18231392 – girl holding arms up against blue sky

Gençler neden kötü alışkanlıklara yönelir? Onları bundan aileler, öğretmenler ve toplum olarak biz nasıl uzak tutabiliriz. Hasan Kalyoncu Üniversitesi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül sorularımızı yanıtladı.

Yeşilay Dergisi’nde yayınlanmıştır. Telif hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir.

Çocukların kötü alışkanlıkları nasıl ve neden gelişir?
Çocukların ruhsal gelişiminde en temel duygular sevilmek, olduğu gibi kabul görmek ve başarılı olmaktır. Çocuk dünyaya geldiğinde ilk olarak annesi onu sever, sarılır ve ona kendini değerli hissettirir.

Büyümeye başlar ve etrafında kocaman bir dünya ve birçok belirsizlik, öğrenmesi gereken çok şey vardır. Bu süreçte anne ve babasını modellemeye, onun rehberliğine çok ihtiyaç duyar. Yaşamayı öğrenmektedir ve bu sırada her haliyle kabul edilerek desteklenmesi, onun hayatta kalma becerisi edinmesinde yapı taşı olur. Anne babası tarafından olumsuz eleştirilmeden, güzel sözler duyarak yani kendini değerli hissederek ruhsal yapılanmasını oluşturmalıdır ki, “ben değerliyim” duygusunu edinebilsin.

Başarılı olmak hayatın her aşamasında önemlidir. Emeklemek, ayağa kalkıp yürüyebilmek, ilk kelimeyi söylemek, tuvaletini tutabilmek, parkta kaydıraktan kaymak, okulda arkadaş edinmek, dersleri başarmak… Bu aşamaların hepsinde çocuğun kendini yetkin hissetmesi gerekir. Bu alanlarda güçlük çekiyorsa ona yardım etmek önemlidir. Tüm bu anlattıklarım, çocuğun doğduğu andan itibaren anne-babası ve ona bakan kişiler tarafından sevilmesi, kapsanması, kabullenilmesi, rehberlik görmesi ve başaramadığı konularda gerekli desteği alabilmesi anlamına gelir.

Bu şekilde büyütülmeyen bir çocuk ergenliğe geldiğinde kalan tüm eksik duygu ve becerilerini başka haz kaynakları arayarak telafi etmeye çabalar. Sigara, madde, alkol gibi zararlı alışkanlıkları haz kaynağı olarak seçebilir. Başarısız bir genç, kendini bir yere ait hissetmek adına yanlış gruplara üye olup oralarda kimlik aramaya çalışabilir. Çünkü “hiç” olmaktansa “kötü” olmak sonuçta bir şey olmaktır. Bu gencin var olduğunu hissetmeye ihtiyacı vardır. Çocukken kendini değerli hissetmeyen genç, bir örgütün içinde kötü işler yapsa da kendini işe yarar ve değerli hissedebilir.

Ailelerin bu kötü alışkanlıklardan gençleri uzak tutmaları için hangi önlemleri almaları yerinde olur?
Anne babanın en önemli görevi, çocukların ruhsal ve fiziksel tüm ihtiyaçlarını karşılamalarıdır. Sevmeli, eleştirel olmamalı, sürekli nasihat etmemeli, güzel sözler söylemeli ve çocuğun her aşamasında ona rehberlik etmelidirler. Onu beslemek, giydirmek, sağlıklarını korumak gibi temel ihtiyaçları yanı sıra çocukların kapasiteleri doğrultusunda eğitim ihtiyaçlarının karşılanması da önemlidir.

Herhangi bir konuda yetersizliği olan çocuğun bu yetersizliğinin nedenini bulup çözüm yolları aranmalıdır. Bir öğrenme sorunu varsa mutlaka nedeni bulunup desteklenmelidir. Onlara uygun sosyal ortamlar sağlanmalı, erken yaştan itibaren spora yönlendirilmelidir. Tüm bunlar ailenin imkanı dahilinde süreklilik içermelidir. Anne babanın çocuğa model olması da çok önemlidir.

Olumsuz bir davranışı eleştirmek, dillendirmek, yüksünmek hiç bir işe yaramaz. Örneğin çocuğunun sigara içmesinden yakınırken bir sigara yakan babanın verdiği mesaj, “Evladım güçlükler karşısında bir sigara da sen yak” olur. Bazen anne babalar çocuğunu kötü alışkanlıklardan korumak adına farkında olmadan onu bizzat o alışkanlığa da yönlendirebiliyor. Mesela, çocuğum dışarıda merak ederek ya da arkadaşlarına uyarak içki içeceğine benim yanımda içsin diye düşünen babanın ergen kızı ile aynı masada içki tokuşturması, “İçmek önemli bir sosyalleşme aracıdır, sen de benim gibi içebilirsin” mesajı içerir.

Bir başka önemli nokta da çocukların anne babaları tarafından konulan sınırlara ihtiyaçları olduğudur. Çocuk doğru ve yanlışı ilk olarak aile içerisinde öğrenir, “Hayır” mesajı dolaylı değil net verilmelidir. Gelişimin her aşamasında onlara karşı dürüst olunmalıdır. Kurallar anne babanın keyfiyetine ve duruma göre değişmemelidir. Çocuk kendisine çizilen “sınır” içerisinde oraya buraya yayılmadan büyüyüp ayağa kalkmalıdır. Sonrasında her türlü zorlu yolda yürümeyi becerebilir.

Okuldaki yetkililere, öğretmenlere düşen görevler nelerdir?
Çekirdek aileden topluma karışan çocuğun gerçek anlamda ilk sosyal ortamı okuldur. Ailesinden getirdiği bir çok öğreti ile arkadaşlarının arasına katıldığında buradaki modeli öğretmenleridir. Hele de ilk öğretmeni, onun için çok önemli bir rehberdir. Çocuklar öğretmenlerinin her türlü davranışını model alırlar. Anne babasından sonra öğretmeni tarafından kabul edilmek de çocuk için önemli bir yapı taşıdır. Hakaret görmemesi, kendini değerli hissetmesi gerekir.

Çocuğun girdiği bu yeni sosyal ortam olan okulda oluşan yeni sınırlara da ihtiyacı vardır. Sınır demek; kuralların net konulduğu, sebep sonucun net belli olduğu bir yapılanmanın içerisinde, çocuğa nerede durması gerektiğinin alanını çizmektir. Duramadığında anlayışla ve nazikçe sınırı göstermektir. Bağırmadan, eleştirmeden ve zedelenmeden öğretmektir. Yoksa “ceza vermek” değildir.

Öğretmenin çocuklara bilmediklerini öğretmenin yanı sıra çocuğu tanımak, güçlükleri varsa fark etmek ve gerekli tedbirleri almak adına aile ile işbirliği yapması da görevleri arasındadır. Çocuğu tanıyan bir öğretmen, varsa ondaki değişiklikleri de çok kolay fark eder. Davranış problemi oluştuğunda, ders başarısı düştüğünde, içe kapandığında, teneffüse çıkıp arkadaşlarına katılmadığında, mutsuz veya asi olduğunda, arkadaşları tarafından dışlandığında öğretmenlerin bunları önemsemesi ve nedeni bulmak adına çaba harcaması önemlidir.

Aileler çocuklarının kötü bir alışkanlık edindiğini hangi belirtilerle anlayabilirler?
Çocuğu ile erken dönemden itibaren vakit geçiren, ona zaman ayıran ve onu tanıyan bir ebeveyn, ondaki en küçük değişimi hemen fark eder. Ergenlik döneminde çocuklar anne babalarından uzaklaşır ve yalnızlığı tercih ederler. Bu dönemde bile çocuktaki huy değişimi dikkatli aileler tarafından anlaşılır. Çocuklar kabul görmeyecek, kendilerine zarar verecek alışkanlıklar edindiğinde öncelikli olarak huyları değişir. Sakinken huysuz ve asi olabilirler. Sosyal bir çocukken içe kapanırlar. Mutsuz görünürler, konuşmaktan kaçınabilirler. Ders başarıları düşer. Bakışları değişebilir.

Çocuklar derslerine nasıl yönlendirilmeli?
İnsanlar yaradılışı gereği bir şeyi öğrenmeye ihtiyaç hissederler. Eğer bir çocuk ders çalışmıyorsa nedeni mutlaka bulunmalıdır, çünkü ‘başarı’ en temel ihtiyaçtır. Başarmak için çocuğa, uygun ortamın sağlanması, eğitim fırsatının verilmesi yanı sıra çocuğun yeterli zekaya, dikkate ve öğrenme becerisine ihtiyacı vardır. Bir çocuk başarısızsa önce ortamı değerlendirmek, uygun koşullar sağlandıktan sora çocuğun öğrenme ve dikkat becerilerini değerlendirmek gerekir. Yoksa çocuklar “hadi ders çalış artık” demekle ders çalışmazlar.

Son söz olarak; solmakta olan bir çiçeğe su verince hemencecik canlanması gibi, çocukların ruhsal yaraları da uygun yaklaşımlarla hemen iyileşebilir. Hiç bir zaman ‘geç’ diye düşünmemek gerekir ve bir şeylerin yolunda gitmediğini fark ettiğimizde hemen müdahale etmek yeterlidir.

Kasaba.works Digital Agency