sunset-hands-love-woman

Bedenin Şifa Kapıları kitabı Mart ayında bizimle buluşan Kuantum Koçu ve eğitmeni Ebru Demirhan’a göre 2016 ilişkiler yılı olacak fakat bu sadece partnerle ilişkimizi değil anne-babalarımızla, çocuklarımızla, geçmişimizle, geleceğimizle, kendimizle, parayla hatta ülkemizin sınırlarıyla olan ilişkimizi bile kapsıyor. Demirhan ile kitabını ve ilişkilerimizin akıbetini konuştuk.  

Ebru Demirhan her sene bir sonraki sene için drama ve dizilimler açıyor, yaptığı astral seyahatlerden edindiği bilgileri bunlarla birleştirip gelecekte neler olacağını öngörüyor. 2016 için “İlişkiler yılı olacak” diyor, “Senelerin kendi enerjileri ve kendi hikayeleri vardır. Her sene bir önceki senenin Haziran ayı gibi oluşumunu ifade etmeye başlar. Kasım ayı gibi de devreye sokmaya başlar.”

İlişki diyince aklımıza önce partner, anne-baba ilişkileri gelse de çok daha fazlası söz konusu; “Kendi kavramlarımızla ilişkiler de 2016’nın konusu. Sadece insan ilişkileri değil, mesela gelecekle aramızdaki ilişki de bir ilişki konusu, geçmişle bağlarımız da… İlişki alanına girebilecek her konu 2016’da önemli. Benim önceliklerim başka, seninkiler başka. Bu yüzden herkes kendi kadarını yaşayacak. Anne-baba ilişkisi, partner ilişkisi, çocuk ilişkisi tabii ki öncelik kazanıyor. Anneyle aramızdaki ilişki 16 tane konuya ışık tutar ve onların nasıl olacağını gösterir. Bunların başında yaşam enerjisi, depresyon ve para, annelik, beslenme gibi dişil konular var. Baba ile aramızdaki ilişki, iş meslek konuları, bağımlılık, otorite gibi 16 konuyu bire bir etkiler. Hayatın içinde örneğin işle ilişkimizi çözemiyorsak bir önceki adım baba ile aramızdaki ilişkiye dönmemiz gerek ya da bir bağımlılığı çözemiyorsak yine önce baba çalışıp ondan sonra bağımlılığa yönelmemiz şart. Bu yüzden hayatın içinde çoğunlukla kızdığımız ve hatalı bulduğumuz insanlar anne ve babalarımız. İçinde olduğumuz negatif sonuçlarda çok payları olduğunu düşünürüz. 2016’yı daha sağlıklı ilerletebilmemiz için önce oralardan başlamamız gerekiyor.

İlişkiler hizalanıyor

Demirhan ilişkilerin hizalanmasından da bahsediyor; “Hizalanma olması gereken hal demek. Düzelmenin arka planını bilmiyoruz. Bitmesini istediğimiz ama bitmeyen bir ilişkimiz varsa ya da bitmesi gerekip de bir şekilde yürütmeye çalıştığımız bir ilişkimiz varsa bu uzun vadede bizim için sağlıklı değilse ve biterse bu hizalanmadır. Hizalanma bizi en sağlıklı sonuca götüren yol taşlarıdır. Onlarda da sapmalar olabilir. Bir anda ilişkinin tarafları farklı bir aydınlanma yaşar. İlişkinin seyri değişir ve farklı bir boyuta geçer. Hizalanma bu şekilde de olabilir. O yüzden hizalanmayı her zaman olumlu sonuçlar gibi düşünmeyelim. Muhakkak sonuçları her zaman olumludur ama sonuçları her zaman Sindirella’nın ayakkabısını bulduğu an gibi değildir. O yüzden hizalanmayı büyük düşünmek lazım. Sonuçlarına herkes için büyük düşünmeyi sağlayacak hikayeler diyebiliriz.”
Bu bilgi ile bizim nasıl ilerlememiz gerektiğini de soruyorum Demirhan’a; “İlişkilerle ilgili birçok sorunu ya da konuyu gündeme getirmeye 2015’in Kasım ortasından beri başladık. Bunlar gündeme geldikçe içimizdeki tarafları iyi tanımamız ve anlamamız gerek. ‘Bu ilişki için gerçekten ne düşünüyorum, ne hissediyorum, ne istiyorum’ ya da ‘bu ilişki için planlarım ne, kendim için planlarım ne, ikisi birlikte eşleşiyor mu’ gibi soruları iyi yorumlamamız lazım. Bazen kalbi hislerle hatalı kararlar verebiliyoruz. Bunları biraz akıl, biraz his, biraz sesle birleştirerek ilerlemeliyiz. İlişkilerle ilgili gerçekten sorgulamamız gereken şey ‘Ben bu ilişkinin içinde gerçekten kendim miyim?’ olmalı. Bunu sora sora kendi taleplerimizi bulabiliriz. İnsanlar genellikle ne istemediklerini söylüyorlar. Bu da yanlış bir yöntem. Çünkü istemediğimiz şeyleri söyleyerek onlara güç veririz. Bunun yerine ‘Ne istiyorum?’ sorusuna yönelmeliyiz.

İsteğimizi dile getirmek yeterli mi?

Peki diyelim ki isteklerimizi dile getirdik, bunu dile getirmek yetiyor mu? “Ses ve söz frekanstır. Sesimizi, sözümüzle neyi etrafa yayarsak auramızda onun frekansı yükselir. Örneğin hayatımızda ‘hak’ olsun isteriz, insanlar bize haklarımızı aide etsin isteriz. Bunu talep ederken sürekli haksızlıktan bahsediyorsak auramızdan haksızlık titreşimi yayarız. Dolayısıyla bize gelecek olan yine haksızlıktır. Bu yüzden sürekli söylemekten ziyade inanarak hem kalbimizle hem sözümüzle söylemek ve sürekli şimdiki zamanı kullanarak söylemek önemli. “Ben bütün haklarımı alacağım değil, ben haklarımı alıyorum” cümlesini inanarak söylemek önemli. Bilinçaltımızı tanımalıyız bu alanda!”  
Demirhan sözler kadar davranışların da etkili olduğunu söylüyor; “Niyetlerimiz, isteklerimiz, taleplerimiz davranışlarımızla da örtüşmeli. Bir şey söyleyip onun tersini yapıyorsak içimizdeki çelişkileri ve ironik tarafları da düşünmeliyiz. Bazı insanlar çok para kazanmak ister, iş beğenmez. Çalışmadan kazanma arzuları vardır. Bunu yetişme ve öğrenme şekillerine de uyduramadıkları için sıkışıp kalırlar. İsteklerimizle davranışlarımız, sözlerimizle hayallerimiz birbirine uyuyor mu diye düşünmemiz gerek. Hayal kurmak bazı insanlar için alışkanlıktır. Bazı şeyleri hayal etmeyi kendi isteklerimiz dışında öğreniyoruz. ‘Böyle bir hayatımız olsa ne güzel olur değil mi?’ diye yetiştiriliyoruz. Böylece kuracağımız hayallerin bir standardı oluşuyor. Bunları kendimizi içine koyarak düşünüp ‘ben gerçekten bu muyum, gerçekten bunu mu hak ediyorum, bunu yaşadığımda evet bu benim diyebilecek miyim?’ sorularını kendi içimizde sormamız gerekiyor. Sözler, davranışlar, kalbi duygularımız ve bununla birlikte bütüne baktığımızda kendimizi içinde gördüğümüz duyguda aidiyet duygumuzu da tartarak kendi doğru yolumuzu bulabiliriz.

İlişkileri düzeltmeye nereden başlamalı?

“Kendimizden. Duygular, düşünceler, hayallerde ne istiyorum, nerede ve nasıl olmak benim için her şeyden daha iyi diye düşünmeliyiz. İkincisi kendimle iletişime geçtiğim her noktada dışarı ile iletişimi de doğru yönetebilirim. Bedenim, sağlığım, ruhsal tarafım, bunların her biri ile iletişime geçebiliyor olmam lazım. Kendi içimdeki sistemlerden, oluşlardan bağımsız davranıyorsam, hayatın içinde yaşadığım şey benim sindirimimi zorlaştırıyorsa, o zaman mide hastası olma yolunda ilerlerken ‘neyi sindiremiyorum?’ diye düşünmeliyiz. Kendi içimdeki ilişkiyi tamamlayıp hayatta da onunla barıştığımızda bu konuyu listemden düşürüp ilerleyebilirim. Kendimizle iletişimimizi büyük düşünmemiz lazım. Çocukluğumuzla iletişim, gençliğimizle iletişim, şu an olduğum halden 20 sene sonraki halimle iletişim, içimdeki sistemlerle iletişim ve beni ben yapan her şeyle iletişimi doğru ve sağlıklı şekilde kurduğumuzda hayatımızda herhangi bir iletişim problemi de oluşmaz. Aynı zamanda ilişki problemi de olmaz.

Reel hayatla ideal örtüşmüyorsa…

İdealde hayatımız için birçok şey istiyoruz ve kendimiz için doğru olanın bu olduğunu düşünüyoruz ama bir de hayatın reel boyutu var. Reel boyutta ise çok fazla parametre. Bunlarla iç dengelerimizi nasıl kurabileceğimizi de soruyorum Demirhan’a… “Yine her şeyin insanın kendi içinden kaynaklandığını biliyoruz, yaptığımız tüm çalışmalar bunu gösteriyor. İnsanın etrafındaki hiçbir şey kendisi kadar ona engel olamaz. Bir insan kendi gücünü doğru kullanmaya başladığında tüm engeller ortadan kalkıyor. Hayatın gerçeği dediğimiz, kendimizi içine oturttuğumuz, belki de sıkıştırdığımız şeylerden bazıları. Dünya üzerinde her şey var. Her şey aslında eşit oranda var. Biz bu eşitliğin çok da farkında değiliz. İsteyen her istediğine her istediğinde ulaşabilecek güce ve alt yapıya sahip. Sadece kendimizi ne kadar sınırda tuttuğumuz ve ne kadar özgürleştirebildiğimizle ilgili bireysel çözümlere bakmamız gerekiyor. Burada belki bilinçaltı, ruh, duygu ve düşünce ile daha kompleks bir çalışmanın içinde var olup buradaki engelleri tanımakla da yola çıkabiliriz.”

Demirhan’a mültecilerle ilişkimizi nasıl çözebileceğimizi ya da Güneydoğu’daki savaşla ilişkimizi nasıl yönetebileceğimizi de soruyorum. “Bir ülke toprağında bir şeyler yolunda değilse bunu en çok çocuk ölümleri bize gösterir. Özellikle karasularımızdaki çocuk ölümleri apayrı bir parametre. Kendilerini ruhsal anlamda uyanmaya feda eden varlıklar onlar. Anadolu alt alta yüzlerce medeniyeti barındıran bir toprak. Dünyada medeniyetin ilk başladığı alanlardan birisi. Geldiğimiz süreçte Anadolu’nun verimi, gücü, kültürü unutulmuş veya es geçilmiş. Anadolu medeniyetlerinin gücü uyanıyor, 2016 kendi geçmişimizle ilgili iletişim konusunda da çok önemli. Biz boşuna bu zamanda bu topraklarda var olmadık. Bu topraklar hiç kimseyi aç ve açıkta bırakmadı. ‘Buna tekrar sahip çıkın’ diyor. Bir yandan da Osmanlı’nın özellikle devşirme konularında ödenmesi gereken bedelleri var. Güneydoğu’da yaşanan hikayenin altında tarih boyunca devam eden birbirini kabullenememe durumu var. Bu her iki taraf için de çözülmesi gereken bir ilişki. Kabul olmayan yerde mesafe açılır, açılan her mesafe şiddetle doğar. Bu karı koca, anne çocuk ilişkisi için de böyle. Mesafe ne kadar açılırsa ses o kadar yükselir, fiziksel, duygusal, ruhsal şiddet o kadar alanda yer bulur. Biz kendi şifamızı kullanıp yüzlerde insan her gün aynı saatte toplanıp şifa çalışıyoruz. Ne kadar katkımız olabilirse… Bir ülkenin sınırı ile ilgili problem varsa içindeki herkesin alanı ile ilgili bir problem var demektir. Biliyorsun tacizler, tecavüzler, ensest ilişkiler, çocuk istismarı çok yüksek bu ülkede. Alan korumakta problemimiz var. Ne kadın ne çocuk ne erkek kendi alanına sahip çıkabiliyor. Bu da sınırımıza yansıyor.

İdeal ilişki için kendini sevmenin adımları

“Çoğumuzun hayali beyaz atlı prensler ya da prensesler gibi muhteşem hayat yaşamak” diyor Demirhan. “Hayatın böyle olmadığını gördüğümüz bir sürü an var, kendimizle aramızdaki mesafe hayalimizle ve ideallerimizle aramızdaki mesafeyi belirliyor. Bu yüzden önce kendi içimizdeki mesafeyi kapatmamız gerek. Kendimle ideal ilişki, hayatla ve partnerle ideal ilişki demek. İdeallerimizdeki partnerleri belirlerken çoğunlukla gerçeklerle oturup oturmadığı bilmeden hayaller kuruyoruz. Örneğin fit, yakışıklı adamlar istiyoruz fakat bunun getirdiği sonuçlara ve eylemlere katlanıp katlanmayacağımızı bilmiyoruz. Bir kadın danışanım fit bir adam istedi, hakikaten istediği gibi bir adam geldi. Kadın haftada birkaç akşam onunla yemek yemek istiyor, o kadar spor yapan adam ise sadece pirinç lapası ve tavuk yiyor, onunla istediği akşam yemeklerine gidemiyor. Adam sabah beşte koşuya çıkıyor. kadın onunla uyanmak istiyor. Süreçleri iyi yorumlamamız gerek. İdeali hayalden çıkarıp yaşam şekline dönüştürecek kadar detaylı düşünmeliyiz. Bunun için de kendimizi tanımamız şart. Ne yapabilirim, ne kadar yapabilirim, ne kadar sınırlarımı zorlayabilirim, ne kadar onu merkezime alırım ne kadar ben onun merkezine giderim gibi her şeyi yorumlayabilmeliyiz.

Ebru Demirhan’ın yeni kitabı

Demirhan’ın Bedenin Şifa Kapıları kitabı Libros Kitap’tan çıktı. Kitapta bedenimizle ve kendimizle kuracağımız iletişim konusunda pek çok ipucu var, “Bu kitapla öncelikle organlar ve bedenimizin içinde olan sistemlerle iletişime geçme noktasına ışık tutuyorum. Her bir organın, her bir bedenin aktif noktasının en az üç duygu ve düşünce ile direkt bağı var. En az diyorum çünkü 20’ye çıkan organlar da var. Onlarla iletişime geçip bedeni sağlıklı tuttuğunuz zaman, aynı şekilde de sistemleri doğru işler hale getirdiğiniz zaman içimizdeki her şey dışarı yansıdığı için dışarıda da doğru ve güvenli adımlarla ilerleyebiliriz. Kitap en çok bu tarafa ışık tutuyor.”

Bir cevap yazın

Kasaba.works Digital Agency