Biriyle cinsel birliktelik yaşamak kadında da erkekte de aynı etkiyi yapıyor mu? Çok sık seviştiğinizde erkeğiniz sizden bıkıp yeni arayışlara girer mi? Cinsellikle bir erkeği ömür boyu kendinize bağlayabilir misiniz?
Doğan, “Birlikte olduğum her kız istisnasız bana bağlanıyor” diyor. Esra da, “Biriyle yatsam hemen bağlanıyorum, o yüzden bundan kaçıyorum” diyor. Kadınların bir kez bile bir erkekle cinsel ilişkiye girmesi bağlanması için yeterli deniyor, bazıları bunun nedenini hormonlara bazıları kadın doğasına bağlıyor… Peki bu ne kadar doğru? Psikoterapist Cem Keçe, “İnsan olabilmek için bir öteki insanın varlığına, onunla kurduğumuz bağa ihtiyacımız var” diyor ve bağlanmanın kökenini çocukluğa dek götürüyor, “Çocuklukta iki tür bağlanma gerçekleşir. Güvenli ve güvensiz bağlanma… Güvenli bağlanmada; çocuk için ebeveynleri güvenli bir sığınaktır, bireyleşme yolunda adım atabilirler, yetişkinlikte partner ilişkilerinde yakınlaşma ve bağlanma sorunu yaşamazlar. Güvensiz bağlanmada ise ebeveynden herhangi bir ayrılık durumunda çocuk telaşlanır, yabancılara karşı kendini tedirgin hisseder, anne ve türevlerine olan bağını koparıp bireyleşemez. Bu yüzden hayatı boyunca ya birine bağlanmaktan korkar, ya yapışır ya da hep ikircikli olur. Bağlanma iki taraflı bir ilişki, iki tarafın da birbirinin ihtiyaçlarını karşılamasıyla gelişir. Kadınlar, erkeklere göre daha duygusaldır. Yakınlığa, sevildiğini hissetmeye ihtiyaç duyarlar, erkeğini ve erkeğin sevgisini kaybetme korkusu yaşarlar. Aşık olduklarında kolayca bağlanırlar, cinsel ilişki de bağlılığın en önemli göstergesidir. Cinsel olarak ilgi ve sevgi gördükleri sürece kendilerini değerli, mutlu ve güvende hissederler” diyor.
Erkekler nasıl bağlanır?
Kadınlar erkeklere hissettiklerini cinsellikle gösteriyor. Peki ya erkekler? Onlar bir kadınla birlikte olduklarında ona karşı bağlılık geliştiriyor mu? “Cinsellik ve bağlanma arasındaki ilişki erkeklerde farklıdır” diyor Keçe, “Erkekler kadınlara göre daha zor bağlanırlar ve cinsel hazla, duygusal bağlılığı birbirinden ayırırlar. Bunun nedeni erkek çocuğun önce anneyle, ardından bu bağı geride bırakarak babayla özdeşim kurmasıdır. Ayrıca erkek doğası gereği ‘kurt’tur. Gücün timsali olan kurt; ailesine düşkündür, eşine sadık ve tek eşlidir ama hürriyet aşığıdır, esaret altında ve yakın bağlarla yaşamayı sevmez.”
Kadınlar ve erkeklerin cinselliği de birbirinden ayrı. “Örneğin erkeklerin sertleşen penisleri uyarıldıklarının göstergesiyken, kadınların cinsel olarak uyarılıp uyarılmadıkları sır gibi. Kadınlarda ve erkeklerde cinsel isteğin oluşumu da farklı. Cinsel uyarılma kadınlarda ‘duyusal-duygusal’ uyaranlara bağlı, erkeklerde ise ‘görsel-zihinsel’ uyaranlara. Bu nedenle erkeklerde uyarılma çok daha kolay ve hızlı. Kadınlarda cinsel isteğin oluşması için erkeklerdeki gibi cinselliğin düşünülmesi ya da fantezi kurmayla olmaz; çoğunlukla doğrudan fiziksel uyarılma, romantik yakınlık ya da duygusal bağ olması gerekir. Yani cinsellik erkekler için ‘erotizm’, kadınlar için ‘romantizm’ odaklı. Bu anlamda erkek için partnerinin kim olduğu önemli değildir, ilk kez gördüğü biriyle de cinsel ilişki kurabilir ama kadın için partnerinin kim olduğu, aralarındaki duygusal bağ önemlidir. Erkek cinsellikte duygusal bağı kadınlara göre daha az hissettiği için sevişme sayısının artması bağlılığın artacağı anlamına gelmez. Çocukluğunda güvenli bağlanma yaşamış, zamanı geldiğinde annesinden bağını kopartmış bir erkek, yetişkinliğinde partnerine güveni bağlanır, partneriyle sevişme sayısı arttıkça ondan bıkmaz, bağını hep korur.”
Bir kadının cinsellikle erkeği kendine bağlayabilir mi?
Sağlıklı ve mutlu bir ilişkinin temelinde elbette ki seks var. Seksin temelinde ise sağlıklı ve mutlu bir ilişki. Keçe, “Ancak her şeyin abartılısı bir yerlerde bir şeyleri bozup değiştirir” diyor. “Aşırı ilgi ve anaç tavırlar erkeği çocukluğuna, annesiyle olan bağlanma ilişkisine götürür. Üstelik toplumumuzda çocukken annesi tarafından sürekli kontrol edilen, kendi yiyebildiği halde yedirilen, içirilen, giydirilen erkekler, bu tür ilgiyi kadınlardan gördüklerinde bunu tehdit gibi algılarlar. Kadını sevgilisi gibi değil, annesi gibi görmeye başlarlar. Çocukken annelerine gösteremedikleri tepkileri, ‘anneleri gibi davranan kadınlar’a gösterirler. Kendini çocuk gibi hissetmeye başlayan erkek rüştünü ispat etmek için uzaklaşır ve kaçar. Ancak seksi seven ve eşini anneleştirmeyen erkekler cinsellikle partnerine olan bağını güçlendirir ve korkmadan devam ettirebilir.
Bekaret erkeklere ne ifade ediyor?
“Toplumumuzda kadının bekâretinin doğrudan namusla ilişkili bir değer yargısı olarak benimsenmesi cinsellik üzerinde baskı oluşturuyor. Bekâretini evlenmeden önce kaybeden kadın, kültürel, ahlaki önyargılar, hurafeler yüzünden erkek için bağlanılması zor kadın olabilir. Erkeklerin ergenlikten itibaren cinsel yaşama teşvik edilirken, kadınlara bekâretin evlenene kadar korunması gerektiğine dair psikolojik baskı yapılıyor. Bazı erkekler için aşk ve seks farklı şeylerdir; yani ‘iyi ve masum’ kadınlar sevmek için, ‘kötü ve seksi’ kadınlar da yatmak içindir. Bazı erkekler hayatlarını bu ayrım üzerine kurar. Bu nedenle aşk ve seksi asla bir araya getiremezler; aynı kadına karşı bu iki güçlü duyguyu beraber hissedemezler; ‘masumiyet’ ve ‘dişilik’ arasında arafta kalırlar. Bu nedenle de bekaret tabusunu yıkamazlar.”
Aynı anda iki kişiye aşık olunabilir mi?
Kadınlar genellikle tek kişiye sadık kalma eğilimindeyken, erkekler birden fazla kadınla birlikte olabiliyor. Peki iki kişiyle birden aşık olmak mümkün mü? Psikoterapist Cem Keçe şöyle diyor; “Aşk uyarılma ile başlar. İnsan, kabuğuna çekilmiş kaplumbağa misali, dış bir etken olan yoğun duygular tarafından dürtülerek uyanır. Aslında derinlerinde hissedilen arzunun ve eksiklik hissinin karşılanma ihtiyacıyla, insan gelecek olanın aşk olduğunu bilemeden, bilinçsiz şekilde uyanmayı bekler. Bu nedenle aşk, insanın çocukluktan getirdiği ‘bütünleşme ve bir olma ihtiyacı’nın sonucudur. Ancak hayat tutkuyla başlayıp nefretle biten aşk hikayeleriyle dolu. Bunlar olgunlaşmamış aşklardır. Olgun aşk yakınlık ve bağlılık gerektirir. Bu çiftler duygusal bağlılıkları ve yakınlıkları sayesinde doyumlu bir cinsel ilişki kurabilir. Bu nedenle partnerlerinden başka biriyle mutlu olamayacakları hissine sahip olurlar. Aynı anda birden fazla kişiye âşık olunması olgun aşkta mümkün değildir. Ayrıca kadının gönlü dar’dır, bir erkeğe yer var’dır. Her ihtiyacını karşılayacak erkek yar’dır. Erkeğin ise gönlü geniş’tir, birçok kadına yer vardır ama bu genişliği bir kadına sunan adam yar’dır.”
Seks nasıl olmalı?
Rahatlamış ve gevşemiş halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza ve hissetmeye odaklanarak, herhangi bir ‘performans hedefi koymadan’, zamandan kopma, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni bir ‘armağan gibi’ paylaşabilme, kimseyi tatmin etme zorlantısı olmadan, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır. İnsanları bu sanata ve cinselliğe yönlendiren farklı psikolojik ihtiyaçlar vardır. Karşı cins tarafından beğenilmek, arzulanmak, tercih edilmek, kişinin içindeki güvensizlik, değersizlik duygularını tatmin eder. Kişi kadınlığını veya erkekliğini kanıtlamak için cinselliği bir araç olarak ön plana çıkartabilir. Çocukluğunda sevgisiz aile ortamında yetişen biri, karşısındaki kişiden ihtiyacı olan sevgi ve ilgiyi alabilmek amacıyla cinselliği kullanabilir. Kendi içinde değersizlik ve yetersizlik duygularıyla boğuşan biri, kendini değerli kılmak ve gücünü kanıtlamak için cinsellik yaşayabilir. Olumsuz cinsel deneyimi olan biri, bunun intikamını başka kişilerle cinsellik yaşamak isteyebilir. Geçmişte cinsel olarak reddedilen bir kişi, çekici ve arzu edilen biri olduğunu kanıtlamak için cinselliği kullanabilir.
Neden seks yaparız?
Keçeye göre bunun birçok nedeni var. “Örneğin; “Sevdiğimle tek vücut olmak istiyorum!”, “Partnerimle aramızdaki yakınlığı artırmak istiyorum!” ya da “Partnerime daha yakın olmak istiyorum!” gibi yakınlık ve karşıdaki kişiyi daha yakından tanıma ihtiyacı; “Partnerimle tartışmaktan kaçınmak istiyorum!” ya da “Suçlu hissetmek istemiyorum!” gibi kaçınma ihtiyacı; “Sevdiğimle olan ilişkime tutku katmak istiyorum!” ya da “Aşk oyunlarıyla ilişkimize yeni tatlar katmak istiyorum!” gibi yeni heyecanlar tatma arzusu; “Sevdiğimle daha derin bir iletişim kurmak istiyorum!”, “Sevdiğime olan aşkımı ifade etmek istiyorum!”, “Sevdiğimin ruhunu göklere çıkarmak istiyorum!” ya da “Sevdiğime sevgimi göstermek istiyorum!” gibi birini mutlu etme ya da ödüllendirme arzusu, insanların cinselliği yaşamasının nedenleri arasında. Sonuç olarak cinsellik ‘yakınlaşma ve kaçınma ihtiyacı’nın dışavurumudur. Ancak cinsellik, yakınlaşma amacından çok kaçınma amaçlı olursa zamanla çiftler arasında sorunlar yaşanabilir.
Arzulanmayan kadının dayanılmaz ağırlığı
Yakın ilişkiler ya da evliliklerde süre uzadıkça kadın ve erkek doğaları gereği bazı davranışlar sergiler. Bu süreçte kadın ve erkek birbirlerini yanlış değerlendirir. Özellikle kadınlarda ‘Artık arzulanmıyorum’ hissi oluşur. Erkek kadından uzaklaşmıştır. Kadın bunun sebeplerini düşünmeye başlar, aradığı cevapları bulamadığında paniğe kapılır. Oysa kadın ‘arzulanmama sendromu’ndan sıyrılıp akılcı bir yaklaşım geliştirirse, partnerinin ilgisini ilk günkü tazeliğinde üstüne çekebilir. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) tarafından düzenlenen ankette 3 bin 290 evli kadına “Kocanızın sizi ilk günkü gibi arzuladığını düşünüyor musunuz?” sorusu soruldu. Katılımcıların yüzde 72’si bu soruya “Hayır” dedi. Arzulanmadığını düşünen kadınların altı evresi var. Birinci evrede kadın kendini suçlar. “Bedenim çekici değil. Artık eskisi gibi seksi değilim, kocama yetmiyorum” diye düşünür. İkinci evrede eşini suçlamaya başlar. “Beni anlamıyor. Bana yeterince ilgi göstermiyor” der. Üçüncü evre paranoya halidir. Eşinin kendisini aldattığını düşünür. Hatta daha da ileri gider ve eşinin eşcinsel olduğundan bile şüphelenir. Beşinci evrede depresyona girer. Son evrede ise kabullenme ve seçim vardır; ya boşanacaktır ya bu hali kabullenip yoluna devam edecektir.
Kadının derdi aslında seks yapmak değil, arzulanmaktır. Bu nedenle kadın-erkek ilişkisini diğerlerinden ayıran ‘erotik sevgi’dir. Erkek sertleşmeyi ve boşalmayı isterken kadın arzulanmayı ister. Arzulanmayan ve sevişilmeyen kadın kuruyup solar. Bu yüzden sorulacak en doğru sorular, “Evliliğimde bir sorun mu var?” olmalı. Evliliğin ilk zamanlarında her şey eğlenceli ve renklidir. Zamanla heyecan, tutku ve büyü bozulur. Ancak bu gayet doğaldır. Bunun nedeni, çift tarafından oluşan rutindir. Oysa evliliğin doğal seyrinde inişler ve çıkışlar yaşanabilir. Önemli olan bunlara zamanında müdahale etmek, etkin iletişimle sorunları konuşmak, karşı tarafı dinlemek ve açık dille istemektir. Erkeğin eşinden uzaklaşmasına nedeni genellikle bir nedenden ötürü erkeğin eşine duyduğu öfke veya kırgınlıktır. Sürekli eleştirilen, başkalarıyla kıyaslanan, yaptıkları onaylanmayan, sürekli şikayet edilen bir adam eşinden uzaklaşır.
Onu geri kazanmak için şunları yapabilirsiniz;
Ona ihtiyaç duyduklarını verin: Erkekleri mutlu etmenin altı yolu vardır. ‘Yaptıklarını fark edip takdir etmek’ , ‘sizi mutlu etmeyi başardığını ona gülümseyerek göstermek’, ‘varlığına ve sunduklarına ihtiyaç duymak’, ‘erotizm sunmak’, ‘ihtiyaç duyduğunda yalnız kalmasına müsaade etmek’ ve ‘aşkla hizmet davranışlarında bulunmak.’
Sorunlarınızı açıkça konuşun: Sorunları halının altına süpürmekle onlardan kurtulamazsınız. Açıklık, dürüstlük ve iletişim, mutlu bir evliliğin yapı taşlarıdır. Aranızda anlaşmazlık çıkaran, çatışma yaratan konuları tek tek masaya yatırın ve kendi hatalarınızı kabul ederek birlikte çözüm yolları arayın.
Onu olduğu gibi kabul edin: Kocanızı olduğundan farklı birine dönüştürmeye çalışmayın. Baskıcı, kontrolcü değil, duyarlı olun. Ona özen gösterin ama bunaltmayın, onunla ilgilenin ama sıkmayın. İstemekten vazgeçmeyin: Kocanıza somut isteklerde bulunun. ‘Beni sevmiyorsun, benimle ilgilenmiyorsun’ gibi soyut kavramlarla konuşmayın. Örneğin ‘Bu akşam eve geldiğinde 5 dakikanı bana ayırmanı ve bana sarılmanı istiyorum’ deyin.
Değer verdiğinizi hissettirin: Kocanızı beğendiğinizi, ona değer verdiğinizi, saygı duyduğunuzu gösterin. Onu dinleyin, onaylayın, takdir edin, başkalarıyla kıyaslamayın ve aşağılamayın. Geçmişte yaşamayın: Geçmişte yaptığı hataları tekrar tekrar gündeme getirmeyin. Kendi hatalarınız için özür dileyin, onun hatalarını bağışlayın ve bugüne odaklanın.
Olumluya odaklanın: Sürekli yakınan, her şeyden şikâyetçi olan birinin yanından kaçmak isteriz. Olumsuz düşünceler başkalarından önce size zarar verir ve herkesi mutsuz eder. Olumlu düşünün, konuşurken olumsuz sözcükler kullanmayın, gülümseyin.
Tensel temasınızı artırın: Durup dururken ona sımsıkı sarılın, hiç beklemediği anda bir öpücük kondurun, televizyon seyrederken elini tutun, yanağını okşayın. Yaşamınızda sekse öncelik verin ve onu asla geri çevirmeyin. Gerekirse partnerbasyon (eşin yaptığı mastürbasyon) yapın. Cinsel yaşamınızı rutininden çıkaracak fantezilerle süslemek için kendinizi hayal gücünüze bırakın.
Birlikte daha fazla vakit geçirin: Gelecekte hatırlamaktan mutluluk duyacağınız güzel anılar inşa edin.