Avrupa Kıtası’nda sıkı sıkıya bir araya gelmiş insan ve görüşlerin oluşturduğu farklı gruplar var. 14. ve 16. yüzyıl arasında Avrupa sanatının ve kültürünün canlandırdığı bir dönem olan Rönesans’tan sonra ayrı uluslar gelişmeye başladı ve insanlar kendilerini bir Avrupalı olmaktan çok İngiliz, Fransız, İtalyan, İsveçli hissettiler. Ortak inanç ve geleneklerle birbirlerine bağlanmış olmalarına karşın, Avrupalılar tarihleri boyunca sık sık anlaşmazlığa düştüler ve bu başta iki dünya savaşına ve bununla birlikte pek çok savaşa yol açtı.
Özellikle II. Dünya Savaşından bu yana, Avrupa ülkeleri arasında birliği sağlamak için birçok girişimde bulunuldu. Savaştan sonra Doğu Avrupa’nın büyük bölümü SSCB’nin denetimine girdi ve buralarda sosyalist yönetimler iktidara geldi. Avrupa ülkelerinin çoğunu kapsayan, birbirine karşıt iki askeri ittifak Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ve Varşova Paktı kuruldu. Soğuk Savaş dönemi olarak adlandırılan ve iki askeri ittifak arasındaki ilişkilerin çok gergin olduğu dönem 1960’larda yumuşadı. Doğu ve Batı Avrupa ülkeleri arasında ticari ve kültürel ilişkiler ve turizm gelişti.
Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun bir parçasını oluşturduğu Avrupa Toplulukları, Batı Avrupa’nın birleşmesi için atılmış en önemli adımdır. 1951 ‘de Belçika, Fransa, Almanya Federal Cumhuriyeti, İtalya, Lüksenburg ve Hollanda; kömür, demir, çelik üretimi ve pazarlamasında ortak davranma kararı aldı.
1957’de bu altı ülke Roma Antlaşması’nı imzalayarak, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kurdu. İlk amaçları tarım ve sanayi alanlarında ortak bir politika gerçekleştirmek ve üyeler arasında gümrük vergilerini azaltmaktı. Bir Avrupa hükümetine doğru ilk adım olarak Avrupa Parlamentosu kuruldu.
1973’te İngiltere, Danimarka, İrlanda Cumhuriyeti bu topluluğa katıldı. 1970’da bunları Yunanistan izledi. İspanya ve Portekiz’in de katılımıyla topluluğa üye ülkelerin sayısı 12 oldu.
Bu birliğin önemi gelecekte bir gün Avrupa Birleşik Devletleri’ne dönüşebilecek bir topluluk olmasıydı. O zaman Avrupa’da ülke sınırları kalkacak, işçilerin ve sermayenin serbest dolaşımı gerçekleşecek, sanayi ve tarımı ortak yasalar düzenleyecek, ortak bir para sistemi ve belki de tüm Avrupa’yı kapsayacak tek bir hükümet olacak.