4 Ekim Medeni Kanun’un Yürürlüğe Girişinin 93. Yıldönümü. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi ve İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği herkesi kazandığımız haklara sahip çıkmaya çağırıyor.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi ve İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Medeni Kanun’un Yürürlüğe Girişinin 93. Yıldönümünde bir basın bildirisi yayımladı. Bildiride şu ifadelere yer verildi;
Medeni Kanun’un laik hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, yurttaşlar ve özellikle kadınlar için önemine ve değerine bir kez daha dikkat çekmek ve son dönemlerde yaşanan sorunları kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
Medeni Kanun kişiler hukuku, aile hukuku, miras hukuku ve eşya hukuku bölümlerinde yer alan kurallarla, yurttaşların doğumundan başlayarak ölümünden sonrasına kadar özel yaşam ilişkilerini düzenleyen temel kanundur.
Medeni Kanunumuz, Atatürk’ün önderliğinde Cumhuriyetimizin ilk yıllarında yapılan hukuk devriminin ilk akla gelen yasasıdır, laik hukukun simgesidir ve aynı zamanda ülkede hukuk birliğinin yaşama geçirilmesini sağlamıştır.
93 yıl önce Medeni Kanun’un yürürlüğe girişiyle kadınlar, evlenme, boşanma, mal varlığı, miras gibi özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından erkeklerle eşit yurttaş konumuna gelmişler; ‘evlilik yaşı’ kuralı getirilmiş; erkeğin birden çok kadınla evlenebilmesi yerine ‘tek eşlilik’ ve evlilik birliğinin “resmi nikâh” ile kurulması kabul edilmiştir. Erkeğin ‘boş ol’ demesiyle boşanma yerine hâkim kararıyla boşanma, kız ve erkek çocuklara ‘eşit miras payı’ gibi kurallar kadın haklarının güvencesi olmuştur.
Ne yazık ki, Medeni Kanun’un eşitlik ve laiklik özünün yok sayılmasına yol açan söylemlere ve yasal değişikliklere tanık oluyoruz. Örneğin;
– Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda 2017 yılında yapılan değişiklikle ‘müftülere resmi nikâh yetkisi’ verilmesiyle Medeni Kanun’un ve laik hukuk kurallarının göz ardı edilmesine yol açtı. Oysa laiklik ilkesi yurttaşların bir arada yaşamasının, demokrasinin, kadın haklarının ve farklı din ve mezhebe mensup yurttaşların güvencesidir.
– Son dönemde Medeni Kanun’un 175 ve 176. maddelerinde düzenlenen yoksulluk nafakası hükmünün, “Erkeğin hayatının ipotek altına almaktan kurtarılması” gerekçesiyle kaldırılması gündeme taşındı. Oysa yasaya göre erkek eşlerin nafaka alması önünde bir engel yok, her iki eş de nafaka talep edebilir. Uygulamada genellikle nafaka alan tarafın kadın olmasının nedeni, ülkemizde kadının eğitim durumu, ekonomik durumu ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi sorunlardan kaynaklanmaktadır. Kadın sorunlarına çözüm üretecek Kadın Bakanlığı kaldırılmıştır, yeniden kurulmasına ihtiyaç vardır.
– Yargı Reformu Strateji belgesinde yer verilen, ancak Arabuluculuk Kanunu’nda arabuluculuğun ‘ihtiyari’ olduğu belirtilmesine rağmen, “Aile Hukukunda Zorunlu Arabuluculuk” uygulamaya konulmak istenmektedir. Bunun ailede ve toplumda ve özellikle kadınlar açısından yol açacağı sakıncalara ve mağduriyete dikkat çekmek istiyoruz.
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği ve İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak,
• Kadın erkek eşitliğinin bir demokrasi meselesi olarak dikkate alınmasını;
• Kadınların, çocukların kazanılmış yasal haklarından geri adım atılmamasını,
• Medeni Kanunu yok sayan söylem ve uygulamalara son verilmesini,
• Evlilik yaşı kuralının uygulanmasını, çocuk yaşta evliliklerin önlenmesini,
• Tek eşlilik ve resmi nikâh Medeni Kanun ile tanınan hakların güvencesidir, aksine uygulamalara yaptırım getirilmesini,
• Kadını ‘birey’ olarak gören zihniyetin yaygınlaştırılmasını talep ediyor, uygulamaların takipçisi olacağımızı saygıyla sunuyoruz.
Laik cumhuriyetimizi savunan herkesi ve özellikle kadınları, kadın erkek eşitliğini demokrasi meselesi olarak dikkate almaya, kadını birey olarak gören toplumsal cinsiyet eşitliği zihniyetinin yerleştirilmesine destek olmaya ve MEDENİ KANUNUMUZA SAHİP ÇIKMAYA çağırıyoruz.