louis

Pastörizasyonun babası, kuduz aşısın muciti olan Louis Pasteur buluşları ile binlerce insanın yaşamını kurtardı. Onun yaptığı çalışmalar sayesinde insanları ve hayvanları aşılayarak hastalıktan koruma olanağı doğdu. Kendini yalnızca bilime adamış olan Pasteur mikrobik hastalıklara karşı giriştiği bu büyük savaş nedeniyle birçok ülkenin madalya ve ödülleriyle onurlandırıldı.

Fransız bilim adamı Louis Pasteur Jura bölgesinde, İsviçre sınırına yakın küçük bir kasabada doğdu. Genç yaşta kimyaya ilgi duyarak Paris’te öğrenimini tamamladıktan sora fen bilimleri alanında doktora yaptı. 1848’de ışığı değişik yönlerde polaran iki tür tartarik asit bulunduğunu kanıtlayarak yepyeni bir madde grubunun varlığını ortaya koydu. Bu buluşuyla bilim çevrelerinde adını duyurdu. 1854’te Fransa’nın kuzeyindeki Lille Üniversitesi Fen Fakültesi dekanlığına atındı.

Lille’de pek çok şarap ve damıtık içki fabrikası vardı. Böylece, bira ve şarap gibi içkilerin nasıl olup da buruklaştığını incelemeye fırsat bulan Pasteur sonunda mayalanma olayıyla ilgilenmeye başladı.

Mayalama ve kokuşma mikroplar yüzünden oluyor

O çağda, başta yiyecek ve içecek olmak üzere bütün organik maddelerde değişikliklere yol açan mayalanma, acılaşma, çürüme, kokuşma ve benzeri olayların doğrudan doğruya kimyasal yapı değişikliklerinden kaynaklandığına inanıyordu. Pasteur bütün bu olayların mikroplardan, yani havada, suda ve toprakta yaşayan minicik canlılardan ileri geldiğini kanıtlandı. Oysa o güne kadar bilim adamları bu küçük canlıları mayalanma ve kokuşmanın nedeni değil sonucu olarak görüyorlardı. Bu da hiç yoktan yeni bir canlının türemesi demekti.

Yüzyıllardır sürüp giden bu kendiliğinden türeme kuramını hiç inandırıcı bulmayan Pasteur, her canlının ancak kendisi gibi canlı bir ana babadan dünyaya gelebileceğini inançla savundu.

Pasteur Pastörizasyonu buldu

Pasteur bu alandaki çalışmalarını ilerlettikçe, sıcaklığın mikroplar üzerindeki öldürücü etkisini fark etti. Bu bulgusu, özellikle süt, meyve suları, şarap, bira gibi bazı içecekleri kaynama noktasından daha düşük bir sıcaklığa kadar ısıtarak saklama olanağı veren pastörizasyon yönteminin çıkış noktası oldu. Bu sıcaklıkta hem içecekler besin değerini kaybetmiyor, hem de bozulmadan uzun süre dayanabiliyordu.

Öte yandan Pasteur’un bu çalışmalarının önemini kavramış olan İngiliz cerrah Joseph Lister, 1865’te açık yaralara bulaşan mikropları öldürmek için fenol (karbolik asit) denen kimyasal bileşiği ameliyatlarda antiseptik olarak kullanmaya başladı. Böylece, ameliyat sırasında mikrop kaparak ölen hastaların oranında hızlı bir düşüş gözlendi.

Aynı yıl Pasteur de Fransa’nın ipek sanayisini yıkıma sürükleyen bir ipekböceği hastalığını araştırmakla görevlendirilmişti. Mikropların hastalık yapıcı etkisine ilişkin kuramından yola çıkarak, hastalığın hangi tür mikroplardan ileri geldiğini ve nasıl önlenebileceğini saptayıp ülkesinde ipekçiliğin yeniden canlanmasında önemli rol oynadı.

Aşı sayesinde tıpta yeni bir dönem

Pasteur’tin daha sonraki çalışmaları neredeyse bütün bunları gölgede bırakacak kadar önemlidir. İnsanları ve hayvanları aşılayarak, yani belirli bir hastalığın etkeni olan mikrobu kan dolaşımı yoluyla vücuduna vererek o hastalıktan koruma olanağı olduğunu bilimsel verilerle kanıtlayan ilk bilgin Pasteur’dür.

Bu amaçla kullanılan mikroplar laboratuvarlardaki özel besi yerlerinde üretilir ve hastalık yapıcı etkileri büyük ölçüde azaltılır. Sonuçta bu mikroplarla aşılanan kişi hastalığı en hafif biçimiyle atlatır ve ileride aynı mikropla yeniden karşılaştığında o hastalığa karşı bağışıklık kazanmış olur.

Pasteur, etkisi zayıflamış mikroplarda şarbona ve tavuk kolerasına karşı ilk aşıları hazırladıktan sonra, 1881’de kuduz üzerine çalışmaya başladı. Kuduz virüslerini laboratuvarda üreterek etkisi hafifletilmiş yeni soylar elde etmeyi başardı ve 1885’te kuduz köpek tarafından ısırılmış küçük bir çocuğu bu aşı sayesinde korkunç bir ölümden kurtardı.

Kendini yalnızca bilime adamış, alçakgönüllü ve inançlı bir insan olan Pasteur, mikrobik hastalıklara karşı giriştiği bu büyük savaş nedeniyle birçok ülkenin madalya ve ödülleriyle onurlandırıldı. 1888’de Paris’te bir aşı üretim ve araştırma merkezi olarak çalışmaya başlayan Pasteur Enstitüsü de bütün dünyadaki değerbilir insanların bağışlarıyla kuruldu. Bugün dünyanın birçok yerinde Pasteur Enstitüleri vardır.

Kasaba.works Digital Agency