Mini, midi, deri, pilili, volanlı gibi pek çok çeşidi olan etekler, kadın modasının en vazgeçilmez ve en karakteristik parçası olmayı sürdürüyor. Mini boyuyla kadın özgürlüğünün önemli argümanlarından birine dönüşen eteğin çarpıcı öyküsü…
“Harper’s Bazaar Dergisi ekinde yayınlanmıştır. Telif hakları DBR’ye aittir.”
Ekşi Sözlük yazarı, kinayeli üslubuyla mini eteği şöyle anlatıyor ; “Gün geçtikçe kısalan etek boyunun, işlevini kaybetmesi sonucu kaybolma durumu. Kazak ve gömlek boylarının uzamasıyla altta kalan mini etek, zaman içerisinde yerini sadece iç çamaşırına bırakmış ve bacaklar özgürlüğüne kavuşmuştur.” Haklı olabilir, mini etek hakikaten kadın özgürlüğünün önemli argümanlarından biri artık!
Antik dönemden 20.yüzyılın başına kadar etek tüm medeniyetlerde yeri olan bir giysi. Romalı kadınların dökümlü elbiselerinde etek boyları ayak bileklerine kadar uzanıyordu, yüzyıllarca da bu böyle oldu, fakat sanayi devrimi ile başlayan kadınların özgürleşme sürecinden etek de nasibini aldı.
I.Dünya Savaşı ile II.Dünya savaşı sonrasında ortaya çıkan kumaş sıkıntısı, üretimde eteklerin makinelere kaptırılması, erkeklerin savaşlarda ölmesi sonucu ortaya çıkan iş gücü açığını kadınların kapatması, böylelikle kadınların iş dünyasında yer almaya başlaması gibi nedenlerle kadınlar eteklerin altına pantolon giymeye başladı.
Bu kadın tarihi açısından önemli bir açılım olsa da eteğin pabucu dama atılmadı elbette…Anne-kızların aynı kıyafeti giymesinin makbul sayıldığı dönemler bitti sadece…II.Dünya Savaşı’ndan sonra bireysel fikirlerini ifade emek isteyen, siyasi tepkilerini dile getirebilen kadınlar ebeveynlerinden farklı düşündüğünü göstermek için annelerinden farklı giyinmeye başladılar.
Sokaktan haute couture’e…
1955 yılında King’s Road’ta ilk butiğini açan Mary Quant çok iyi bir gözlemciydi ve sokaktaki gelişmeleri yakından takip ediyordu. Aslında bir moda eğitimi de almamıştı ama sokağın dilini vitrinine yansıtmaya karar verdi. Kadınlar gitgide etek boylarını kısaltmıştı. O da 1965’te etek boylarını dizin 10-15 santim yukarısına çekti. Paris modaevlerinin tamamen dışında bir şeye imza atıyordu!
Fransız tasarımcı Andre Correges bu değişimi hemen yakaladı ve 1965 ilkbahar-yaz koleksiyonunda mini eteği yer verince onun daha da popülerleşmesini sağladı. Correges minileri beyaz botlarla kombinliyor ve onun minileri vücuda tam oturmuyordu. Böylece mini etek haute couture dünyasına adım attı. Rudi Gernreich de bu değişimi Amerika kıtasına taşıdı. Söylece mini etek moda dünyasının vazgeçilmezleri arasına girdi. 1970’lerde ise kot pantolon ve kot etek özgürlüğün simgesi haline geldi.
ETEK MODASI NASIL DÖNÜŞTÜ?
1910’lar…
Çoğunlukla dantelli, fırfırlı bluzlarla kombinlenen uzun eteklerin boyu ayak bileklerine kadar geliyordu. Bu giyim tarzı çoğu zaman geniş kenarlı ve kenarında çiçek süsleri olan bir şapka ile tamamlanıyordu.
1920’ler
Etek boyları midi boya geriledi. Pileli etekler dönemin kadın dergilerinde boy göstermeye başladı. Etekler dökümlü bluzlar, dökümlü pardesü ve ceketlerle birlikte kullanılıyor, şapkalar da küçülme eğilimi gösteriyordu. Plajlarda ise mini boy deniz elbiselerini görmek mümkündü artık!
1930’lar
Hala midiler revaçtaydı, bu kez tayyör ortaya çıkmış, bir çok kadın üniforma gibi tayyör giymeye başlamıştı. Bluzlar artık kısa kolluydu ve şapkalar daha da küçüktü.
1940’lar
Etekler hala diz altı. Volanlı da var, pileli de, fırfırlı da… 1940 yılında Christian Dior ilk kalem eteği tasarlıyor ve dönemin seks idolü Marilyn Monroe kalem etekle objektiflere gülümsüyordu.
1950’ler
Kabarık eteklerin kadınların kadınsılıklarına vurgu yaptığı yıllar olarak tarihe geçti. Kadınlar bele tam oturan ve diz altında biten bu eteklerli çok sevdiler!
1960’lar
İlk kez sokakların sesi duyuluyor ve etek boyu daha da kısalıyordu. Hatta ‘mini etek devrimi’ dediler adına. Kimisi kadının özgürleştiğini düşünüyordu kimisi sömürüldüğünü fakat kadının daha seksi olduğu gerçeğini de kime göz ardı edemezdi!
1970’ler
Ekoseler ve çiçeklerin göz doldurduğu bu yıllar kadının özgürlüğünü iyice ilan ettiği yıllardı. Mini de vardı diz altı da… Kot da etek oluyordu, deri de ve kadın özgüvenle gülümsüyordu!
1980’ler
Modanın en ‘kitsch’ hali… Mavi Ay dizisindeki eski model Maddie Hayes’in döpyeslerini seyretmeye doyamadığımız yıllardı. Sokakta ise rengarenk fırfırlı etekler veya kalem etekler, karpuz kollar, vatkalı ceketler, kelebek tokalar döneme damgasını vuruyordu.
1990’lar
Rahatlığın ön planda olduğu, Grunge yani salaşlık dönemi! 1980’lerde başlayan floresan ve neon tonlar 1990’lı yıllarda da devam etti. Daracık deri etekler, katlı etekler, mini etekli elbiseler dönemin vazgeçilmezleri arasında yer aldı. Soket çoraplarla kombinlenen pileli etekleri de unutmamak lazım.
2000’ler
“Yüksek beli nasıl giyiyormuşuz” dediğimiz düşük belin moda olduğu yıllar… Geçmişe duyulan özlemle 1960’lar, 1970’lerin hissedildiği vintage giyim tarzı 2000’lere damgasını vurdu!
2010’lar
Cinsel çekiciliğin ön plana çıktığı, kıvrımlı hatların vurgulandığı dönem. Moda o kadar özgürleşti ki bir spor ayakkabı ile bir eteği kombinlemek mümkün hale geldi, yeter ki yakıştırın! Miniler, kalem etekler dolaptaki yerini korudu, tabii her sezon değişen detaylarıyla…