ABD Başkanı John F. Kennedy ile Küba lideri Fidel Castro arasındaki ilişki, Kennedy’den sonraki ABD başkanlarından farklı değildi. (Yani her ikisi de birbirinin kanını içmeye adaydı.) Kennedy’nin siyasi kariyerinde en büyük fiyasko “Domuzlar Körfezi” kriziydi. ABD’nin “arka bahçesi” gözüyle baktığı Küba adasına, Rusların diktikleri füzeleri söktüreceğim diye az kalsın Üçüncü Dünya Savaşı’nı yol açacak olan Kennedy ahdettiği çıkarmayı yapamayarak büyük ölçüde prestij kaybetti.
Her şey Küba’dan kaçan bir grup Kübalı’nın, 17 Nisan 1961’de Fidel Castro’yu iktidardan indirmek için Küba’yı istilaya kalkışması ile başladı. Bu grubu gayri resmi yollardan; maddi olarak Kennedy’nin desteklediği herkes tarafından biliniyordu. Ancak Castro kuvvetleri, bu istilacı küçük grubu kolayca ezdi. Bu da Castro’ya karşı Kennedy’nin yenilmesi demekti. Ayrıca Küba, Amerika’nın kendi içişlerine karıştığını söyleyerek olayı kınadı.
Küba krizinin en yakın ve canlı şahidi Castro “Nükleer savaşa en yakın olay bu olaydı. Daha doğrusu bir adım kalmaştı” dedi. Bu olay sırasında ABD Savunma Bakanlığı görevinde bulunan Robert McNamara da “Bu kriz savaşa dönüşse, uluslar ve uygarlıklar yok olabilirdi” diyordu.
14 Ekim 1962’de ABD, Sovyetler’in Küba’ya nükleer füze yerleştirdiklerini öğrendi. Bu silahlarla Küba’dan, Amerika’nın Miami kenti üç dakikada vurulabilirdi. Daha da korkuncu, bu füzelerden 8 tanesi ABD’nın başkenti Washington DC’ye ulaşacak güçteydi. ABD casus uçağı U2 tarafından, Küba’daki bu füzelerin fotoğraflar çekildi. 15 Ekim Pazartesi çekilen bu fotoğraflar bir general tarafından bizzat Beyaz Saray’a getirildi. 16 Ekim günü ABD Başkanı John F. Kennedy’ye, bu konuda özel asistanı tarafından kahvaltı sırasında bilgi verildi. Başkan Kennedy, hemen uzmanları toplayarak Beyaz Saray’da çalışmalara başladı ve toplantıya katılanlara “Bu odanın dışında bizim ne yaptığımızı kimse bilmeyecek” direktifini verdi.
Kennedy o zamanki Sovyet lideri Nikita Kuruşçev’i aradı. Kuruşçev, Küba’da nükleer silahın olmadığını belirerek yalan söyledi. Ancak ABD hemen hazırlıklara başladı ve turist kılığındaki 2 bin kişiyi, Küba’ya doğru gemiyle gönderdi. Ancak bu kişiler kısa saçlı Amerikan askeriydi. Sovyetler anında Amerika’nın hazırlandığı haberini aldı.
17 Ekim Çarşamba günü ABD, Küba lideri Castro’yu korkutmak için hava tatbikatına başladı. Amerika gücünü göstererek, Küba’yı istila edeceklerini ima etti. Ülkenin güneydoğusuna asker ve malzeme gönderildi. Ertesi gün Sovyetlerin o zamanki Dışişleri Bakanı Gromiko, bir takım konuları görüşmek üzere Amerika’ya gelip Kennedy ile görüştü. Ancak Küba’daki füzelerden o da söz etmedi.
19 Ekim’de herhangi bir Sovyet saldırısı anında başbakanın yaşadığı “Beyaz Saray”ın nasıl boşaltılacağı toplantısı yapılıyordu. Başkan Kennedy, olayın ciddiyetini Amerikan halkına söylemeye karar verdi.
Başkan Kennedy ertesi gün yine hiçbir şey olmamış gibi Chicago’ya gitti. Ancak bu gezisini yarıda keserek, derhal Washington’a döndü. 21 Ekim Pazar günü ise Başkan Kennedy yetkili tüm generalleri toplantıya çağırıp onlardan yapılabilecek herhangi bir hava saldırısında kaç Kübalı sivil halkın öleceğini sordu 20 bin kişi cevabını alınca vazgeçip Küba’yı kuşatmaya karar verdi.
Sovyetler, ABD’nin füzeleri incelediğini biliyordu. Bu arada Küba’daki Sovyet füzelerinin sayısının 42 olduğu öğrenildi. Füzelerin bir tanesinin gücü Hiroşima’ya atılan bombadan 20-30 kat daha fazlaydı. John F. Kennedy, Kruşçev’e bir mektup göndererek onu ağır bir dille suçladı. Amerikan televizyonundan konuşarak halka olayın ciddiyetini duyurdu. Karşılık verebileceklerini söyledi ve ABD Küba’yı kuşatma hazırlıklarına başladı. Moskova ise Küba’ya hazır ol emrini veriyordu.
Kruşçev, Kennedy’nin mektubuna bir mektupla karşılık verdi. 25 Ekim Perşembe günü Sovyet gemileri Küba’ya doğru yola çıktılar. Kennedy, Savunma Bakanı McNamara’ya: “Eğer Sovyet gemileri durmazsa vurun” dedi. Kennedy, Kruşçev’e bir mektup daha gönderdi ve şu yanıtı aldı: “Füzeleri çekeceğim, Küba’yı işgal etmeyin.”
ABD, U2 uçakları Küba’daki füzelerin havaya dikildiğini gösteren fotoğrafları çektiler. Bu kez Kruşçev Kennedy’e: “Siz füzelerinizi Türkiye’den, biz de Küba’dan çekelim” dedi. Bu arada Sovyetler, ABD’ye ait bir U2 uçağını düşürdü. Kruşçev, bu emri bir generalin verdiğini, kendisinin haberi olmadığını söylüyordu. ABD’yi komutanlar hemen karşılık verilmesini istediler. Ancak Kennedy beklemeyi tercih etti. O gece Kennedy televizyonda yaptığı konuşmada Küba’ya bir hava atağı düzenlenleneceğini ve adanın işgal edileceğini duyurdu. Kruşçev haberi alınca Sovyet radyosunda “füzeleri çekeceğini” açıkladı.
Böylece Sovyetler, Castro’dan desteklerini çekerek Küba’yı zor duruma soktular ama “Küba Füze Krizi” de son bulmuş oldu.