31282121 – young disabled man cleanig up a bookshelf

Sağlığınızın kontrolünü başkalarına mı havale ettiniz? Hastaneye gidip gerekli veya gereksiz bir sürü teste mi giriyorsunuz? Doktorun vermediği ilaçları mı kullanıyorsunuz? ‘Sağlık okuryazarı’ olmak bakış açınızı tamamıyla değiştirebilir.

Yeşilay Dergisi’nde yayınlanmıştır. Telif hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir.

Sağlık okuryazarlığı deyince aklınıza televizyondaki ve gazetelerdeki sağlık haberleri geldiyse bu yazımızı okumalısınız çünkü sağlık okuryazarlığı bunun ötesinde çok daha kapsamlı bir konu. Dünya Sağlık Örgütü sağlık okuryazarlığını, “Sağlığın korunması ve sürdürülmesi için bireyin sağlık bilgisine ulaşma, anlama ve kullanma becerisi” olarak tanımlamış. İnsanların sağlık hizmetlerinden sadece ihtiyaçlarına göre; doğru zamanda, doğru merkezde ve doğru ellerde faydalanması, ayrıca gereksiz ve yanlış tıbbı işlemlerle de karşılaşmaması gerekiyor. İnsan ancak; okuyor, dinliyor, analiz ediyor, karara katılıyor, karar veriyor ve hayata uyarlıyorsa gerçek bir sağlık okuryazarı olabiliyor.

M.Ü. Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde lisans ve aynı üniversitede hastane işletmeciliği bölümünde yüksek lisans yapan ve doktora dersleri alan Ayşenur Asuman Uğur’u beş yıldır TVnet ekranlarında hazırlayıp sunduğu “Sağlık Raporu” programından yada Hospital Manager Dergisi’nden bilirsiniz. Uğur sağlık yönetimi okurken halk sağlığı, aile hekimliği ve sağlık yönetimi uzmanlarından ders almış ve sağlık okuryazarlığı konusunda kendini hayli geliştirmiş. Hatta 14 Mart Tıp Bayramı’nda Sağlık Bilimleri Üniversitesi tarafından düzenlenen medya ödüllerinde “Sağlık Okuryazarlığı” kategorisinde ödüllendirilmiş. Uğur, “Sağlık okuryazarlığı hayatın her alanında analitik düşünme ve karar verebilme becerisini artırıyor. İnsan ancak; okuyor, dinliyor, analiz ediyor, karara katılıyor, karar veriyor ve hayata uyarlıyorsa gerçek bir sağlık okuryazarı olabiliyor” diyor.

Sağlık okuryazarlığı ne kazandırır?
Sağlık okuryazarlığına ‘sağlığımızın sorumluluğunu üstümüze almak’ ve konuya ‘daha bilinçli yaklaşmak’ olarak da bakabiliriz. Hepimiz bazen en önemli hastalık belirtilerini bile yıllarca göz ardı etmiyor muyuz yada en ufak bir şüphede hastanelere gidip bir dolu gereksiz test yaptırmıyor muyuz? Ne kadar gerekli olduğunu düşünmeden yada vücudumuzda yaratacağı olumsuz etkilerini hesaplamadan ilaç kullanmıyor muyuz? Bunlar konusunda bilinçlenmek hem bizim daha sağlıklı olmamızı sağlar hem de ülkemizin sağlık harcamalarını azaltır.

Uğur sağlık okuryazarı olmanın ne sağladığını, sağlık okuryazarı olunmadığında nelerle karşılaşılabileceği noktasından bakarak cevaplıyor, “Yapılan araştırmalara göre; sağlık okuryazarlığının hem vatandaş hem de sağlık profesyonelleri açısından yetersiz düzeyde kaldığı toplumlarda; tek tek bireyleri değil aynı anda tüm toplumu ilgilendirecek şekilde genel sağlık düzeyinde düşüklük (örneğin bir bireye aşı yapılması ya da yapılmamasının sadece bireyin sağlığını değil, tüm toplumun sağlığını ilgilendirmesi), ilaç ve tıbbi hatalarda, sağlık bakım maliyetlerinde artış, koruyucu sağlık hizmetlerinde aksama, bilimden uzak tedavilere yatkınlık, suistimallere açıklık, artan bireysel ve toplumsal hastalık oranlarının artması ile karşı karşıya kalınıyor. Bu gibi durumlar sağlıklı yaşam yılını ve kalitesini düşürüken, sağlık hizmetlerinde de eşitsizlik doğuruyor. Sağlık okuryazarlığı bunları gidermeye çalışmakla beraber, insanların sadece sağlık alanında değil, hayatının her alanında kullanabileceği analitik düşünme ve karar verebilme becerisini de artırıyor. İnsan hem kendi kendinin rehberi ve hem de bir anlamda kendi kendinin doktoru olabiliyor.”

Sağlık okuryazarı olmamaktan kaynaklanan sorunlar
Uğur sağlık okuryazarı olmamaktan kaynaklanan sorunları şöyle özetliyor: “Sağlığını korumaya çalışan ve sağlık hizmeti alan hastaların anlaşılır olmamaları ve sağlıklarıyla ilgili alacakları kararlarda katılımcı olmak yerine sadece dinleyici ve sadece uygulayıcı konumuna düşmeleri… Çünkü kişiye özel tedavileri, hizmetleri daha çok konuştuğumuz ve uygulamaya geçirmeye çalıştığımız son yıllarda insanların hem bedenen hem ruhen hem de sosyal olarak daha iyi bir sağlık hizmeti almaları sağlık okuryazarlığının olmadığı bir sistemde mümkün olmayabiliyor. Bir sağlık hizmeti almak, hizmetin kalitelisini almak ya da sağlık hizmetlerinden faydalanabilmek şöyle dursun, gerçekten sağlık hizmeti aldı mı? Almadı mı? Aldığı hizmetten faydalandı mı? Yoksa zarar mı gördü soruları ve sorunları da ortaya çıkabiliyor.”

Sağlık Bakanlığı, paydaşlar ve bireylere düşen görevler
Elbette toplumun bu konuda bilinçlenmesi için Sağlık Bakanlığımıza, sivil toplum örgütlerine ve bireyler olarak bize de görevler düşüyor. Uğur yapılan çalışmaları şöyle özetliyor; “İnsanların sağlık okuryazarı olmasına destek verecek bir sağlık ve ilköğretimden itibaren sürdürülebilir bir eğitim sistemine ihtiyaç var. Vatandaşın sağlık okuryazarı olması yetmiyor, sağlık profesyonelleri için de geçerli. Sağlık okuryazarı olmuş insan kıymetlerine, sağlık profesyonellerine de ihtiyaç var. Sağlık profesyonelleri için; mesleki tatmin, doğru iletişim ve klinik becerileri kullanabilmek onların da sağlık okuryazarı olabilmesinden geçiyor. Bu da sistemin sağlıklı beslendiği bir süreçte mümkün. 2016 yılında sağlık okuryazarlığı konusunda düğmeye basan Sağlık Bakanlığı Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü, sağlık hizmetinde birincil başvuru noktası olan aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarına yönelik “Sağlık Okuryazarlığı Eğitici Eğitimi Programı” başlattı. Programla, aile sağlığı merkezi çalışanlarında farkındalık oluşturarak sağlık okuryazarlık düzeyi düşük olan hasta ve yakınlarıyla iletişimin güçlendirilmesi ve memnuniyetin artırılması hedeflendi. İllerde yürütülen eğitimlerle 45 bin aile sağlığı merkezi çalışanı, sağlık okuryazarlığı konusunda daha bilgili ve donanımlı hale getirilmeye başlandı. Sağlık çalışanlarının, sağlık konusunda doğru bilgiye ulaşma, bilgiyi anlama ve kullanma konusunda sorunlar yaşayan hasta gruplarına karşı empati geliştirmesi yönünde adım atıldı. Ayrıca proje kapsamında kronik hastalığı olan, düzenli ilaç kullanması gereken, eğitim düzeyi düşük hastalar için özel yöntemler kullanılarak, hastaların sağlık okuryazarlığı düzeylerine uygun broşür ve basit görsel materyaller geliştirildi. Örneğin göçmen bir hastaya sabahları bir ilaç alması gerektiği güneş figürü ile anlatılırken bu sayede yanlış ilaç kullanımının önüne geçilmesi hedeflendi.”

Bilinç düzeyimiz nasıl artar?
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi son yıllarda Türkiye’de hem vatandaşa hem de sağlık çalışanlarına sağlık okuryazarlığı konusunda farkındalık kazandırılmaya çalışılıyor. Uğur, “Uzman hastalar ya da ‘sağlık konusunda uzman vatandaşlar’ ‘İş başa düştü’ der gibi adeta kendi kendinin doktoru gibi hareket ederken, bilinçli olarak ya kendisine şifa oluyor ya da bilinçsizce kendine zarar verebiliyor. Durum burada sabit kalsa gene iyi. Ben denedim, kullandım, yaptım, sen de dene, kullan ve yap mantığı ile başkalarına da bilinçsizce zarar veren bir kitle de var” diyor ve ekliyor, “Öte yandan sağlık çalışanlarının aşırı branşlaşması ve insana bütün bakma yönündeki bir takım eksiklikleri, bir takım sağlık yöneticilerinin de hasta yerine “müşteri” anlayışıyla hizmet sunmaları sağlık okuryazarlığının yanlış algılanabildiği ve uygulanabildiğinin de bir göstergesi. Bence sağlık sistemimiz toplumda; sağlık eğitimi, halk sağlığı, kamu sağlığı, koruyucu hekimlik, koruyucu sağlık, sağlık iletişimi kapsamında çalışmaları yerel yönetimlerin desteği ile daha da artırmalı. Bu kavramların kullanım alanlarını genişletmeli. Çünkü mevcut yeterli görünmüyor. Ayrıca medyadaki sağlık haberleri ve televizyondaki sağlıkla ilgili bilgilendirmeler de daha çok bu boyutta sürdürülmeli. Son yıllarda ben ve bazı arkadaşlarım ve hekimler de bu boyutta işini yapmaya gayret ettiği için anlamlı düzeyde gelişmeler olduğunu görüyoruz. Fakat yeterli değil. Tam bir seferberlik halinde olmak gerekiyor.”

Bağımlılıklar sağlık okuryazarlığı ile çözülebilir mi?
Uğur’a göre uyuşturucu, alkol ve tütün çoğu zaman dost gibi görünen düşmanlar, “En tehlikeli düşman da bu değil mi? Düşman düşmanlığını gizlerse ve bizden güçlü olursa mağlubiyet kaçınılmaz olur. Gerek Sağlık Bakanlığı’nın, gerek STK’ların gerekse de sağlık hizmeti veren kuruluşların, profesyonellerin ve medyanın buradaki rolü arttı. Günümüzde sağlık okuryazarlığı yönünde teorik bilgi kaynağına ulaşmak yeterli olsa da, konu sunumlar, eğitimler ve projelerle anlatılsa da en büyük eksiğimiz ve en önemlisi olan uygulamaya geçirme. Burada sadece vatandaşın değil, sağlık ve eğitim sistemindeki eksikliklerin de payı bulunuyor. Daha fazla destek mekanizmasına ihtiyaç var. Madde kullanımı, alkol, tütün ve teknoloji bağımlılığı hem sağlık bilimlerinin hem de sosyal bilimlerin önemli konularından birisi. İnsanların başta güvensizlik, sevgisizlik, yalnızlık ve iletişim eksikliğinden dolayı içinde bulundukları ruh hali, onları tütün, alkol, uyuşturucu ve son yıllarda ayrı bir başlık altında incelenen teknoloji bağımlısı olmaya itebiliyor. İnsanlar bağımlı olurken onlar adeta bağımsızlığını ispatlıyor. İşte bu yüzden meseleye holistik bakıp çözümleri bu şekilde üretmek daha etkili. Öte yandan bağımlılıkların sebeplerini ortadan kaldırmaya yönelik çalışmaların ve bağımlı kişileri tekrar topluma kazandırma çalışmalarının yanında irade kontrolü de önemli. İradenin devreye girmesi ile nefsine hükmedilen değil, nefsine hükmeden tarafına geçen insan işte o zaman bağımlığı kontrol altına alabiliyor. Asıl özgürlükte bu değil mi? Bir sonraki aşamasında ise; bu özgürlüğü başkalarının da tadabilmesi, yakaladığı iyilik halini başkalarının da yakalaması için çalışmak geliyor.”

Kasaba.works Digital Agency