Hızlı yaşadı, genç öldü. Mozart kız kardeşi ile birlikte döneminin “harika çocuğu”ydu. Fakat tüm “dahi”ler gibi çoğu zaman anlaşılamadı. Çocukken Viyana İmparatorluk Sarayı’nda başarılı konserler verirken; öldüğünde bir sürü cesetle birlikte yoksullar mezarlığına gömüldü.
Mozart, müzik tarihinde Franz Joseph Haydn ve Ludwig van Beethoven ile birlikte, 18. yüzyıl sonlarında Viyana’da gelişen klasik üslubun doruk noktasını temsil eder. Besteleri müzik tarihinin en kusursuz yapıtları olarak kabul ediliyor.
Mozart Avusturya’nın Salzburg kentinde doğdu. Daha üç yaşındayken akortlarda notaları ayırt etmeye başladı. Yetenekli bir kemancı, iyi bir müzik öğretmeni olan babası oğlunun dehasını keşfetmekte gecikmedi; beş yaşındaki Mozart’ın bestelediği küçük müzik parçalarını kağıda geçirmeye başladı.
1762’de Mozart’ı ve kız kardeşi Maria Anna’yı konserler vermek üzere Münih ve Viyana’ya götürdü. İmparatorluk saraylarında verilen konserlerle Mozart görülmemiş bir başarı kazandı. Yedi yaşında besteleri yayınlanıyor; sekizinde Brüksel, Paris ve Londra’da verdiği konserlerle tüm Avrupa’da “harika çocuk” olarak ün kazanıyor, on ikisinde ilk İtalyanca operası Sözde Saf Yürekli Kız’ı ve ilk Almanca opereti Bastien ve Bastienne’i besteliyordu.
Zor günler başlıyor
1769’da Salzburg’a dönen Mozart, başpiskoposun sarayında geçici olarak orkestra yöneticiliğine atandı. 1969-79 yılları arasında Verona, Milano, Floransa ve Napoli’de verdiği konserlerle dinleyicilerini büyüledi. Ancak 1772’de şansı tersine döndü. Salzburg’da ölen başpiskoposun yerine atanan Hieronymus von Colloredo’nun düşmanca tavırları, 1781’de Mozart’ın görevinden alınmasına neden oldu. Mozart için zor günler başlamıştı.
Aynı yıl Mozart Salzburg’dan ayrılarak sürekli bir iş bulmak için Viyana’ya gitti. Burada Constanze Weber’e aşık oldu ve onunla evlendi ancak Viyana’da kaldığı süre boyunca hep para sıkıntısı çekti. Bu dönemde bile müzik çalışmalarını hiç aksatmadı. 1787’de İmparator II. Josef’in oda müziği besteciliğine getirildi ancak gene çok az bir ücret alıyordu. Eserleri çevresindekilerce anlaşılmıyor; o da git gide kabuğuna çekilip kendini çalışmalarına adıyordu.
Hasta yatağında bestelemeye çalıştığı başyapıtlarından Requiem’i ölümünün ardından öğrencisi Franz Xaver Süssmayr, Mozart’ın taslaklarına dayanarak tamamladı.
Mozart öldüğünde bir zamanlar büyük hayranlığını kazandığı imparatorlar tarafından unutulmuştu bile. Cenazesine karısı, karısının kız kardeşi ve öğrencisi Süssmayr katıldı. Karlı bir kış gününde yoksullar mezarlığına bir düzine cesetle birlikte gömüldü.
Öldüğünde geriye; Saraydan Kız Kaçırma, Figaro’nun Düğünü, Sihirli Flüt Operetlerini, Küçük Bir Gece Müziği ve Don Giovanni operaları kaldı. Yapıtlarını kendisi numaralandırmadığı için tüm çalışmaları Fudwing von Köchel tarafından “K” ve “KV” harfleri ve numaralarla tarih sırasına kondu.
Mozart, müzikologlar için en popüler araştırma konularından biri olurken tüm yorumcular için de vazgeçilmez bir besteci oldu. Öyle ki pek çok yorumcunun hayalinde hep bir “Mozart Albümü” hazırlamak yatıyor.