Yazarak para kazanmak pek çok kişinin hayali. Her meslekte büyük balık küçük balık var. Burada sorun hangi boyda balık olacağınıza karar vermekte. Yazımın sonunda paranın nereden kazanılacağını söylüyorum ama süreci anlamak da bir o kadar önemli.
Üniversiteden mezun olunca Hürriyet’in kapısını çaldım. IK’cı, “Hemen gel başla” dedi. “Ücret ne olacak?” dedim. Güldü, “Önce 2-3 yıl piş, sonra –o da belki- kadroya alırlar seni.”
Kaynar su değil de, sanki misafirlikte Çin porseleni kırmışım gibi bir utanma hissi yaşadım, “Nasıl geçineceğim?” diye sordum. IK’cı, “O benim sorunum değil” dedi.
Hemen kalkıp oradan çıktım, o koca Hürriyet’in kapısında -ardıma dönüp baktığımda binanın sonunu görebilmek için yogacı boynu gerekiyordu- bir karar verdim, “Yazarak para kazanacağım ve kimse beni bedavaya ya da düşük ücrete çalıştıramayacak.”
Bu karar kariyerimi belirledi. Her kararın kısa ve uzun vadeli sonuçları vardır. Hadi bu sonuçları birlikte değerlendirelim.
Yazarak para kazanmaya karar vermek
– Çömezlere sektörel dergiler iyi para öder çünkü orada kimse çalışmak istemez. Nalburiye, Kırtasiye dergilerinde redaktörlük, Triplex dergisinde muhabirlikle işe başladım.
İlk maaşım 980 dolardı. (20 dolar niye eksik, diye hayıflandığımdan net hatırlıyorum.) Mis gibi tecrübe kazandım.
– 26 yaşında Enerji Dergisi (Uzman Yayıncılık) yazı işleri müdürü oldum. O zamanlar hak ettiğimi düşünüyordum. Oysa çömezmişim. Hakemli dergiydi. Sürekli birbirine düşen akademisyenleri idare etmeyi, röportaj yapmayı orada öğrendim. Gene iyi kazandım.
– Sabah Gazetesi’ne geçtim, maaşım düştü, büyükler ya!
-Boyut Yayın Grubu’nda yayın yönetmeninin neredeyse iki katını alıyorum diye sekiz yıllık emektarları işten ayrıldı. Hala arkadaşız. Voyager’da yayın yönetmeni oldum, gene iyi kazandım.
DBR’ye geçtim, bu kez ücreti duyunca neredeyse kalp krizi geçiriyordum. Neticede büyüklerin gözünde küçücüğüz, küçücüklere boyumuz daha yakın.
En büyük tecrübe de kendi işimi kurmak oldu. MBA değerinde! Çalışan gözünden değil, patron gözünden dünyaya bakabilmemi sağladı.
Eğer “sliding doors” bana Hürriyet’in kapısında bu yemini ettirmese, belki 2-3 sene sonra kadroya geçer, kendimle değil ama Hürriyet’in adıyla bolca böbürlenir, ölmeyecek kadar kazanır, oradan emekli olana kadar yerimden kıpırdamaz ve bugünkü Mürsel olamazdım.
Neyi farklı yaptım?
İşimde avantajım da dezavantajım da fazla sorumluluk almak. Çok çalışırım, işimi iyi yaparım, her yönüyle eksiksiz düşünürüm, uzun dönemli planlarım. Bunun yazmakla alakası ne diyeceksiniz?
Yazarak para kazanmak için uzmanlaşın
Yazmak veya yazmaya yönelik hizmetler katmanlardan oluşur. Eğer metinde sadece son okuma yapıyorsanız size serçe boyu para verirler. Doldur boşalt, kopyala-yapıştır işlere talip olursanız arı sinek kuşu kadar kazanırsınız.
Bunun bir tık üstü redaksiyondur, sadece nokta virgüle bakmazsınız, ufak tefek cümle toparlarsınız, bir tık üstü editörlüktür, kurguya karışmaya başlarsınız ve fiyat güvercin boyuna çıkar.
Bir tık üstü metinle birlikte yazarı da ele almaktır, yazarın kariyer kurgusuna, kitabın uzun vadeli konumlandırmasına, planlamasına, yayınevi seçimine, sözleşmesine, tanıtımına karışırsınız. Sorumluluğunuz arttıkça aldığınız ücret albatrosa kadar büyür.
Yazmanın hangi uzmanlığı olursa olsun, ister metin yazarlığı, ister redaktörlük, editörlük hepsinden para kazanılır. Hatta bazen yazardan da fazla kazanırsınız.
Uzmanlığı bir örnekle açıklayayım. Kerim Rota, 5 Eylül 2020’de Paraanaliz’de Barış ve Sinem’in orta direk olma hayalini yazdı.
Bu yazı Türkiye ekonomisinin son 20 yılını özetliyor. Yazı 2-3 sayfa olabilir ama böyle bir çalışma için aylarca uğraşmanız gerekir.
Peki, herhangi biri bu yazıyı yazabilir mi? Bunu yazmak için ekonomist olmak ya da ekonomiden anlayan biri olmak gerek. Bu yüzden yazılar nitelikli ve niteliksiz ikiye ayrılır.
Yani herkesin kaleme alabilecekleri ve sadece uzmanların yazabilecekleri. Nitelikli işlerle kazanırsınız, o da uzmanlıktan geçer.
Yönetmediğiniz sürece kazanamazsınız:
Hem yazma hem de yazıyı talep eden kişiyle ilişkinizi yönetecek kadar yetkin misiniz? Karşınızdakiyle iletişiminizi bir uzman olarak mı kuruyorsunuz yoksa işe ihtiyacı olan biri olarak mı?
Eğer katma değeri olan bir iş üretiyorsanız yazarak para kazanmanız çok kolay! Çünkü değer üretiyorsanız karşınızdakine de para kazandırırsınız, ona kazandırdığınızda o da size bedelini ödemek zorundadır.
Bilmek en büyük güçtür. İşinizi iyi bilmek, konu hakkında söz sahibi olmak sizi işçi-işveren ilişkisinden çıkartır.
Ben hiçbir yazar adayımla sanki ondan iş alacakmış gibi konuşmuyorum. Ben bir bilirkişiyim, alanımda uzmanım ve onlar benden bir danışmanlık alıyorlar.
Yani mesele para-çokomel ilişkisi değil, “Patronlar bize az para ödüyor” hiç değil. Mesele bizim kendimizi nasıl konumlandırdığımız, nereye koyduğumuz.
Yazma profesyoneli olacaklara tavsiyem
1- Hangi boy balık olacağınıza karar verin. Sadece redaksiyon yapıp ek gelir elde edeyim demek de bir plan, metnin her şeyiyle ilgilenirim demek de ama bu süreci siz yönetin.
2- Büyük balık olacaksanız işinizle ilgili kendinizi eğitin. Kitaplar, kurslar, uzmanlar bunun için var.
3- Olanı yaşamayın, siz yönlendirin, bir kariyer planınız olsun. Bu konuda Youtube kanalımdan veya Medium hesabımdan, web sitemden faydalanabilirsiniz.
Umarım bu söylediklerim kariyer planı yapmanıza ve uzun vadeli bakmanıza vesile olur.
Yazarak para kazanmak için neye odaklanmalısınız?
İnternette, makale yazarak para kazanmak, skeç, kitap özeti, blog yazarak para kazanmak gibi başlıklar var. Makale, blog, kitap özeti ya da internet içerikleri yazarak geçinemezsiniz. Eğer Türkçe içerik üretiyorsanız ancak cep harçlığı kazanırsınız.
İngilizce üretiyorsanız Patreon gibi sitelerin yaptıklarına bir bakın. Değerli makaleler üreten bazı yazarlar, bu tarz sitelerde okunma başı para kazanabiliyor.
Yabancı yayınlara içerik üreten arkadaşlarım, dolarla telif aldığı için dişe dokunur rakamlar kazanıyor.
Kitap yazmak, senaryo yazmak, geliştirici editörlük yapmak daha çok kazanmanızı sağlayabilir. Ancak burada da öncesinde marka bilinirliğinizi sağlamanız şart.
Verdiğim bir eğitimde dinleyicim, “Elif Şafak çok iyi bir yazar değil, onun gibi ben de yazarım” dedi. Eminim pek çok kişi böyle hissediyor. Oysa okumak çoğu zaman kolay, yazmak zor. Tek eser yetmez, yazarın en azından iki yılda bir kitap çıkarması gerekir.
Dinleyicimin gözden kaçırdığı şey Elif Şafak’ın kendisine ne kadar ciddi bir marka yatırımı yaptığıydı. Yazın dünyasında hiç bir şey günlük ve anlık değildir. İtibarlı olmak, onu korumak ve sürekli üretmek bir ömürlük çaba gerektiriyor.
İlginizi çekebilir
Editör olmak için hangi üniversitede veya bölümde okumalıyım?