Yaşamını müziğe adamış bir insanın sağır olmasından daha ağır ne olabilir? Ne yazık ki geçirdiği bir sayrılık Beethoven’in kulaklarının sağırlaşmasına neden oldu. Beethoven bu durum karşısında bunalıma girdi. İntihar etmeyi düşünerek vasiyetnamesini bile yazdı, umutsuzdu. Ama bu umutsuzluk ona ilhamı taşıdı. En güzel eserlerini ağır ağır sağırlaşırken yazdı.

Beethoven 1770 yılında Bonn’da müzisyen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Dedesi Ludwing Prenslik Kilisesi’nin müzik yönetmeni olmuş (1733), babası ise kilisenin korosunda tenorluk yapmıştı. Ancak Beethoven’ın babası bir alkolikti. Oğlundaki yeteneği görünce ona daha dört yaşındayken zorla klavsen çaldırmaya başladı. Beethoven’i saatler boyu bir odaya kapatıyor ve keman çalışmasını istiyordu.

Beethoven saray orgçusu Christian Gottlieb Neefe’den dersler aldı. Bu sayede orgçu yardımcılığı, operada viyolacılık, saray orkestrasında klavsencilik yaptı. 1797’de Viyana’ya gitti fakat annesinin ani ölümü üzerine tekrar Bonn’a döndü.

Beethoven, Fransız Devrimi’nin başında 20 yaşlarındaydı ve bütün yaşamı boyunca bu devrimin etkisinde kaldı. Bu yıllarda Bonn Üniversitesi’ne girdi. Alman edebiyatı derslerini aldığı Euloge Schneider’in şiirleri onun üzerinde derin izler bıraktı. 1792 yılında da Prens Franz’ın destek mektuplarıyla Viyana’nın yolunu tuttu.

İki bin yıllık bu eski Avrupa şehri; sanat, müzik, mimari gibi pek çok alanda Avusturya’nın efsenevi başkenti olarak kalmıştı. Müziğin başkentiydi. Beethoven de burayı, özellikle Heiligenstadt’ı çok sevdi. Beethoven kira kontratı bittiğinde sürekli yer değiştirmek adetindeydi. Viyana’da 35 yıl boyunca 30’dan fazla adres değiştirdi. Ancak Beethoven’ın bu gezginliği; Mozart ya da Schubert gibi parasızlıktan değil, onun ateşli tabiatından kaynaklanıyordu. 1802’de Heiligenstadt’ta kaldı ve yaklaşan sağırlığına karşı duyduğu ümitsizliği anlatan “Heiligenstadt Testament”ı da burada yazdı.

Beethoven’ın adres değiştirmek dışında bir özelliği de prenslerden destek görmekle birlikte, onların normlarına uymayıp sanatçı bağımsızlığına sahip çıkmasıdır. En azından 1815’e kadar halktan biri gibi davrandı.

Viyana’daki Burgtheater’da, 1795 yılında halka açık ilk konserini verdi. Programına Mozart’ı ve kendi piyano konçertosunu aldı, bu konserde halkın büyük takdirini kazandı. Alkışlar onu Nürnberg, Prag ve Berlin konserlerine taşıdı. Berlin’de Prusya Kralı II. Friedrich Wilhelm’e sanatını dinletti. 1797, Opus 7. piyano konçertosunun doğduğu yıl oldu.

Sağırlığın kahredici sessizliği

Geçirdiği bir sayrılık Beethoven’ın kulaklarının giderek sağırlaşmasına neden oldu. Beethoven bu durum karşısında bunalıma girdi. İntihar etmeyi düşünerek vasiyetnamesini bile yazdı, umutsuzdu. Ama bu umutsuzluk ona ilhamı taşıdı. Eve kapandı ve arka arkaya; 3. senfoniden 8. senfoniye dek 6 senfoni, Fidelio operasını, Egmont için sahne müziğini, Coriomar Uvertürünü, 4. ve 5. piyano konçertolarını, Keman Konçertosunu, Rasumovski Dördüllerini, aralarında Ayışığı, Pastoral, Waldstein’in de bulunduğu 14 piyano sonatını yazdı.

Bazen tutkuların, coşkuların, heyecanların hemen ardından umutsuzluğa gömülüyor ve durumu ağırlaştıkça insanlardan uzaklaşıyor, konserlerini azaltıyordu. Doktoru Weger’e yazdığı mektupta durumunu şöyle anlatıyordu: “Zavallı bir yaşam geçiriyorum. İki yıldan beri insanlardan kaçıyorum, çünkü onlarla konuşmam olanaksızlaştı, ben sağır oldum. Benim mesleğimde bu durum korkunç bir şey. Operada sanatçının sesini duyabilmek için sahnenin yanı başında durmam gerekiyor. Birisinin kulağıma bağırması benim için dayanılması zor bir şey… Dünyaya geldiğime lanet ettim.”

Yeğeni Beethoven’i üzüyor

Kardeşi Caspar Anton Kari 1815 ’te ölünce, Beethoven yurtdışına çıkma olanaklarını tümüyle yitirdi. Çünkü kardeşi vasiyetnamesinde 9 yaşındaki oğluna, Beethoven ile dul karısını vasi tayin etmişti. Beethoven kadının iffetsiz olduğu gerekçesiyle bu vasiyetnameye itiraz etti. Üç yıl süren mahkemeden sonra davayı kazandı; ama iyi bir vasi olamadı. Yeğeni ile sık sık kavga ediyordu ve bu kavgalar yeğeninin üniversiteye hazırlanırken intihar girişiminde bulunmasına kadar devam etti. Yeğeninin iyileşmesinden sonra Beethoven, dostlarının ısrarıyla Karl’ın askerlik mesleğini seçmesine razı oldu fakat bütün bu olaylar onu yürekten sarstı.

Opus 102 Piyano ve Viyolonsel İçin İki Sonat, Opus 101 La Majör Piyano Sonatı ile Opus 106 Si Bemol Majör Piyano Sonatı bu son dönemin ürünü oldu. Dokuzuncu Senfoni ise 1824’te tamamlandı. Eser, Kartnertor Tiyatrosu’nda büyük bir başarıyla seslendirildi. Kulakları hiç duymayan Beethoven şef kürsüsünde hareketsiz dururken, orkestrayı ve koroyu başkemancı yönetti. Solocular yüzünü dinleyicilere çevirinceye değin Beethoven kopan alkışın farkına varamamıştı. Dokuzuncu Senfoni onun büyük ölçekli yapıtlarının sonuncusu oldu.

Beethoven 1925 yazını, diğer kardeşi Nikolaus Johann’ın çiftliğinde geçirdi. Viyana’ya dönüşünde zatürreye tutuldu. Bir daha yataktan kalkamadı ve sirozdan öldü. Üç gün sonra yapılan cenaze törenine 20 bin kişi katıldı.

Müziği ve etkisi

Beethoven’ın en büyük başarısı o güne kadar vokal müziğin altında sayılan çalgı müziğini, en yüksek sanat düzeyine çıkarması oldu. 18. yüzyılda müzik, edebiyatla resmin arkasından geliyordu. Sözlü bir metinle desteklenen kantat, opera ve oratoryo, müziğin en yüksek biçimleri olarak kabul ediliyor; sonat ile süite ise daha aşağıda bir yer tanınıyordu. Mannheim Orkestrası’nın cesaretle senfoniye yönelmesi, yazarların salt usa karşı duyguya ağırlık vermesi ve Mozart’la Haydn’ın ortaya koydukları ürünler, müzik konusundaki bu görüşün yavaş yavaş değişmesine yol açtı. Ama en önemlisi, Beethoven’ın müziği bütün öbür sanatların gıptayla baktığı bir konuma yükseldi.

Opera ve şarkı dışındaki bütün müzik biçimlerini, özellikle de senfoni ile dörtlüyü, önceki gelişmeleri geride bırakan bir düzeye getirdi. Bu yönüyle de en parlak başarılarını daha çok opera ve konçerto alanında gerçekleştirmiş olan Mozart’tan çok Haydn’ın mirasçısı oldu.

Kasaba.works Digital Agency