Ekim 1929’daki borsanın çöküşü; bir dünya felaketine dönüşen ve “Büyük Ekonomik Bunalım” adı verilen uzun bir ekonomik gerilemeyi başlattı. 1933’te 14 milyon ABD’li işsizdi, sanayi üretimi 1929 düzeyinin üçte birine inmişti, ulusal gelir yarıdan fazla düşmüştü.
Büyük ekonomik çöküşün başlangıç tarihi simgesel olarak “Kara Perşembe”dir. (Bu 24 Ekim 1929’a tekabül eder, yani hisse senetlerinin birdenbire değer kaybettiği gün) Aslında ABD’de 1926’da gayrimenkullerde, 1929 başlarında otomobil sektöründe bir durgunluk yaşanmıştı.
1925-1929 arasında borsadaki yükseliş, bir avuç Amerikalının geçici refahına yol açmıştı. Spekülatif gelirlerdeki bu yükseliş, ülkenin reel zenginlikleriyle uyuşmamaktaydı. “İflas” bunalımın nedeni değil, uygun ortamıydı.
ABD’nin dünya çapındaki ekonomik ağırlığı (dünya sanayi üretiminin yüzde 45’i) nedeniyle sarsıntı, dış ülkelerdeki yatırımların geri çekilmesi ve uluslararası ticarette durgunluk yüzünden tüm ülkelere yayıldı.
1930’da bütün bir Amerika Kıtası, Avusturalya ve Yeni Zelanda bunalımdan etkilenmiş durumdaydı. Devletler altın ile yaptıkları ödemeleri durdurup paralarının değerini düşürdüler. Gelişme yolundaki yeni ülkeler, bunalımdan en ağır darbeyi yedi. Bu ülkelerin tüm dış gelirlerinin dayanağı olan belli ürünleri ihraç etmeleri imkansız hale gelmişti. Avrupa ve özellikle Fransa, sıkıntılara bir süre daha direnmeyi başardı. Ancak, Viyana’nın en önemli bankacılık kuruluşu olan Creditanstalt’ın Mayıs 1931’de kapanması, bu direnişin de tükendiğini gösteriyordu.
1932 yılı sonunda sanayi dünyasındaki gerçek işsizlerin sayısı 40 milyona ulaşmıştı. Bu rakam, hayat seviyesindeki düşüşü açıklamaya çalışan istatistikleri, fiyatların da düşmesi nedeniyle gülünç hale getiriyordu. 1935 yılında dünya ticaret hacmi, 1928 yılındakinin yüzde 40’ına inişti. Bunalım zihniyetlerde de değişmeye neden oldu. Almanya ve Avusturya’da doğum oranlarının yüzde 20 dolaylarında gerilemesi bunu kanıtlıyordu.
Ekonomik ve siyasal liberalizm, bunalımın sorumlusu olarak görüldü ve yeni çözümler arandı. Planlama ve benzeri yöntemlere başvuran ABD ile Fransa gibi demokrasiler, ılımlı çözümlere yönelirken Almanya’da işsizler Nazi Totalitarizminin çılgınlıklarına kapıldılar. Böylece bunalım, İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasına neden oldu.