Son dönemde gündeme gelen Mavi Balina ve Momo gibi oyunlar, çocukları intihara bile sürüklüyor. Bu büyük tehlike karşısında aileler nasıl bir yol izlemeli? Oyunlar ne zaman çocuklar için riskli olmaya başlıyor? Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk sorularımızı yanıtladı.
Yeşilay Dergisi’nde yayınlanmıştır. Telif hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir.
Mavi Balina ve Momo gibi oyunların çocukları intihara sürüklediği haberini duyduğumuzda inanmak istemiyor, bunu duyunca bile dehşete kapılıyoruz. Bir oyun nasıl oluyor da bağımlılığa dönüşüyor ve bir çocuğun hayatını bu derece etkileyebiliyor? Oyuna nerede dur demek lazım ve ebeveynler nerede, nasıl devreye girmeli?
Oyun Oynama Bozukluğu Mayıs ayında Dünya Sağlık Örgütü literatürüne hastalık olarak girdi. Bu gelişmede proaktif davranan Yeşilay uzmanlarının da katkıları var. Bu vesileyle mikrofonumuzu Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk’e uzattık, oyun bağımlılığını ve ebeveynlerin nelere dikkat etmesi gerektiğini bizzat kendisine sorduk.
Son zamanlarda oyun bağımlılığı gündemi hayli meşgul ediyor. Çocuklar ve hatta yetişkinler nasıl oluyor da oyunlara bağımlılık geliştiriyorlar?
Burada önce bağımlılığın ne olduğunu tanımlamamız lazım. Neden oyuna, insana, eyleme bağımlı oluruz? Bağımlılığın temelinde kişinin beyin biyokimyasının bağımlılığa yatkınlığı var ancak biz kimin yatkın olduğunu bilemiyoruz. O nedenle bir riskli grup var.
Beynimizde ödül mekanizması çalışır. Siz o ödül sistemini bir hazla doyurduğunuzda beyin o hazzı daha fazla yaşamak ister. Oyun üzerinden düşünürsek, çocuk 15 dakika oyun oynadıktan sonra ertesi gün bu 15 dakikayı yarım saate çıkartmak isteyebilir. Çünkü aynı hazzı alabilmek için yarım saat oyun oynaması gerekir.
Oyun üretenler de çocukların tüm zihinsel özelliklerini bilerek oyun üretiyorlar. Yani masa başında, “Çocuklar bunu sever” kadar masum değil, içerikleri zaten masum değil. Öyle oyunlar üretiyorlar ki amaç çocuklar masanın başından kalkamasın, oyunu bırakamasınlar, oyunun bir sonu olmasın.
Çocuklar oyundan fizyolojik ödül kazanıyorlar, psikolojik ödül ve güç kazanıyorlar. Bu da iddialı olmalarına, kendilerini daha iyi hissetmelerine neden oluyor. Ondan sonra da bir takım karakterler ve güçler ücretle alınmaya başlanıyor. Ebeveynler bazen fark etmeden kredi kartlarından ciddi paralar çekiliyor, çocuklar bir şekilde kredi kartlarını ele geçiriyor.
O zaman bağımlılık ahlak sorunları da doğuruyor öyle mi?
Amaç hırsla, haksız yere para kazanmaya doğru gidiyor. Bu da çocuklarda kumar bağımlılığı riskini arttırıyor. Heyecanla para kazanmak, hiçbir şey yapmadan, çalışmadan, efor sarf etmeden, zihinsel üretim olmadan, tamamen şansa bağlı olarak para kazanmak! Bu işin dramatik tarafı bunun dünya tarafından henüz fark edilmemiş olması. Ancak her çocukta bu durum geçerli değil.
Ekranlarda oynanan oyunlar çocukları neden bu kadar etkileyebiliyor?
Çocuklarda bilişsel gelişim dediğimiz algılama, yorumlama, muhakeme etme becerisi erişkinler gibi değil. Çocuklar kolaylıkla aldanabiliyor ve kolay telkin edilebiliyorlar. Bunu bilen kötü niyetli insanlar da çocukların bu özelliklerine göre birtakım oyunlar planlıyor.
Aslında zararlı oyunların çok çeşidi var fakat bir kısmı daha fazla ön plana çıkıyor. Çünkü daha tehlikeli, daha doğrudan çocuklara zarar verebiliyorlar. Bir kısmı ise içten içe, daha yavaş yavaş sıkıntı ve problem oluşturuyor. Hepsinin ortak özelliği çocukların temiz bilişsel düzeylerini kötüye kullanmak. Yani bilişsel taciz yapıyorlar.
Mavi Balina ve Momo gibi oyunların riski daha da büyük. İntiharla sonuçlandığını sıklıkla duyuyoruz. Bunların farkı ne?
Burada çocuğu ekran başında daha uzun süre tutacak komutlar veriliyor. Aslında bir zihin uyuşturma ve bir şekilde zihni yok yok etmeye yönelik ciddi bir süreç başlıyor. Bu oyunlar başkalarına zarar verme şeklinde de kullanılabilir. Bu tür oyunlar, sürecin ne kadar tehlikelini olduğunu ve çocukların tehlikeye ne kadar açık olduklarını da gösteriyor. Çocukların kişisel bilgilerini dışarı vermemeleri konusunda, mahremiyet konusunda, her siteye girmemeleri gerektiği konusunda ve yabancılarla iletişim kurmamaları konusunda mutlaka eğitilmeleri gerekiyor. Oyun bağımlılığı her yaşta görülebilir ama çocuklar gerçekten yüksek potansiyel taşıyor. Yeni nesil zaten bilgisayarla ve oyunla doğdular. Bu kadar meraklı olmaları teknolojinin içine doğmuş olmalarından kaynaklanıyor.
Çocuklarda oyun oynamanın bağımlılığa doğru kaydığını nasıl anlayabiliriz?
Bunun birkaç göstergesi var. Bir tanesi çocuğa, “Bilgisayar ya da tablette 15 dakika oynayabilirsin” dediniz. Üç gün sonra 15 dakika yetmiyor, giderek süreyi arttırmaya çalışıyorsa bu bir kriterdir ve çocuk alarm veriyor demektir. Bilgisayarı, tableti, akıllı telefonu elinden aldığınızda ya da olmadığında kriz çıkıyorsa, öfkeleniyorsa, nöbetler geçiriyorsa bu da başka bir kriterdir. Söz konusu nesneyi ellerinden aldığınızda yoğun bir yoksunluk hissi yaşarlar.
Bir başka kriter, çocuk oyun oynarken kendini öyle bir kaptırır ki sosyal hayattan uzaklaşır. Oyun saatinden, okulundan, derslerinden zaman çalar. Zaten çocuklar oyun oynarken bedensel olarak hareket etmiyorlar, sürekli yiyorlar, obez çocukların sayısı her geçen gün artıyor. Postürleri yani duruşları bozuluyor, bel ve ortopedik problemler yaşamaya başlıyorlar. Gözleri bozuluyor. Bu cihazlar nihayetinde bir takım dalgalar yayan şeyler ve beyni etkiliyorlar. Ciddi sağlık problemleri yaşamaya başlıyorlar. Hepsini bir araya topladığımızda, teknoloji hayatımıza kolaylık getirmesine rağmen olumsuz yönleriyle de bizi etkiliyor.
Teknolojiyi hangi sıklıkla kullanmalıyız?
Biz çocukları teknolojiden tamamen uzaklaştırın demiyoruz, bu mümkün değil. Biz teknolojiyi güvenli ve sağlıklı kullanmayı öneriyoruz. En büyük sorun çocukların rol model aldıkları ebeveynlerin davranışlarını örnek almaları. Sürekli elinde cep telefonu olan anne ve babanın çocuğuna bilgisayarını kapatmasını veya oyun oynamamasını söylemesi bir anlam ifade etmez.
Teknolojiyi etkin ve verimli kullanmak için sizin önerileriniz neler?
Biz üç tanımlama yapıyoruz. Birincisi yaş, ikincisi içerik, üçüncüsü sınırlandırma. Bazı bilim adamlarına göre iki yaşına kadar, bazı bilim adamlarına göre ise üç yaşa kadar ki ben de bu gruptayım asla ve asla çocuğunuzu ekranla tanıştırmayın. Bu çok net! Niye? Çünkü bu yaşta ekranla tanışan çocukların haypo focus dediğimiz ekrana aşırı fokus olmaları nedeniyle sosyal iletişim becerilerinde ve çevreye algılamalarında ciddi problemler oluşuyor. Otizm benzeri belirtiler ortaya çıkıyor, çocuklarla konuşmaları, komut almaları gecikiyor. Bu çok ciddi bir problem. İkincisi içerik. Çocuklar tabii ki bilgisayarda bir şey yapsınlar, hatta eğlence amacıyla da kullanabilirler ama içeriği mutlaka kontrol etmemiz gerekiyor.
İçerikte neye dikkat edeceğiz?
İçerikte şiddete, cinsellikle ilgili içeriklere, kötü niyetli insanların mesajlarına dikkat edeceğiz. İçerikte subliminal mesajlara, ailenin mahremiyetini ihlal eden bilgileri elde etmeye yönelik şeylerin olup olmadığına dikkat edeceğiz ve bunlar ebeveynlerin görevleri. Bunu halledebilirsek büyük bir problemi halletmiş olacağız.
Bir çocuk tablet veya bilgisayarla ne kadar vakit geçirmeli?
Biraz önce bahsettiğim gibi yaş sınırı var, bundan sonra özellikle ilkokul dönemi de dahil olmak üzere çocuklarımızın eğlence veya ders amaçlı ekran kullanımı günlük yarım saati geçmemeli. Daha sonraki dönemlerde de hiçbir zaman yaşamın merkezine oturmaması lazım.
Çocuğu ekrandan uzaklaştırınca kriz çıkıyorsa?
Kriz çıkıyorsa ebeveynler o krizi yönetmeyi bilmeli. Çocukları parka, bahçeye, etkinliklerle, arkadaşlarına yönlendirmeliler.
Oyun ve teknoloji bağımlılığına müdahale edilmezse sonucu ne olur?
Mutlaka limitler olmalı, olmazsa bağımlılık süreci başlar. Teknolojik bağımlılık, diğer bağımlılık türlerinden daha risklidir çünkü teknolojiden uzak kalmak mümkün değil. Hepimiz telefonu, bilgisayarı ve interneti kullanıyoruz. Dolayısıyla hayatımızın içinde olan bir şey. Bu noktada ebeveynlerin muhakkak sınırlandırıcı, bilgilendirici ve eğitici olmaları gerekiyor. Bunun için de baştan itibaren işi sıkı tutmak gerekiyor. Oyunlar çocukları öyle bir noktaya getiriyor ki, aileden ve okuldan uzaklaşmayı bırakın, çocukları kendilerinden bile uzaklaştırıp kendine kıymaya kadar götürebiliyor. Bu nedenle limiti kullanımı mutlaka çocuklarımıza öğreteceğiz.