1.Dünya Savaşı sonrasında, Avrupa’daki Sovyet askeri varlığını dengelemek amacıyla, 4 Nisan 1949 tarihli Kuzey Atlantik Anlaşması çerçevesinde kurulan Nato, sonraki dönemlerde de batılı devletlerin Doğu Bloku’na karşı en önemli savunma ittifakı oldu.
ABD askeri yardımının Avrupa’ya akmasından sonra Nato üyesi ülkelerin askeri gücü arttı. 1955 ’te kendi kuvvetlerini kurmaya başlayan AFC ve NATO’ya önemli bir katkı sağladı. 1960’ların ortalarına Doğru Avrupa’da, askeri kuvvetlerinin daha üstün olduğu ve bu üstünlüğü yıkmak için nükleer silahlıların gerektiği yönünde yayın yapan Avrupa’da ve ABD’de uzun bir dönem varlığını sürdürdü. Bu kanı NATO’da stratejik sorunlarla ilgili tartışmaları etkileyerek “nükleer caydırıcılığın güvenilirliği’– biçiminde bir görüşün doğmasına yol açtı.
Fransa cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’ün 1958’den sonra ABD’nin NATO’daki egemen konumunu eleştirerek NATO’nun uluslararası alanda oluşturduğu birçok karargahın ve yürüttüğü etkinliklerin Fransa’nın egemenliğini çiğnediğini öne sürmesi, Fransa’nın NATO içindeki durumuyla ilgili belirli bir gerginlik yarattı. De Gaulle bu karargah ve etkinliklerin antlaşmanın bir gereği olarak doğmadığını, aynca örgütün amaçları bakımından da zorunlu olmadıkları görüşünü savunarak NATO’yla bütünleşmenin Fransa’yı başkalarının kararıyla başlayacak bir savaşa “otomatik” olarak sürükleyeceğini öne sürdü.
1 Temmuz 1966’da Fransa NATO’nun askeri kanadından resmen çekilerek NATO’ya bağlı kuvvetlerle askeri karargahların Fransa topraklarının dışına çıkarılmasını istedi; ama De Gaulle “kışkırtılmamış bir saldırı” durumunda Fransa’nın antlaşmaya bağlı kalacağını açıkladı.
Fransa’nın bu kararı üzerine aralarındaki dayanışmayı güçlendiren NATO’nun öteki 14 üyesi, bütünleştirilmiş savunma kavramının önemini vurgulayarak NATO’nun genel karargahını Paris’ten Belçika’ya taşıdı. Örgütün işleyişi Fransa dışında eskisi gibi sürdü. Çekildiği alanlarda, özellikle de bütünleştirilmiş askeri komutanlıklar ve örgütün öbür harekatlarıyla ilgili konularda karar süreçlerine katılmayan Fransa, bu alanlarda NATO’yla ilişkisini yalnızca “bilgi alışverişi” düzeyinde yürüttü. Konsey üyeliğini sürdürmekle birlikte katılım düzeyini “bütünleşme” dışında kalan konularla sınırladı. AFC’de ve Berlin’de bulunan kara birliklerini de NATO çerçevesi yerine AFC’yle imzaladığı yeni ikili anlaşmalar uyarınca tutma yoluna gidildi.