Yeni bir dili, renkleri, çizmeyi, basketbolu, piyanoyu öğrensinler diye oradan oraya koşturduğumuz çocuklarımızın hayatında oyuna ayrılan zaman giderek daralıyor. Oysa onlara ‘serbest oyun’ zamanı tanımak özgüven, iletişim becerileri, problem çözme yeteneği ve yaratıcılıklarını geliştirmek için en temel şart!
Bebeğimle Elele dergisinde yayınlanmıştır. Telif hakları DBR’ye aittir.
Akşam hava kararana kadar sokakta arkadaşlarla oynanan, ağaçlardan meyvelerin dalından toplandığı, oyuncakların çoğunun çocukların kendi elleriyle yapıldığı zamanlar geride kaldı. Şimdi her şey hazır, oyunlar bile belli amaçlara hizmet etmek zorunda! Zaman az, yapılacaklar listesi uzun. Gelecekte iyi bir kariyer sahibi olmasını istediğimiz çocuklarımızın ajandaları ise bizimkiler kadar dolu.
Klinik Psikolog Elit Bilge Bıyıkoğlu çocuk gelişiminde bunun görülmeyen bir tehlike olduğunu düşünüyor. “Çocukların dili oyundur; oyuncaklar ise onların kelimeleri. Çocuklar kendilerini oyun yoluyla ifade eder ve bu ifadelerinde oyuncakları kullanırlar. Çocuklar arzularını, ihtiyaçlarını, sevgilerini, yaşadıkları olayları ve problemleri oyunlar yoluyla gösterirler. Oyun, çocuklar için hayatın bir provası; çocuğun hayatı öğrenme çabasıdır” diyor.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Alperen Bıkmazer de, “Çocukların yaşamı keşfetmeye karşı merakları var. Bu meraklarını oyunlarda ortaya çıkarırlar. Oyun, çocuğun çevreye uymada kullandığı yöntemdir. Oyun, anlamı ve işlevi olan bir etkinlik. İçinde barındırdığı simgeler toplumsal gerçekleri yumuşatır, yaşam olaylarını katlanılır hale getirir. Çocuk oyun alanına dış gerçeklikten simgeler taşıyarak kendi oyun dünyalarını oluştururlar. Kendi iç gerçekliklerine yardım etmek için bunları kullanırlar. Çocuklar için oyun kendisini ve çevresini keşfettiği doğal ortamdır. Oyun ortamında kendini güvende hisseder ve kolaylıkla ifade eder” diye ekliyor.
Gelişim Psikoloğu Nağme Bozok ise oyuna farklı bir açıdan yaklaşıyor. “Bir yetişkin olarak gözlerinizi kapatıp beş dakikanızı kendinize ayırmanızı istesem, bu beş dakika boyunca çocukluğunuzda sizi en çok mutlu eden anlardan bir görüntüyü gözünüzde canlandırsanız, muhtemelen kendinizi oyun oynarken göreceksiniz! Bebeklikten çocukluğa, çocuklukta ergenlik ve ardından yetişkinliğe geçerken birçok deneyime sahip oluyoruz ancak çoğunu unutuyoruz. Yapılan araştırmalarda duygusal deneyimlerimizi daha kolay hatırladığımız ortaya çıkıyor. Çocukların en çok duygusal deneyim kazanacağı eylem ise oyun” diyor.
Oyunlar çocuklara hayatı öğretiyor, becerilerini geliştirmelerine katkı sağlıyor, öğrendiklerini test etmelerini sağlıyor. Yalnız kuralları belirli oyunlarla, serbest oyun arasında fark var. Bıyıkoğlu bu farkı şöyle anlatıyor; “Çocuklar yapılandırılmamış serbest oyunlarda baskılanmaz, cezalandırılmaz ve özgür bir ortamdadır. Çocukların oynadığı oyunlar onların zihinsel, sosyal, duygusal, dil, ince-kaba motor gelişimine, el-göz koordinasyonun gelişimine katkı sağlar. Özgüven ve yaratıcılığı geliştirirken, çocuğun enerjisinin dışa atımı için de fırsat doğar.”
Anne-babalar oyuna nasıl katılmalı?
Oyun çocuk için bir ihtiyaç olduğu kadar yetişkinler için de öyle. Peki çocukların oyun sürecine aileleri nasıl katkıda bulunabilir yada nasıl oyuna dahil olabilir? Bıyıkoğlu anne-babalara düşen görevin öncelikle çocuğun oyun ihtiyacını engellememek olduğuna dikkat çekiyor, “Bazı aileler akademik başarıyı birinci planda tuttukları için, ders çalışılmayan her dakikayı boşa geçirilmiş zaman olarak görebiliyor, çocuğun oyun ihtiyacını göz ardı ediyor. Böylece çocuğun enerji atma ihtiyacını, iç dünyasını aktarabileceği, genel gelişimine belki ders çalışmaktan daha fazla katkı sağlayabilen oyunların önemini de gözden kaçırmış oluyor. Özellikle okul çağındaki çocuklarda en ideali akademik aktivitelerle oyun arasında denge kurabilmek.”
Anne-babasıyla bireysel olarak ya da hep birlikte oyun oynayan çocukların oynamayanlara oranla, daha yüksek zihinsel gelişim gösterdikleri, diğer gelişim alanlarında daha olumlu gelişim kaydettikleri, anneleriyle daha güvenli bağ kurdukları, ruhsal olarak daha sağlıklı oldukları, okulla daha olumlu bağ kurdukları, ailevi yakınlıktan daha fazla keyif aldıkları da araştırmalarla ispatlanmış.
Bıyıkoğlu anne-babaların çocuklarıyla iki şekilde oynayabileceğini söylüyor, “Çocuklarınızla yapılandırılmış kurallı oyunlar ya da yapılandırılmamış serbest oyunlar oynayabilirsiniz. Yapılandırılmış oyunlar önceden belirlenen kurallar ve bu kuralların oyun boyunca takibini içerir. ‘Hadi şimdi senle bunu oynayalım’ ile başlayan oyunlar, ‘Hayvanları getir dizelim’, ‘Buraya bir çizgi çiz’ gibi oyunlar. Bu oyunlar uyumlu davranış becerileri kazandırır. Serbest oyun önceden belirlenmiş kurallarla sınırlandırılmadığından yaratıcı tepkilerin gelişmesini destekler. Serbest oyunlar kurallı oyundan daha fazla beyin gelişimini destekliyor.”
Serbest oyunda;
* Anne/baba serbest oyunu kontrolü ele almadan, çocuğu yönlendirmeden, komut vermeden izlemeli.
* Serbest oyunu çocuk seçmeli, rollere çocuk karar vermeli.
* Anne-baba bu oyunlarda öğretme kaygısı duymadan çocuğun oyununa dahil olmalı, çocuğa eşlik ettiğini hissettirmek için onun bazı davranışlarını tanımlamalı, onun ifade ettiği duyguları kabul etmeli.
* Günde 15-30 dakikalık serbest oyun çocukların ihtiyaçlarını karşılayabilir.
* Anne-babalar serbest oyunun inceliklerini öğrenmek için anne-baba atölyelerine katılabilir. Serbest oyun sürecinde anne-babalar çocuklarının duygularını daha iyi anlamaya başlıyor, çocuklarıyla iletişim becerileri gelişiyor, ailede çıkabilen problemlerle başa çıkmada yeni yöntemler keşfediyorlar.
Oyuncak seçimi neden önemli?
Çocuğun gelişiminde seçilen oyuncakların da rolü var. Bıyıkoğlu’na göre seçilen oyuncaklar sağlam ve güvenli olmalı, “Çabuk kırılan oyuncak, çocukta özgüven kırılmalarına yol açabilir. Bununla beraber, çocuğun yaş dönemine uygun oyuncaklar tercih edilmeli. Oyuncakların pahalı olmasına gerek yok. Çocuğun yaratıcılığını kullanabileceği ve gelişimini destekleyici legolar, bloklar, yapbozlar, kutular, hamurlar seçilebilir. Serbest oyunlar için, gündelik hayatı temsil eden oyuncaklar örneğin, mutfak takımı, anne-baba-çocuk figürleri, oyuncak ev ve mobilyaları, doktor aletleri, tamir malzemeleri seçilebilir. Bazen çocuğa silah, kılıç gibi oyuncaklar almak anne-babalar için kaygı verici. Aslında, çocuk bu oyuncaklarla oynamak istediğinde bir lego parçasını bile silah olarak hayal edebiliyor. Bu yüzden, anne-babaların kaygıları sebebiyle çocuğun oyuncak seçiminde kısıtlamalar getirmesi çok işlevsel olmayabilir.”
Bozok son yıllarda çocukların oyun araçlarının oyuncaklardan teknolojik aletlere doğru kaydığının altını çiziyor. “Uzun süre kullanıldığında, dikkat gelişimini zayıflatan, sosyal yaşamdan uzaklaştırarak iletişim becerilerini güçleştiren, problem çözme, muhakeme, hafıza-öğrenme-karar verme gibi zihinsel süreçleri olumsuz etkileyen teknolojik araçlar çocukların yeni ‘oyun arkadaşları’. Günümüzde oyunların anlamı da değişti. ‘Toplumsal oyuncu’dan tek başına ‘oyun tüketicisi’ne doğru bir değişim yaşıyoruz. Bahçede, sokakta, açık alanda, gerçek dünyanın içinde oynanan oyunlar tarihe karışıyor. Bugünün ‘kapatılmış’ çocukları oyuncaklarıyla yalnız başına oynuyor. Bütün gelişim alanlarını (ruhsal, fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal ve dil) destekleyen oyun, hayatlarının parçası olmaktan çıkıyor. Halbuki çocuklar oyun sırasında akranlarıyla iletişime geçip toplumun norm ve değerlerini paylaşır, kültürel değişimi özümser, kuralları öğrenir, sorumluluk duyguları gelişir, hak ve özgürlüklerinin sınırını çözer, yaratıcı düşünce gücü kazanır. Bu yüzden ebeveynler olarak çocuklarımızın hayatlarında en çok yüzlerini güldüren ve gelişimlerini destekleyen serbest oyunlara yer vermeliyiz!”
Oyunlar ruh sağlığının aynası
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Alperen Bıkmazer oyunların çocuğun davranışsal ve olası psikiyatrik problemleri hakkında farkındalık sağladığını söylüyor. “Örneğin çocuğunuzda 2-2,5 yaşlarında ve sonrasında kurmaca (-mış gibi) oyunları beceremediğini, oyunlarda sürekli aynı eylemleri tekrarladığını, oyuncakların sadece belirli kısımlarıyla ilgilendiğini, oyuncaklarla amacına uygun oynamadığını, salladığını, vurduğunu, oyun esnasında oyuncaklara, kendine veya çevresindekilere zarar verdiğini gözlemliyorsanız bir uzmana başvurmanız ve bu konularda destek almanız olası problemlerin çözümünde etkili olur. Aynı zamanda travmaya uğrayan çocuk bu travmatik deneyimlerini oyunlarına yansıtır. Travmanın içeriğini tekrarlar, travmayı yeniden sahneler, travmanın bazı yönleriyle kompulsif olarak uğraşır. Bu tarz davranışlar gözlendiğinde de bir uzmandan destek almak yerinde olur.”
Serbest oyun sayesinde çocuklar…
Klinik Psikolog Elit Bilge Bıyıkoğlu serbest oyunun çocuklara katkısını şöyle özetliyor;
- Kendi duygularını anlamaya ve ifade etmeye başlıyorlar. Olumsuz duygularını daha uygun bir şekilde ifade etmeyi öğreniyorlar.
- Anne-babalarına istek ve endişelerini daha rahat aktarabiliyorlar.
- Problem çözme konusunda daha özgüvenli oluyor, karşılaştıkları sorunlarda yardım isteklerini rahatça söyleyebilir hale geliyorlar.
- Kendilerini daha güvende hissediyor, anne-babalarına daha fazla güven duyuyorlar.
- Beceri geliştirme ve koordinasyon yeteneği kazanıyorlar.
- Zihinsel gelişim ve problem çözme yetileri gelişiyor.
- Hayal güçleri ve yaratıcılıkları destekleniyor.
- İletişim ve sosyal becerileri artıyor.
- Benlik gelişimi ve kendine güven kazanıyorlar.