Bütünsel iyi olma hali, esenlik olarak tanımlayabileceğimiz ‘wellbeing’ fiziksel sağlık için fitness ve beslenme programlarının ötesinde zihinsel-ruhsal sağlığı ve dengesini de kapsıyor. Wellbeing’in gücünün farkına varan pek çok işyeri, çalışanlarına değişik disiplinlerden yardım alarak wellbeing uygulamaları sunuyor.
Ersin Pamuksüzer iş dünyasının tanınmış isimlerinden biri. 2002 yılında profesyonel hayattan geçici süreyle kaçmak için Koh Samui adasına gittiğinde wellbeing kavramıyla tanışmış, “46 yaşındaydım. Buradaki deneyimim bana hayatta pek çok şeyi bilmeme rağmen; nasıl yaşamam gerektiğini bilmediğimi hissettirdi. ‘Son derece sağlıklıyım’ diye düşünürken Spa Samui uzmanları ‘Yarı-Sakat’ yaşadığım teşhisini koyunca çok şaşırdım” diyor.
Pamuksüzer, buradaki kıvılcımla iki sene her ayın 10 gününü well-being yaklaşımlarını öğrenerek geçirmiş. Böylece hem yaşam tarzını değiştirmiş hem de The LifeCo’nun temellerini atmış, Pamuksüzer, “Başlangıçta insanların ‘sanal’ dünyalarda dışa dönük yaşama konusuna iyi adapte olduğunu gördüm fakat doğasından uzaklaşan insanlar, bunun sonuçlarına hem fiziksel hem de zihinsel olarak katlanmakta zorlanmaya başlıyor. The LifeCo’yu benim gibi arayışta olan, doğayla bağlantısını yeniden kurmak isteyenlere hitaben kurdum.” diye anlatıyor. The LifeCo wellbeing’in bütünselliğini göz önünde bulundurarak sadece beslenme değil insanların yediklerini içtiklerini, uykularını, çevrelerini, mental sağlıklarını, insan ilişkilerini, esnekliklerini ve zihinlerini de düzenliyor.
Peki, Pamuksüzer’in uğruna yaşamını değiştirdiği wellbeing kavramı tam olarak neyi ifade ediyor?
Ayurvedik Yaşam Eğitmeni N. Ebru Şinik, “Ülkemizde wellbeing konsepti yeni tanınıyor ve wellness ile karıştırılıyor. Wellbeing insan hayatındaki tüm etkenleri barındırırken, wellness sadece fiziksel bedeni işaret eder. Wellness fitness ve beslenme programlarını içerirken wellbeing fiziksel, zihinsel ve ruhsal beden sağlığı ve dengesinin yanı sıra iş hayatı, sosyal hayat, finansal durum ve yaşanılan çevresel faktörlerin bütün olarak ele alındığı ‘Bütünsel İyi Olma Hali’ diyebiliriz.” diyor.
‘Bütünsel İyi Olma Hali’ni yaşamak!
Peki, ne zaman esenlik içindeyiz?
Şinik, “Her gün yaptığımız işi seviyorsak; fiziksel beden sağlımız için doğada vakit geçirmeye zaman ayırıyor, iskelet sistemimiz ve omurga sağlığımız için yeterli fiziksel aktivitede bulunuyorsak; sindirim sistemimiz her gün düzenli ve sağlıklı çalışıyorsa; işlenmiş gıdaları minimuma indirerek, bünyemize uygun doğal besinleri ve baharatları tüketiyorsak; zihinsel ve ruhsal sağlığımız, dengemiz için gündelik meditasyon ve kadim nefes teknikleri uyguluyorsak; sosyal çevremizle birlikte her gün yeterince iletişim kuruyor ve gülebiliyorsak; yaşam standartlarımızdan ve şu an yaşadığımız muhitte mutluysak, uyku saatlerimiz düzenli ve yeterliyse sürdürülebilir wellbeing halinden bahsedebiliriz” diyor.
Şinik’e göre sürdürülebilir esenlik ancak ‘farkındalık halinin yükselmesi’ ile mümkün. Ayrıca Şinik’e göre: Farkındalık hali, beyin nöro-plastisitesi başladığında eş zamanlı yükselmeye başlar. Beyin nöro-plastisitesi ise ancak, bilimin de defalarca kanıtlamış olduğu düzenli meditasyonla mümkün. Yaşam tarzımız sağlığımızın ve wellbeing halimizin en önemli belirleyicisi. Bütünsel iyi olma halimiz tamamen kendi seçimlerimize bağlı. Gelecekte bütünsel iyi olma hali için Bio-düzenleme, nöro-plastisite, kök hücre ve klonlama teknolojisi, genetik modülasyon ve enzim üretimi, nanobots teknolojisi (insan bedeninde kullanılan nano-robot teknolojisi) ve şahsa özel tıp ve ilaçlar ön planda olacak.
The LifeCo’da wellbeing
The LifeCo’nun kurucusu Ersin Pamuksüzer, “Türkiye’de yakaladığımız başarıyı dünyaya taşıma gayretindeyiz. Zihin Sağlığı ve Genel Sağlık konularında iki farklı ‘retreat’ programımız var. Üçer hafta sürecek bu programlara yaşam değişim programları olarak yaklaşmamız mümkün. Kişilerin kendilerini, doğayı, insan bedenini tanıdıkları bu programların dışında iki internet portalına destek verdik. www.live2full.com portalı İngilizce olarak The LifeCo felsefesini anlatacak. Belgesel projemiz The LifeCo ve benzeri merkezlerin ne yaptığını gösterecek. Phuket kliniğimizde kronik hastalıklar ve kanser üzerine tamamlayıcı, destekleyici terapiler uyguluyoruz. Dünyada yaşanan ölümlerin yüzde 93’lük kısmının kronik ve yaşam tarzı kökenli olduğunu düşünürsek bu konuda insanları bilinçlendirmenin önemini anlayabiliriz. Sağlıklı hayatı beden-zihin ikileminde ele aldığımızda beslenme ağırlıklı nokta. Sağlıklı beslenme salatalık ve havuç yemekten öte bir kavram ve bunun göstermek için Safkitchen’ı hayata geçirdik. Sağlıklı atıştırmalık ve yaşamsal öneme sahip temel besin maddelerinin üretimine yönelik çalışmalarımıza da devam ediyoruz.” diyor.
Wellbeing uygulamaları bedenimizi nasıl etkiliyor?
Memorial Wellness Sağlıklı Yaşam Danışmanı Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Özışık wellbeing uygulamalarının bedenimizi nasıl etkilediğini şöyle özetliyor; “Sağlıklı yaşam için doğru ve sağlıklı beslenme, kilo kontrolü, toksinlerden arınma, düzenli egzersiz, kaliteli uyku düzeni, stresten arınma, enfeksiyon ve travmalardan korunma ile yaşlanma sürecinde ortaya çıkan fizyolojik hormon eksikliğinin yerine konulması önemli. Bunların eksiksiz yerine getirilebilmesi için bilimsel danışmanlık şart.
Birçok hastalık ya da belirti vücut kimyası, metabolizma ve hormonal dengedeki bozulmanın farklı prezantasyonları, bunun için vitamin, mineral ve hormonların optimize edilebilmesi ‘hormonal ve metabolik check-up’ yapılması gerek. İçeriği kişiye özel testlerle insülin direnci, strese verilen cevabın düzeyi, mineral, vitamin ve hormonların optimal düzeyde olup olmadığı, omega-3/omega-6 dengesi gibi birçok parametre birlikte değerlendiriliyor. Sonuçta kişinin hem yaşam kalitesi artıyor hem de ileride ortaya çıkabilecek sağlık problemleri engelleniyor. Bu da bir insanın geleceğine yapabileceği en iyi yatırımlardan biri” diyor. Beslenme ve egzersiz programlarının da birlikte kurgulandığını söylüyor.
İntegratif tıp pratiği
Dr. Gökhan Özışık wellbeing kavramının hastalık odaklı hekimliği hasta odaklı yaptığını söylüyor, “Semptomları değil birey önde. Konvansiyonel, koruyucu ve tamamlayıcı tıbbın entegre olmuş hali. Wellness ve well-being uygulamalarında ‘bütünleyici’ yani integratif tıp uygulanıyor. İlaç tedavisi ve cerrahi yöntemleri dışlayan, doğal ürünlerle tedaviyi benimseyen homeopatik tıptan ve alternatif tedavi yöntemlerini benimseyen kadim doğu tıbbından en belirgin farkı bu ekolleri dışlamaması ve zihin-beden harmonisine önem vermesi. İntegratif yaklaşımda insanın sağlıklı olmak üzere tasarlandığı, kendi kendini yenileme mekanizmalarıyla donatıldığı gerçeği yer alır. Ancak insanın sağlıklı olmayı bilinçli olarak isteyip iyileşmeyi bilinçaltında reddedebilir. İntegratif tıp pratiğinde hekimler danışanlarına daha fazla vakit ayırır, hikayelerini dinler; genetik, çevresel ve yaşam tarzı faktörlerini inceleyerek kronik hastalıklar arasındaki bağlantıları ortaya koyar.”
Wellbeing nöralterapiden de yararlanıyor
Nöralterapiyi bir wellbeing uygulaması olarak kullanan Dr. Hüseyin Nazlikul uygulamayı şöyle anlatıyor; “Nöralterapi bir regülasyon tedavisi, hem diyagnostik hem de terapi amaçlı. İnsan bedeninde, hastalıklar ortaya çıkmadan önce bazı değişiklikler oluşur. Çoğu kez modern tıbbın açıklayamadığı ve hastanın kendi psikolojisi ile ilgili olduğu iddia edilen bu rahatsızlıkların temelinde, hastanın zorlanan vejetatif sinir sistemindeki düzensizlikler yatar. Yaşlanma
sürecinde de aynı mekanizma işler. Nöralterapi çok düşük dozlarda (procain veya lidokain) lokal anestezik madde kullanılarak regülasyon yani düzenleme tedavisini kapsar. Çünkü insan bedeni bir elektriksel beden. Vücudumuz 500 bin kilometreye varan network ağıyla sarılı. Uyarılan dokular herhangi bir uyarıya karşı hücre zarlarının elektriksel özelliğini değiştirerek aksiyon oluşturuyor. Vejetatif (otonom) sinir sisteminin uyarılması regülasyon sağlıyor. Dokunun kan dolaşımı artınca doku besleniyor; lenf dolaşım artınca doku metabolitlerinden arınıyor yani temizleniyor ve sinir iletisi artan, düzenlenen doku daha düzenli çalışıyor.”
Wellbeing düşünce yapımızı nasıl değiştiriyor?
Wellbeing bedenimizle olduğu kadar zihnimizle de ilgili. Kipos Coaching kurucusu Didem Şen Pamuk; “İnsan beyni bir yorum makinası” diyor, “Başımıza gelenlere verdiğimiz karşılıklar zamanla otomatik hale gelerek düşünce ve davranış alışkanlıklarımızı oluşturuyor, bu da kimliğimize dönüşüyor. Önce kendimizle ilgili hikaye yazıyor sonra hikayenin kahramanı oluyoruz. Başımıza gelenlere verdiğimiz otomatik karşılıkların farkına vararak, iyilik halimizi ve bütünlüğümüzü bozan düşünce veya davranışları yeniden değerlendirmemiz mümkün. Yeni düşünce ve davranış alışkanlıklarını benimseyip, ısrarla tekrar ederek zamanla bunun kimliğimiz haline geldiğini deneyimleriz.”
Pamuk bizim duygusal beynin bir fonksiyonu olduğu için hep aynı şekilde yaşama eğiliminde olduğumuzu söylüyor, “Buna konfor alanı diyoruz. Adına bakıp yanılmamak gerek. Konfor alanı konforlu olmayabilir. Duygusunu bildiğimiz alandır. Yani beynimiz otomatik olarak nasıl başa çıkacağını bildiği için kötü de olsa onu yaşatmayı seçiyor. Beynimiz bu fonksiyonunun bilincinde olup kötüyü, alışkanlık haline getirebildiğine göre iyiyi de benimsetmemizin mümkün olduğunu bilmeliyiz. Bizim danışanlara destek olduğumuz konulardan biri de bu.”
Egzersizle wellbeing
Power Of Happiness Platformu Ortağı Tijen Mergen de wellbeing üzerine çalışanlardan, “Bilim adamları her gün 20 dakika egzersiz yapmanın kaçınılmaz olduğu konusunda hem fikir” diyor ve ekliyor, “Herhangi bir sporu günlük hayatınızın parçası haline getirdiğinizde sadece fiziksel değil, psikolojik ve beyin fonksiyonları olarak da olumlu etkileniyoruz. Düşünün, 20 dakikalık egzersiz ile vücudunuza mutluluk veren ve stresi azaltan Dopamine, Endorphin, Phenylethamine ve Seretonin hormonları aynı anda salgılanıyor, kan dolaşımınız hızlanıyor, ciğerlerinize daha fazla oksijen giriyor. Böylece tam anlamı ile ‘iyi hissetme’ moduna geçiyorsunuz.
Günümüzde tüm dünyada kullanılan adı ile ‘wellbeing’ halini yaşıyorsunuz.”
Mergen pek çok araştırmanın egzersiz yapmanın kalıcı faydalarının altını çizdiğine özellikle vurgu yapıyor, “Illinois Üniversitesi’nin araştırmasına göre kanın akış hızının artışı, beynin daha iyi çalışmasını sağlar. Beynin öğrenme ve hafıza bölümü hippocampus egzersizle aktifleşiyor. Hippocampus, yaşlandıkça küçülüp unutkanlık ve demansa neden oluyorken egzersizle küçülme duruyor veya yavaşlıyor. Beynin algılama hızı da egzersizle artıyor. Bristol Üniversitesi araştırmasına göre ise sabah işten önce veya öğlen spora giden çalışanlar gün içinde karşılaştıkları her duruma karşı daha hazır, daha donanımlı hissediyor. Ayrıca çalışanların ruh halinin spor yaptıkları günlerde, yapmadıkları günlere oranla daha iyi olduğu ve soğukkanlı davrandıkları tespit edilmiş. Özellikle dört ana noktada; akıl sağlığı, ilişkiler, verimlilik ve zaman yönetimi boyutunda daha iyi performans sergilemişler.”
Spor yapanlar yapmadıkları günlere göre zaman yönetiminde % 72 daha etkin, % 79 mental olarak ilişkilerinde daha iyi ve olumlu, % 74 iş yükünü daha iyi yönetiyorlar, % 27 stresle daha soğukkanlılıkla başa çıkıyor, % 41 iş hayatına karşı daha motive oluyor, % 21 daha konsantre çalışıyorlar.
Yoga ile wellbeing
Aynı zamanda Yoga Eğitmenliği de yapan Dr. Neslihan İskit yoganın da bir wellbeing uygulaması sayılması gerektiğini düşünüyor, “Çok boyutlu bir varlıksınız. Farkındalığınız pek çok ayrı düzlemde kendini gösterir. Yoga sizi kendinizle tanıştırır, varoluşunuzun her düzeyinde tam anlamıyla ve incelikli yaşamak üzere eğitir. Fiziksel bedeninizi güçlendirip uyumlu hale getiren hatha duruşlarından yaşam gücünüzü dengeleyip canlandıran nefes tekniklerine, zihninizi sakinleştirip temizleyen meditasyon uygulamalarından içsel bilgi ve birlik dünyasının kapılarını açan öz-inceleme ve özgeci sevgiye, yoga bütünsel bir sistemdir ve kişiliğinizin her yönünü geliştirip bütünleştirir. Beş bedeninizi ve içsel özünüzü (ki bunun farkındalığı hepsine ışık tutar) tanıyarak aydınlanmış bir yaşamın sağlığını ve doyumunu yaşayabilirsiniz.”
İş dünyasında wellbeing
Great Place to Work Uzman Danışmanı Hatice Dalağan, “Great Place to Work felsefesinde çalışanların işgücünün ötesinde insan olarak görülmeleri ve ona göre desteklenmeleri önemli. Bu anlayışla işyerlerinde wellbeing uygulamalarını destekliyoruz. Bu uygulamalar şirketlerin büyüklüğüne, lokasyonlarına, kültürlerine göre değişiklik gösterse de en yaygın olanları ofislerde spor saatleri. Birlikte çalıştığımız birçok şirket çalışanlarına haftada 1-2 saat spor imkanı sağlıyoruz. Spor kulüplerine üyelik sağlayanlar da var ama birlikte spor yapmak kadar etkili değil, bu takım ruhunu da arttırıyor” diyor.
Trust Index’te çalışanların birbirleri ile ilişkilerini ölçümlüyorlar, “Bu ilişkileri wellbeing uygulamaları ile destekleyerek çalışanın yönetim ve çalışanın işiyle ilişkisinde kaldıraç etkisi yaratıyor. Türkiye’nin En İyi İşverenleri araştırmamızın sonuçları wellbeing uygulamalarının olumlu etkilerini çok net gösteriyor.” Dalağan bu olumlu etki üzerine işverenlerin bu uygulamaları yaygınlaştırdıklarını söylüyor. İşyerleri diyetisyen, psikolog ve işyeri hekimi uygulamalarını temel gereksinim olarak görmeye başlıyor. Yine işyerlerinde sağlıklı beslenme uygulamaları, çalışanların tıptan hukuka, finanstan aileye özel yaşamları ile ilgili destek alabilecekleri destek programlar da sık rastlanan uygulamalar arasında.
Great Place to Work Türkiye ofisi de wellbeing uygulamalarını bizzat gerçekleştiriyor, “Birlikte spor yapmanın yanı sıra, ayda bir hep birlikte sosyal aktiviteye katılıyoruz. Her çalışanın kendisini iyi hissetmek için harcayabileceği yıllık bir bütçesi var. Konser, masaj yada yamaç paraşütü gibi ne isterlerse onu yapıyorlar bu bütçe ile…”
Wellbeing dünyada nasıl yaygınlaştı?
Corporate Wellbeing Center’dan (Kurumsal Esenlik Merkezi) Dr. Riza Kadılar süreci şöyle anlatıyor:
Martin Seligman pataloji ve hastalık üzerine odaklanan psikolojinin sağlıklı, başarılı, işlevsel olan bireyler için de bir şeyler sunması gerektiği düşüncesiyle pozitif psikoloji akımını başlattı. Zamanla bu alandaki çalışmalarını kurumsal esenlik yaklaşımı PERMA modeline yerleştirdi. Tabii yalnız değil. İnsan odaklı gelişen birçok psikolojik akım benzer zamanlarda gelişmeye ve iş dünyasını etkilemeye başladı. 2008 küresel ekonomik buhranından sonra Birleşmiş Milletler bile 20 Mart’ı “Uluslararası Mutluluk Günü / International Day of Happiness” ilan etti. Dünya mutluluk endeksi gelişmişlik endekslerinin yanı başında. Hatta Butan dünyada ilk kez GSMH yerine ulusal mutluluk endeksine bağlı gelişmeyi tanımlayacağını açıkladı.
Dışsal faktörlerle bir yere kadar motive olabilen, mutluluğu dışarıda bulamayacağını fark eden insanlar ‘kendi cennetini kendi içinde bulmak’ gibi holistik ve ruhani temelde bir değişim yaşamaya başladı. Kadılar da, bu çalışmaların ülkemizde yer bulması, uygulamaların desteklenmesi, tanıtılması için Kurumsal Esenlik Merkezi’ni kurduklarını söylüyor;
“Seligman’ın PERMA olarak özetlediği (yapıcı duygular, akış ve bağlılık, yapıcı ilişkiler, mana ve adım adım başarı) model üzerinden sadece iş dünyasında değil eğitim dünyasında da en etkin uygulamaları destekledik. 20 Mart tarihinde kutladığımız “Happy Hero – #MutlulukKahramanım” projesinin yanı sıra Kasım ayında “Say something good – İyi Birşeyler Söyle” kampanyamızla bu alanda bir gayret sarf etmeyi arzulayan şirketlere destek olmaya devam ediyoruz. Keza Amerikan Ticaret Odası (AmCham), Yönderlik ve Koçluk Derneği (EMCC Turkey) gibi kurumlarla da ortak toplantılar düzenleyerek en etkin uygulamaların daha da geniş kitlelere yayılması için faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.”
Geçici ve kalıcı kazanımlar
Kipos Coaching kurucusu Didem Şen Pamuk, wellbeing uygulamaları ile bir kısmı geçici bir kısmı da kalıcı pek çok kazanım elde ettiğimiz görüşünde, Pamuk; “Egzersiz yapmak veya daha fazla su içmek gibi sağlıklı yaşam davranışlarının alışkanlığa dönüşmesi için 18 ila 254 gün gerekiyor. Bu, davranışa ya da kişiye göre değişiyor ve ortalama 66 gün alıyor. Genel kanının aksine, bir davranışın otomatikleşmesi 21 günden daha uzun sürer. Örneğin, her gün sabah kahvesinden sonra 50 tane mekik çekmek veya akşam yemeğinden önce 15 dakikalık koşu yapmak gibi bir davranış, yaptıkça her gün biraz daha otomatikleşiyor, belli bir süre sonra sabah yüzünüzü yıkamak gibi düşünmeden yapılır hale geliyor.” diyor.
Bir davranışın alışkanlık haline gelmesi için her gün yapmak gerekir mi?
Hayır. Örneğin birgün vakit bulamadığınız için koşamadıysanız bu sizin tamamen yoldan çıkmanıza sebep olmuyor. Burada önemli olan alışkanlığınız olan bir davranışla yeni edinmek istediğiniz davranışı birbirine bağlamak. O zaman başarı şansınız daha yüksek çünkü o alışkanlık diğeri için tetikleyici oluyor. Örneğin dişlerinizi fırçaladıktan sonra vitamin haplarınızı yutmak…
Bazı sağlık alışkanlıklarını edinmek diğerlerinden daha mı zor?
Evet. Davranışın ne kadar karmaşık olduğu, ne kadar yapmaya değer olduğuna inanılması ve ne hızda sonuç vereceği alışkanlığın yerleşme süresini değiştirebiliyor. Örneğin öğle yemeğinde bir şişe su içmek kolayca yerleşirken, akşam yemeği öncesi koşmak daha uzun zaman alabiliyor. Ancak belli davranışlara, alışkanlığa dönüşünceye kadar bağlı kalınması öneriliyor.
Bu konudaki çalışmalarımız neler?
Kipos Coaching olarak bireysel ve kurumsal olarak fiziksel ve zihinsel wellness alanında koçluk ve danışmanlık hizmeti veriyoruz. 11 yıllık sağlık sektöründeki profesyonel iş hayatımdan sonra dahiliye uzmanı olan eşimle insanı bedenen ve zihnen bir bütün olarak ele almanın öneminin farkındayız. Daha iyi hissetmek için bize gelen kişiyi önce tıbbi muayeneden geçiriyoruz. Böylece örneğin tiroidi az çalıştığı için depresyonda olduğunu zanneden birinin tıbbi sorununu giderdiğine emin oluyoruz. Bu kişinin beslenme ve spor programını sağlıklı yaşam koçumuz takip ediyor. Ben de bu kişinin yaşam alışkanlıklarını oluşturan zihin yapısına odaklanıyorum. Bu tür bir ekip çalışmasının ve kişinin en çok neye ihtiyacı varsa o konuya ağırlık verilecek bütünsel bir yaklaşımın en iyi ve hızlı sonucu aldığını görüyoruz.
Daha fazlası için:
www.cwcntr.com / www.cwcntr.net
https://www.powerofhappiness.org
www.live2full.com
http://www.greatplacetowork.com.tr/