Sardunya Catering, 1928 yılında kurulan ve ilaç sektörünün köklü firmalarından biri olan Aris (Ali Raif İlaç Sanayi)’e 11 yıldır yemek hizmeti veriyor. Aris Genel Müdürü Muzaffer Bal ile Türk kahvesi eşliğinde baldan tatlı bir sohbet gerçekleştirdik.
Sardunya Catering’in dergisinde yayınlanmıştır. Telif hakları Sardunya Catering’e aittir.
Aris’in 4. Levent’teki yönetim katında Aris Genel Müdürü Muzaffer Bal ile randevumuz var. Tavanı hafif basık ama geniş pencereleri ve modern dekorasyonu ile insanın içini aydınlatan bir ofiste, sıcacık gülümsemesi ile karşılıyor bizi Bal. Kahvaltıyı henüz etmişken seçilecek en güzel içecek okkalı bir Türk kahvesi. Karşılıklı gülümsüyoruz. Türk kahvesi, Candaroğulları beyliğinden başlayıp Osmanlı’ya uzanan hatırı sayılır bir tarih sohbetinin kapılarını aralıyor. Sonra da yemeği konuşuyoruz: “Fabrikadaki Hasan Usta’nın çorbası çok güzeldir. Buraya almak isterdik ama adil olmaz. Hasan ustamızı aldılar gittiler dedirtmeyiz’ diyerek gülümsüyor. Sardunya 11 yıldır Aris’in fabrikasına, üç yıldır da genel müdürlüğe hizmet veriyor. “Hasan Ustamız çok iyi menemen yapar. Yemeklerini özlüyoruz. Fabrikaya gittiğimde yeme fırsatı buluyorum.”
Maçtan sonra helva çıkarsa…
11 yıllık içli dışlı çalışma Sardunya ve Aris çalışanlarını bir aileye dönüştürmüş. “Ben Fenerbahçeliyim. Pek fanatik değilim. Firmada her takımdan arkadaşlar var, fanatik olanlar da tabii. Malatya ile maç yapmış Fenerbahçe. Yenilmiş. O gün menüde kayısı çıkmış. Bir gün Galatasaray’a yenilmişiz, irmik helvası çıkmış. Fanatik çalışanlarımızdan biri kalite direktörüne gitmiş, aşçı Galatasaraylı diye şikâyet etmiş. O da inanmış: “Bak genel müdür Fenerbahçeli, seni söyler attırırız, yapma böyle” demiş. Aşçı da, “menü aybaşında hazırlanıyor, ben ne yapayım” demiş. Çok komik geldi bu hikaye bana. Hala -helvamızı yiyoruz- diye espri yaparım.” Bal, 23 yıldır Aris’in genel müdürlüğünü yürütüyor. Sardunya’yı seçmeleri personeline olan yaklaşımlarının en güzel yansıması: “Biz şirketimizde personelimize daima yemek verdik. Yatırımlar yaptık. Sardunya’nın güvenilir bir ismi var. Yemeğe stratejik bakarız. Personelimizin, çalışanımızın yemeğine güvenmemiz lazım, hijyenine, kalitesine, yağına güvenmeliyiz. Bir standardı olmalı. Aynı şey ilaç işimiz için de geçerli. O bakımdan Sardunya’yla 11 yılı aşkın anlaşmamız var. Kalitesinden hiç şikâyetçi olmadık. Standart operasyonlarının iyi yürüdüğünü görüyoruz, organizasyonları iyi. Değiştirmek için de bugüne kadar bir sebep olmadı. Sadece fiyat konularını konuşuruz, tercihlerimizi söyleriz, böyle de devam ediyoruz.”
Kahveden sonra nefis bir Türk lokumu ikram ediyor Bal: “Sardunya bazen Türk günü yapılıyor, fesli insanlar gelir. İtalyan gününde İtalyan yemekleri yenir. Bu şekilde çalışanlar rutinden çıkıyor, bir hareketlilik geliyor ve motivasyon yaratıyor.”
Çalışanların memnuniyetini nasıl ölçüyorsunuz diye soruyorum; “Biz çok büyük bir şirket değiliz, personelimizin nabzını tutarız. Daha önce Sardunya’dan daha pahalı bir firmadan hizmet aldık. Hiç memnun olmadık. Personelimiz midemiz yanıyor diye şikayet etti. Yani Sardunya’yı aslında personelimiz seçiyor. Herkes fikrini rahatça söyler. Personelin ihtiyacına göre davranıyoruz. Üç yıl öncesine kadar fabrikayla birlikteydik. Buradakiler beyaz yakalı, daha diyet olsun, daha az yağlı olsun dediler. Burada ne çıkarsa orada da aynı kalitede yemek çıksın diyoruz çünkü genel müdürlükte iyi yemek yiyorlar, biz kötü yiyoruz dedirtmeyiz. Ben ne yiyorsam herkes aynı şeyi yiyecek. Burada bir diyet barı var, isterlerse fabrikaya da koyarız. Çünkü masa başında oturan çalışanla, fabrikadaki çalışanın yaktığı enerji aynı değil.”
Aris Sardunya’dan kahvaltı servisi de alıyor. “Biz personelimizin iyi yemesinden keyif alırız. Fabrikaya altıda kalkıp gelenler var. Evde kahvaltı dertleri olsun istemiyoruz. Mesaiye kalan personelimizi aç bırakmayız. Kaprisli bir firma da değilizdir. Önemli bir sıkıntımız olmaz.”
Dedim ya, Aris ve Sardunya artık bir aile olmuş diye. “Yılbaşı yemeğinde Hasan Usta vardı, piyangodan ikramiye kazandı. Hepimiz çok sevindik. Bünyemizdeki herkes bizden birisi gibi… Sadece maaşını başka yerden alır.”
Sohbetin tadı damağımızda kalıyor. Belli ki Aris-Sardunya işbirliği damakları da, gönülleri de şenlendiriyor.
Akdenizli besleniyor
Muzaffer Bal bu coğrafyalarda yetişen herkes gibi iyi yemekten anlıyor: “Mutlaka çorba içerim. Pek tavuk yemiyorum. Daha çok sebze ağırlıklı yiyorum ama her şeyden az az alırım. Izgara balık burada olmuyor, öbür türlü de ben sevmiyorum. Ben etçiyim. Balığı dışarıda yerim ya da taze alırsam evde severim. Meyve severim. Salata barımız var, ondan yararlanıyoruz.”
Tam bir Akdenizli gibi besleniyor Bal. Şans Restaurant, Nusret, Beyti gibi lezzet mekanlarını seviyor. “Şans estaurant bize çok yakın. Her şey var. Balık çorbası, kavurması iyidir. Develi Marina’nın da çorbaları güzeldir. Beyti’nin servisi iyidir. Tabii İstanbul’da çok güzel restoranlar açıldı. Ama çok uzak yerlere gidemiyoruz. Daha çok Kadıköy’de yaşadığımız içino civardaki yerleri keşfe çıkıyoruz.”
Aris 50 yılı devirdi
Türkiye’nin 50 yılı deviren köklü şirketlerinden biri olan Aris’i şöyle anlatıyor Muzaffer Bal: “Bizim şirketimiz çok eski. Ama ilaç işinde elli yıldır varız. 1963’ten beri. Yüzde yüz yerli aile şirketi. Ben elbette profesyonelim. 23 yıldır buradayım. Önce ofisimiz İkitelli’deydi. 2009’un sonunda genel müdürlüğü buraya aldık. Orası fabrika olarak devam ediyor. Bizim 700’e yakın çalışanımız var. Bunların çoğu satış pazarlamada. Bölge müdürlerimiz de her ilde var. Devletin aldığı ilaç kararları bizi çok etkiledi. Her şeyin maliyeti artarken tek düşen ilaç bedelleri oluyor. Bu da sürdürebilir olmayı zorluyor.