Çeyrek yüzyıl boyunca sınırsız bir otoriteyle, SSCB’yi yönetti ve Sovyetler’i dünyanın en güçlü ülkeleri arasına soktu. Stalinizm adıyla anılan ekonomik ve siyasal düşünce ve uygulamaları etkilerini 1980’lere değin sürdürdü.

Aleksandr Stalin, dedesi Josef Stalin’i hayatında bir kez yakından görmüştü. Onun dışında dedesi her zaman “Sovyetlerin Lideri”ydi. Buna rağmen bu durum yaşamını direkt etkiliyordu. Okulda kimse onunla arkadaş olmadı çünkü dedesinin nelere kadir olduğunu herkes bilirdi. Hatalı tek hareket veya tek kelime “Sibirya veya ölüm” anlamına gelebilirdi. Bu Stalin’in ne kadar güçlü bir otorite kurduğunu gösteriyordu. İki nesil sonrasını bile etkileyen bir otorite.

Oysa Stalin, yoksul bir Gürcü ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası ayakkabıcı, annesi çamaşırcıydı. Rusçayı Gori’deki kilise okulunda öğrendi. Tiflis’te papazlık eğitimi gördüğü sırada okuldan; annesine göre hastalık nedeniyle ayrıldı, resmi tarihe göre ise devrimci eylemleri nedeniyle atıldı. 1899’da Tiflis Gözlemevi’nde katiplik yaptı. Bu, ücretli çalıştığı ilk ve son işi oldu.

Çarlık yönetimini devirmek için, çalışan gruplara katılarak Kafkasya’da işçi gösterilerinde ve grevlerde rol aldı. Bu dönemlerde hayatı; tutuklanmak, sürgüne gönderilmek, sürgünden kaçmak üçgeninde sürüp gidiyordu. 1905 yılı hayatında bir dönüm noktası oldu çünkü Lenin’le tanıştı, 1912 ise Bolşevikler’in Merkez Komitesi’ne getirildiği yıl oldu.

Çarlık yönetiminin devrildiği 1917 Şubat Devrimi sırasında sürgündeydi. Devrime katılan Stalin, yeni yönetimde çeşitli görevler aldı. Kısa zamanda Komünist Parti Genel Sekreterliği’ne yükseldi. Lenin’in hastalığının ağırlaştığı dönemler, Stalin’e otoritesini arttırma fırsatı verdi.

Lenin 1924’te öldüğünde, Stalin’in genel sekreterliğinden alınmasını vasiyet etmişti. Stalin ise parti içindeki konumundan yararlanarak bu vasiyetin açıklanmasını önledi. Lev Troçki ile giriştiği mücadeleyi kazanarak 1929’da, Troçki’yi sürgüne gönderdi ve SSCB’nin yönetimine egemen oldu. Stalin bu dönemden sonra ülke ekonomisini güçlendirmek için çalıştı. Yapılan beş yıllık planlarla sanayi ve tarımı geliştirdi ve bu alanlarda örgütlenmeleri sağladı.

Sosyalist ilk devlet yalnız bırakıldı

Tabii ki tüm dünyadakinden farklı bir sistemle, bir ülkeyi yönetmek zordu. Kapitalist ülkeler, dünyanın bu ilk sosyalist devletine düşmanca davranıyordu. Sovyetler her konuda yalnızdı ve bu sırada ortaya çıkan zorluklar karşısında, gelen tepkileri Stalin zor kullanarak bastırdı. 1936 yılında tarihe “Büyük Temizlik” olarak geçen olayda; Stalin’e bağlılığından kuşku duyulan binlerce yönetici, subay ve parti üyesi görevlerinden alındı, birçoğu da öldürüldü.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlara karşı ordusunun başına geçen Stalin, Alman saldırısından bir ay önce Başbakanlık görevini de almıştı. Stalin 1943’te Almanya’nın savaşı kaybedeceği anlaşıldıktan sonra ABD Başkanı Franklin Roosevelt, İngiltere Başbakanı Winston Churchill ile Yalta Konferansı’nda bir araya geldi ve Avrupa’nın alacağı yeni biçimi konuştular. Ardından 1945’te Potsdam’da barış koşulları görüşüldü.

Ancak savaşın bitmesi Sovyetler’e huzur getirmedi. SSCB ile müttefiki olan batı ülkeleri arasında ilişkiler bozuldu ve Almanya’nın bölünmesiyle de Soğuk Savaş dönemi başladı.

Soğuk Savaş Dönemi

Soğuk Savaş döneminde, Sovyetler Birliği bir kez daha dış dünyaya kapılarını kapadı. Son yıllarda artık hiç kimseye güvenmeyen Stalin; Ocak 1953’te çoğu Yahudi olan bazı Kremlin doktorlarını, çeşitli Sovyet liderlerini tıbbi yoldan öldürmeye yönelik gizli bir tertip içinde oldukları gerekçesiyle tutuklattı.

“Doktorlar Komplosu” olarak bilinen bu yargılama, üst kademeye karşı yeni bir terör dalgasına dönüşme belirtileri gösterirken Stalin, resmi açıklamaya göre ani bir beyin kanaması geçirerek 5 Mart 1953’te öldü.

O gün Kremlin’deki telaş, gizli polis örgütünün son şefi olan Lavrenti Beria’nın tuhaf davranışları ve öbür önderler tarafından hemen ortadan kaldırılması, ölümünün doğal olmadığı konusunda kuşkular doğurdu. Ayrıca Stalin’in bütün gün tıbbi bakım görmediği konusunda, kızı Svetlana Alliluyeva’nın yaptığı açıklamalar bu kuşkuları destekler nitelikteydi. Stalin’in ölümünden sonra da hissedilen etkisi 1980’lere dek sürdü.

Kasaba.works Digital Agency