iliski2

Çağın hastalığı: ilişkiler yürümüyor. Biriyle flört ediyorsunuz, her şey iyi giderken minicik bir sorun oluyor ya da bazen çok güzel bir gün geçiriyorsunuz ve bir daha sizi aramıyor. Siz de bir türlü bunu anlamlandıramıyorsunuz! Neden mi? Cevabı bu yazıda…

Centaur Dergisi 7. sayısında yayımlanmıştır.

Eskilerin görücü usulü ile yapılan ve her şart altında ömür boyu süren evlilikleri artık bitti. Şimdi herkes eşini kendi seçiyor ve fakat o da ne? İlişkiler artık o kadar da uzun sürmüyor. Hatta evlilikler bile! Peki ama neden?

Şunu bir çözelim!

Biz kadınlar, ilişkiler söz konusu olduğunda kafamızı kuma gömen devekuşlarına benziyoruz. Biriyle tanışıyor ve daha ilk konuşmanın, buluşmanın sonunda düğününüzü hayal etmeye başlıyorsanız, bir dakika orada durun! Kendinize çok fazla odaklandınız demektir. Önce bir sorun bakalım: “Bu adam kim, nasıl bir ailede yetişmiş, şu anda hayatının nasıl bir evresinden geçiyor, yani kariyeri nedir, amacı evlenmek midir, yoksa sadece gönül eğlendirme derdinde mi? Başka sorumlulukları, hedefleri, beklentileri var mı?” Bu soruların cevabını net bir şekilde verdiniz diyelim. Bitmedi. Bu adam size uygun biri mi? Onu yeterince tanıyor musunuz? Size layık mı? Sizi taşıyabilecek, beklentilerinizi karşılayabilecek mi? Sınıfta mı kaldı? Yazık! Demek ki doğru kişi değilmiş. Sıradaki…

Şaka bir yana yaptığımız en büyük hata belki de –erkekleri bir analiz sürecine sokmadan- hayatımıza sokmamız. Halbuki onların beyni mantıkla çalışıyor ve hızlıca bu analizi yapıyorlar. “Abi, bu kız benden ne bekliyor?” diye ve sizin gözlerinizde parıldayan evlilik çanlarını görür görmez, “Yok, bana gelmez, en iyisi ben yavaştan tüyeyim” diyorlar. Istakayı niye onun eline verdiniz ki şimdi? Alın o ıstakayı elinize, siz vurun önce topa!

Yelkenleri indirmek mi? Sakın!

Peki diyelim ki karşınızdaki erkek sağ salim analiz sürecini atlattı. Ciddi, ciddi sizinle birlikte, ümitlisiniz, evleneceksiniz. Güveninizi kazandı yani… Bir anda “O hayatımın erkeği nasılsa” diye yelkenleri suya indirdiniz mi? Hata iki… İlişkilerde herkes kendini düşünür, eğer siz kendinizi düşünmeyi bırakıp onu düşünmeye başlarsanız ya da ondan sizi düşünmesini beklerseniz, daha çok beklersiniz. Yelkenleri suya indirdiğiniz an, ilişki yarışında geride kalmayı, hatta yarışı kaybetmeyi kabul etmişsinizdir demektir. Sonra ağlayıp, sızlamayın…

“Peki ama güvenemeyeceksem, kendimi rahat hissedemeyeceksem ilişkinin anlamı ne?” Hata üç… Bu güvenmekle değil hayatınızda bir duruş sahibi olmanızla, sizin karakterinizle ilgili. Kadınlar nasıl zayıf erkek istemiyorsa, erkekler de aynı şekilde kadınların zayıflığından hoşlanmaz. Onlar da karşılarında her zaman dayanabilecekleri güçlü bir kadın ister. Eğer siz “ay ben bilemiyorum, sen bilirsin” demeye başlarsanız o zaman o da “bilemez” ve iki bilinmeyenli denkleme dönüştüğünüz an sizi terk eder. Sözün özü: Kaderinizi onun ellerine bırakmayın, kendi elinizde tutun.

Yeterince açık mıyım?

Gelelim size! “Ben evlenmek istemiyorum ama yan cebime koy” mu diyorsunuz, yoksa “Ben evlenmek istiyorum, benimle bu niyetle yürümeye var mısın?” mı? Erkekler genelde imalardan, dolaylamalardan anlamaz. Anladıkları tek şey sizin ağzınızdan çıkandır. Anlayan modelleri de vardır ama onlar genellikle bunu Don Juan’lık için kullanır. Peki gerçekten siz evliliğe hazır mısınız? Aile kurmak ne demek? Çocuğunuzu nasıl yetiştireceksiniz? Bu sorumlulukları almaya hazır mısınız? Hepsini düşündünüz mü? Yoksa tüm bu listedekileri de “beyaz atlı prense” mi havale ettiniz? Biraz fazla beklentiniz yok mu?

Çağı göz önüne alıyor musunuz?

Eskiden köyün iki güzel kızı varmış ve muhtarın yakışıklı oğlu onlardan birini seçermiş. Şimdi bir partiye gittiğinizde her yer bakımlı, kariyer sahibi, güzel, sempatik kızlarla dolu. Dolayısıyla bir erkeğin tek bir kıza odaklanması zorlaştı. Bunun da ötesinde öyle yoğunuz ki hiç birimizin “inceliklere” vakti kalmıyor. En son ne zaman birine güzel bir sürpriz yaptınız ya da dört başı mamur -unutulmaz- bir cinliği eyleme geçirdiniz? Sabah kalk alarmından itibaren neredeyse her saniye nerede, ne yapacağımız belli, hatta “yapılacaklar” listemizdeki maddeler bitmeyip ertesi güne devroluyor. Peki böyle çılgınca bir hızda akan hayatımızda

hala eski romantik ilişkileri nasıl bulabiliriz ki? Kabullenmesi evet zor, ama bu da hayatın gerçeği. Erkeklerin hayatında da patron stresi, işte başarılı olma kaygıları, kredi kartı ödemeleri, gelecek kaygıları var. Dolayısıyla “şu kızın hayatına gireyim de, beyaz atlı prensi ben olayım” demiyorlar. Beklentilerinizi çağın gereklerine göre kurgulamak bile ilişkinizde daha mutlu olmanızın güzel bir adımı olacak.

Yönetin!

Dönelim gene ikinci maddeye! Siz ne istiyor ve bekliyorsunuz ve istediğinizi elde etmek için neleri feda etmeye hazırsınız? Dışarıdan mükemmel görünen pek çok ilişki ve evlilikte aslında yüzlerce sorun yaşanıyor ama önemli olan karşınıza çıkan ilk sorunda küsüp gitmek değil, o sorunu aşacak formülü bulabilmek, öyle yorulmak, darılmak yok. Aile olmak da biraz bu zaten. Aileyi eskilerin dediği gibi “Dişi kuş yapar!” Yani yönetmek size düşüyor. Aileyi bir arada tutan kadındır, gerisi teferruattır. Birlikte olduğunuz erkeği her saniye yönetmeyi bileceksiniz. Fakat bu demek değil ki, sürekli kontrol ederek onun özgürlüğüne gem vurun! Hayır! Kendinizi ve beklentilerinizi doğru ifade edin yeter. Ona yol gösterin, yardımcı olun, örnek olun.

İçinizdeki Küçük Emrah’ı yok edin!

Bu topraklarda yaşamanın en ilginç yanlarından biri her birimizin içinde bir “Küçük Emrah!” olması. “Ben yapamam ki, beni kimse sevmez ki, zaten hep terk edilen ben oluyorum!” Ne münasebet? Kendini sevmeyeni kim ne yapsın? Pozitif olun, kendinizi sevin, bakın sizden iyisi, Şam’da kayısı!

Sevgi emek ve zaman gerektirir

İnsanların birbirini sevebilmesi ve tanıyabilmesi emek ve zaman gerektirir. Bu yüzden çok hızlı başlayan ilişkilerde hemen yatağa girmek oldukça yanlış. Eğer karşınızdaki erkek bunu size diretiyorsa zaten niyeti bellidir. Ciddi bir ilişki yaşamak niyetindeyseniz, kesinlikle cinsellikten uzak durun. Karşınızdaki erkek size emek harcıyorsa, sizi düşünmeye başlamışsa ancak o zaman sağlıklı bir ilişki kurabilirsiniz. Yalnız şuna dikkat! Hediyeler ve ilgi telefonları başınızı döndürmesin. Hatta annesi ile tanışmak ve arkadaşları ile aynı çevreye girmek bile… İçinizde “ya giderse” korkusu taşıyor musunuz? Eğer o his varsa bir şeyler gerçekten yanlış gidiyor demektir. Kadınların hisleri yanılmaz. Karşılıklı olarak birbirinize güveneceğiniz an, en doğru andır.

Bir yanıt yazın

Kasaba.works Digital Agency