyorsunuz, bu konuda yeteneği olsa bile isteği bu değilse sizin tasarladığınız gibi davranmayabilir. Bu yüzden çocuklarımızı idealize etmeyi bırakıp onları objektif tanımamız gerekiyor. İlgi alanlarını, üstünlüklerini, eksikliklerini ve hoşlanmadıklarını tespit edersek gerçek potansiyelleri hakkında fikrimiz olur. Çocuğun benlik kavramının ortaya çıktığı 2-2,5 yaş döneminde bu özelliklerin birçoğu kendini belli eder. Bu noktada, kreş/anaokulu seçiminden itibaren ilgisini ve yeteneğini ortaya koyabileceği, kendini ifade edebileceği bir ortamda okul yaşamına adımını atması en doğrusu olur.”
Kriterler listeniz olsun!
Eğitim ve Öğrenci Koçu Elgiz Henden’e göre çocuğu iyi tanıdıktan sonra ihtiyaçlarını iyi belirlemek gerekiyor. Mesela çocuğunuzun yapılandırılmış bir ortama mı, yoksa daha esnek bir ortama mı ihtiyacı var? Çocuğunuz öğrenirken fazla ilgi istiyor mu? İsteklerini dile getirebiliyor mu? Kendi başına ders çalışabiliyor mu? Bunları tespit ettikten sonra sıra anne babaların beklentilerine geliyor. Bu karar verme sürecinde de kriterler listesi oluşturmanızda fayda var. Mesela;
- Eve yakın olsun.
- Aile bütçesine uygun olsun.
- Tam gün olsun.
- Yemekhanesi olsun ve sağlıklı yemekler verilsin.
- Sınıftaki öğrenci sayısı az olsun.
- Kütüphanesi olsun.
- Sosyal aktiviteler olsun.
- Öğretmenleri tecrübeli olsun.
- Öğretmen öğrenci ilişkisi iyi olsun.
- Öğretmenler arası ilişkileri iyi olsun.
- Rehber öğretmen ve psikolojik danışman olsun.
- Okul-aile işbirliği olsun.
- Farklı öğretim yöntemleri denensin gibi kriterler belirleyebilirsiniz.
Henden ikinci adımda ailelerin olası okullar listesini yaparak okullar hakkında bilgi toplaması gerek diyor. “Bu bilgileri okul ziyaretlerinden, basın araştırmalarından yapabilir, okulda veli olan birkaç aile ile görüşebilirsiniz. Beklentilerinizin karşılanıp karşılanamayacağını değerlendirmek üçüncü adımınız olmalı. Bu değerlendirme sizi, en doğru olacak okul seçimine götürür.”
Okul seçiminde bunları unutmayın!
Eğitimpedia’nın Kurucusu Ali Koç okul seçimi yaparken ailelerin akıllarında bulundurmaları gereken üç önemli maddeden bahsediyor;
1- Evinize en yakın okul en iyisidir: Çocuğunuzun okulda geçirdiği zaman kadar okul yolunda geçirdiği zaman da değerli. Öncelikle yakınınızdaki okulları değerlendirip aradığınız özelliklere sahip olduğunuza inandığınız bir okul bulamazsanız diğerlerini değerlendirmeye alın. Vazgeçemeyeceğiniz özelliklere sahip uzakta bir okul bulduysanız evinizi o okula yakın bir bölgeye taşıyın. Çocuğunuzun serviste kaybettiği üç saate değecek okul çok azdır.
2- Okul öğretmeni kadar büyüktür: Bir okul ne kadar büyük alana ve olanaklara sahip olursa olsun çocuğunuz zamanının çoğunu sınıfta ve öğretmeniyle geçirecek. Haftada bir saat geçireceği havuzu veya bilgisayar laboratuarını seçmektense öğretmenini seçmek daha önemli.
3-Okulu özel yapan felsefesidir: Devlet okullarından daha temiz olması, sınıf mevcutlarının düşük olması ya da yemeğinin iyi olmasına bakarak okul tercih edecekseniz en ucuzunu seçin. Uluslararası akreditasyonları, özgün müfredatı, etkin bir öğretmen gelişim programı, öğrencinin yararını esas alan yaklaşımı olan okul seçecekseniz bunlar ucuz olmayacaktır.
Bir okulun eğitime yaklaşımını kütüphanesinden anlayabilirsiniz. Sürekli güncellenen zengin bir kütüphanesi olmayan okulda güçlü bir eğitim felsefesi de yoktur.
Kurstan kursa koşturmak doğru mu?
Eğitim kurumlarının eksiklerini veliler bazen kurslarla kapatma eğilimine giriyor. Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul bunun da dengelenmesi gerektiği görüşünde; “Çocukların kurstan kursa koşturulması, kendilerine zaman kalmaması doğru değil. Kendine zamanı kalmayan çocuklar bir süre sonra yaptıkları her şeyi bırakma noktasına gelir. Birçok etkinliğe gittiklerinden hiçbirini tam yapamaz oluyorlar. Çok şeyi az az bilen ama hiçbirinde iyi olmayan bireylere dönüşüyorlar. Kendi istedikleri tek bir etkinliğe yönlendirilmelerinde ve bunun yanında da bir sporla uğraşmalarında fayda var. Etkinlikler zihinsel ve toplumsal becerilerini geliştirirken spor beden ve ruh sağlığı için faydalı. İki etkinlik çocukların rahat yapabilecekleri bir program oluşturur!”
Yurdakul çocukların kendilerine en uygun olanı bulma sürecinde pek çok şeyi deneme iştahının da yanlış anlaşılmaması gerektiğinin altını çiziyor. “Buradaki hassas nokta çocukların devam etmek istemedikleri etkinliklere çok zorlanmaması ama gitmek istemediklerinde de bunun nedenlerinin araştırıp bulunması, yapılabiliyorsa nedenlerin ortadan kaldırılması gerek!”
Ders mi sosyal aktivite mi?
Pek çok veli okul seçiminde ağırlığı derslere veriyor. Kariyer Danışmanı Oktay Aydın ise
akademik süreçlerin tüm düzeylerinde bireylerin kişisel gelişimlerine, genel yaşam ve mesleki formasyonlarına en çok katkıyı sunan olgunun dersler değil, ders dışı etkinlikler olduğunu söylüyor. “Elbette dersler önemli. O bilgilerin enine boyuna öğrenilmesi kaçınılmaz. Ancak özgüven, iletişim becerisi, analitik düşünebilme, kriz çözme becerisi, ekip ve takım çalışmasına yatkınlık, dinlemeyi becerebilme, empati kurabilme, zaman yönetimi, iç disiplin, özveri gibi beceriler ders dışı etkinliklerle kazanılıyor. Bu beceriler akademik başarı için de gerekli. Bu becerileri kazanmış olarak okullardan mezun olanlar, hep bir adım önde olur ve kolaylıkla iş bulabilir.”
Her çocuk her derste başarılı olabilir mi?
Psikiyatrist Yurdakul’a göre bu sorunun yanıtı evet! “Her çocuk her derste başarılı olabilir ama en iyisi olamaz. Eğitim programları çocukların başarabilecekleri şekilde ayarlanır ve normal zeka düzeyinde, dikkat ya da öğrenme bozukluğu olmayan her çocuk sıkıntı çekmeden başarılı olabilir. Başarısızlığın kapasite eksikliğinden kaynaklandığı kolaycılığına kaçmadan, başaramadığında kendisine kızmadan bu başarısızlığın nedenleri araştırılıp ortadan kaldırılmalı. Başarısızlığa en çok aile içi sorunlar, teknoloji bağımlılığı, dikkat eksikliği, sınav kaygısı, disleksi (okuma güçlüğü), diskalkuli (matematik öğrenme güçlüğü), görme ve işitme eksikliği neden olur. Sorunları çözmeden çocuğu zorlamak, yapabileceklerini de başaramamasına ve derslerden soğumalarına yol açar. Yurdakul’a göre başarılı olmak için çok çalışmak değil verimli çalışmak şart. “Kendisini veremeden saatlerce ders başında oturan çocuk hem başarısız olur hem derslerden soğur. Her çocuğun öğrenme şekli farklı. Kimi çabuk algılayıp, kısa sürede sıkılır, ders başından çok çabuk kalktıkları halde sınavlarda başarılı olur. Kimi daha yavaş ve dikkatli çalışır. Bu çocuklar oyalanıyor diye hızlı çalışmaya yönlendirmek ters tepeceği gibi ders başında az zaman geçireni de zorla masada oturtmamak gerek!”
Bu hatalara düşmeyin!
Ali Koç ebeveynlerin karar verirken yaptıkları en belirgin hataları şöyle sıralıyor; “Veliler çocuklarının ilgi, yetenek ya da potansiyellerine göre değil kendi hayallerini gerçekleştirebilecek okul arıyorlar.
Anaokulundan üniversiteye kadar aynı kampüste eğitim görmesi gerektiğine inanıyorlar. Oysa farklı eğitim kademelerinde farklı okullara gitmesi avantaj olabilir.
Okulun çok öne çıkardığı bir özelliğine bakarak karar verip kritik konulardaki eksiklikleri gözden kaçırabiliyorlar.
Kötü okul yoktur, beklentinize uygun olmayan okul vardır. Beklentilerine uygun olmayan okulları tercih edip okulu değiştirmeye çalışıyorlar.”
Uzman Psikolog Yenikaynak çocuğun yapısına, ilgi düzeyine uygun olmayan okulların başarısızlığı ve psikolojik çöküntüyü beraberinde getirdiğini söylüyor. “Ailelerin yaptıkları yanlışların başında çocuklarını başka akranlarıyla kıyaslamaları ve kendi ideallerini çocukları üzerinde gerçekleştirmek istemeleri geliyor. Ancak çocuğun potansiyeline göre yönlendirme yapmaları önemli” diyor ve ekliyor, “Pahalı okul her zaman için en iyi okul değildir. İyi okul, size ve çocuğunuza uygun olandır. Eğer okul değişikliği yapacaksanız bunu sosyalleşmenin başladığı üçüncü sınıf veya ergenlik dönemi gibi karmaşık bir sürece denk getirmeyin.”