Sovyetler Birliği’nin dağılmasının itici gücü ise Gorbaçov’un ortaya attığı glasnost (açıklık) ve prestoryka (yeniden yapılanma) idi. Doğu Batı ilişkilerinde bir yumuşama ve bir yakınlık getirmek isteyen bu belgelerin yürürlüğe girmesinden sonra Doğu Avrupa’daki bütün Sovyet uydusu sosyalist ülkelerde, aydınlar ve milliyetçiler arasında, insan hakları ve hürriyet hareketleri başlamış ve bu hareketler zamanla Moskova’nın hegemonyasına karşı bir mücadeleye dönüştü.
Stalin 5 Mart 1953’te öldükten sonra, Nikita Krusçev, oldukça uzun bir mücadelenin sonunda, 1957’de tek başına Sovyet iktidarının sahibi olmayı başarmıştı. Krusçev döneminde Doğu-Batı ilişkileri Stalin zamanından çok daha sert ve tehlikeli gerginlikler içine girdi.
Kruşçev’in 1958’den başlayan Mao ile kavgası 1964 Ekim’inde bir “saray darbesi” ile iktidardan düşürülmesine sebep oldu. Yerine 18 yıl iktidarda kalacak olan Leonid Brejnev geçti. Brejnev döneminin en önemli olayı ise, Doğu ya da Sovyet Bloku’nun içerden sarsılmasına sebep olan ve 1 Ağustos 1975 de 35 ülkenin imzaladığı Helsinki Nihai Senedi veya Helsinki Deklarasyonu oldu.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının itici gücü ise Gorbaçov’un ortaya attığı glasnost (açıklık) ve prestoryka (yeniden yapılanma) idi. Doğu Batı ilişkilerinde bir yumuşama ve bir yakınlık getirmek isteyen bu belgelerin yürürlüğe girmesinden sonra Doğu Avrupa’daki bütün Sovyet uydusu sosyalist ülkelerde, aydınlar ve milliyetçiler arasında, insan hakları ve hürriyet hareketleri başlamış ve bu hareketler zamanla Moskova’nın hegemonyasına karşı bir mücadeleye dönüştü.
Brejnev 1982 yılında öldü. Yerine hasta ve yaşlı Yuri Andropov geçti. Andropov yerine veliaht olarak Mikail Gorbaçov’u gördü ve özellikle dış politikada ona önemli görevler verdi. Antropov 15 ay iktidarda kaldıktan sonra öldü ama Gorbaçov iktidara gelemedi. Yerine Konstantin Çemenko geçti ama görev süresi kısaydı. Görevi 13 ay sürdürebildi. Özellikle Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin baskısıyla Genel Sekreterliğe Mihail Gorbaçov getirildi.
Parti Konferansının toplanması
Komünist Partisi’nin 1941 yılından beri toplanmayan ve halkın temsilcilerinden meydana gelen bir “Parti Konferansı’ vardı. Gorbaçov Haziran-Temmuz 1988’de Parti Konferansı’nın toplanmasını sağladı. Konferans’ta Gorbaçov “çok adaylı” seçim sistemini savundu. Gorbaçov iktidarını Komünist Partisi’ne değil, halka dayandırmak istiyordu.
Halk Kongresi, bir danışma organı niteliğinde olmakla beraber, anayasa değişikliği ile ilgili kararlar da alabiliyordu. Bunlardan biri de Komünist Partisi’nin “devlet” üzerindeki “vesayeti”nin kaldırılması, yani Parti ile hükümet işlerinin birbirinden ayrılmasıydı. Ayrıca Gorbaçov’un bir çok yetkileri de genişletildi. Sovyetler Birliği parlamentosu niteliğindeki Yüksek Sovyet, Aralık 1988’deki toplantısında bu kararı, yani Gorbaçov’un yetkilerinin genişletilmesini aynen onayladığı gibi Gorbaçov aynı zamanda Devlet Başkanlığı’na da getiriliyordu.
Yüksek Sovyet yine Halk Kongresi kararma uygun olarak 2250 üyeli bir Halk Temsilciler Kongresi kurulmasını da kabul etti. Bu suretle Sovyet Sistemi’nde doğrudan halkı temsil eden yeni bir organ dahil olmaktaydı.
Fakat 1990 Şubatı’ndaki gelişmeler bu kadarla da kalmadı. Bu defa 4 Şubat 1990 günü Moskova’da 200 bin kişinin katıldığı yürüyüş ve gösteriler yapıldı. Gösteriler Komünist Partisi’nin ülke yönetimindeki tekeline son vermesi ve Parti’de radikal reformlar yapılmasını istemekteydi. Tarihçi Yuri Afanasyev, bu gösteriler için Çarlığa son veren 1917 Şubat ihtilalinden esinlenerek “1990’ın barışçı Şubat ihtilali” diyordu.
Bu gösteriler Komünist Partisi Merkez Komitesi’ne hemen yansıdı. Gösterilerin ertesi günü Komite’de alınan kararlarla, Komünist Parti’nin ülke yönetiminin tek gücü olmasını öngören Anayasa maddesinin kaldırılması ve “Sovyetler Birliği Komünist Partisi halk için vardır ve halka hizmet etmektedir” hükmünün Anayasaya girmesi kabul edildi.
Bütün bu gelişmelerle Gorbaçov, iktidarını iyice pekiştirmekle beraber, Parti ve devlet sisteminde yapılan bu değişikliklerle de, Sovyetler Birliği’nde ihtilal ve inkılap yaptı. Gorbaçov, Stalin’in bıraktığı ‘”Marksist” ve “komünist” sistemi, ne Kari Marx ve Engels’in, ne Lenin’in ve de Stalin’in hiç düşünmedikleri bir yere getirmişti.
Glasnost ve Prestroyka
Gorbaçov ülkesinin “süper-güç” olarak mücadelesinin devamı için köklü değişiklikler yapılması gerektiğini biliyordu. Bu yüzden bir yandan sistemin yapısını değiştirerek Komünist Parti’nin hegemonyasından kurtulmaya çalıştı, Diğer yandan da ekonomik yapının değiştirilmesi ve bu yapıya Gorbaçov’un kafasında tasarladığı şeklin verilebilmesi için ekonomik alanda da kademe kademe tedbirler almaya başladı. Glasnost (açıklık, şeffaflık) ve Prestroyka (yeniden inşaa ve yapılanma) öngörülen yeni ekonomik sistemin iki temel ilkesini oluşturdu.
Gorbaçov. Nisan 1985’te verimliliği ve ürün kalitesini yükseltmek için tedbirler açıklarken. Mayıs ayında endüstride ve araştırmada çalışan işçi, mühendis ve üretim mühendislerine maddi ve manevi teşvikler getiren kararlar aldı. Haziran ayında ekonomik aksaklıkların kaynağının 1970’lerden beri izlenen ekonomik politikalar olduğunu söyledi. İşletmelerle, üretim hedeflerinin tespiti ile fiyat tespitinde daha geniş karar yetkisi aldı. İçki yasağı getirdi ve cumhuriyet yönetimindeki suistimal ve rüşvetlere karşı da mücadele başlattı. Bu cumhuriyetlerin başında Kazakistan. Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan ve Gürcistan geliyordu.
1986 yılında 12. Beş yıllık Plan’ın radikal bir şekilde değiştirdikten sonra kapitalizm ile komünizm arasındaki ideolojik çatışmayı değerlendirip “günün gerçeğinin temel eğilimlerini anlamak” gerektiğini söyledi.
Bundan bir yıl sonra da parti hayatında reform ve demokratizasyon ve toplum hayatında “geniş demokrasi” gerektiğini söyledi. Devlet ve kamu kuruluşlarının da kamuoyunun eleştirilerine açık olması gerektiğini vurguladı. Aynı yıl yaptığı bir konuşma ile Perestroyka ilkesini ortaya attı. Rusya’da sosyalizmin gelişmelerini tahlil ederek “sosyalizme ikinci bir rüzgar” sağlanmalıdır dedi. Bunun ilk adımı da “Sosyalist Teşebbüs Kanunu” oldu. Bu kanun teşebbüslere ve yöneticilere, rasyonel ve verimli bi işletme sağlama konusunda geniş yetkiler veriyordu.
Gorbaçov’dan Yeltsin’e
Gorbaçov, glasnost ve prestroyka ile hem ekonomiye hem de siyasal yapıya yeni bir düzen getirmeye çalışırken “Sovyetler Birliğimin “federal” yapısına da yeni bir şekil vermek, yani “milli” cumhuriyetlerin merkezi otorite ile bağlarını yapılandırmak ihtiyacı duydu.
Temmuz-Haziran 1988’deki 19. Parti Konferansı’nda Sovyetler Birliği parlamentosu olan Yüksek Sovyeti iki meclisli bir hale getirdi ve birinin Birlik Konseyi, diğerinin Milliyetler Konseyi olmasına karar verildi. Milliyetler Konseyi tamamen cumhuriyetler, özerk cumhuriyetler, özerk bölge temsilcilerinden meydana geldi.
1990 Aralık ayında yapılan Halk Temsilcileri Kongresi’nde ise Gorbaçov, Egemen Devletler Birliği Antlaşması tasarısını ortaya attı. Bu yeni birliğin adı, Egemen Sovyet Cumhuriyetleri Birliği olacaktı. Birliğin esası “ekonomik birlik” idi. Gorbaçov ekonominin birliğine çok önem veriyordu.
Fakat bu yeni yapılanma ayrılıkçı eğilimleri arttırdı ve bu da orduyu rahatsız etti. Bu tepkileri karşılayabilmek için Gorbaçov Kongre’den geniş yetkiler aldı, Sovyetler Birliği’nin adı Egemen ve Eşit Devletler Federasyonu olarak değişti.
Gorbaçov “Federasyon” tasarısını diğer cumhuriyetlerde kabul ettirmek için 1991 yılı başından itibaren müzakerelere girişti. Bu müzakaralerde 15 cumhuriyetten 10 tanesi tasarıyı kabul etti. Bunun üzerine yeni federasyon tasarısının, kabul edilen cumhuriyetlerin parlementolarının onayına sunulması işi kaldı.
Fakat 18 Ağustos 1991 günü KGB birlikleri Gorbaçov’un evini göz hapsine aldılar. 19 Ağustos sabahı ise Olağanüstü Hal Devlet Komitesi’nin bildirisi yayınlandı. Bu bildiride Devlet Komitesi’nin ülke yönetimini ele aldığı ve yeni bir “birlik anlaşması” tasarısının tartışmaya açılacağını bildiriyordu. Fakat darbe halktan gelmemiş yukarıdan gelmişti ve neredeyse 48 saat bile sürmedi.
Yeltsin yaptığı açıklamada bu darbenin anayasaya aykırı olduğunu söyledi ve halkı bunun için direnişe çağırdı. 20 Ağustos’tan itibaren Devlet Komitesi’nde çözülmeler başladı. Çünkü içeriden destek alamadıkları gibi Amerika ve Batı’dan da Yeltsin’e tam destek geldi.
21 Ağustos’ta darbenin başarısızlığı kesinleşti ve bu tarihten itibaren Yeltsin yönetemi ele geçidi. Gorbaçov 24 Ağustos’ta Sovyetler Birliği Komünist Partisi liderliğinden istifa ettiğini açıkladı. Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin bütün faaliyetlerinin sona erdiğini ilan etti. Bu olaydan sonra birçok Sovyet cumhuriyeti bağımsızlıklarını ilan etmeye başladı. Birkaç ay sonra da Kazakistan’ın başkenti Alma Ata’da deklarasyonlar imzalanarak Bağımsız Devletler Topluluğu kuruldu.