Ömrü boyunca üzerinde çalıştığı Faust, 500 dile çevrildi ve Goethe tüm dünyaca tanındı. Genç Werther’in Acıları ile ülkesinde “Coşkunluk Akımı”nı başlattı. İşin ilginç yanı eserleriyle herkesin tanıdığı Goethe’nin kişiliği her zaman tartışma konusu oldu. Bir melek mi yoksa bir şeytan mı olduğuna bir türlü karar verilemedi.
Bundan tam 250 yıl önce Frankfurt am Main’de doğan Goethe’nin babası varlıklı bir hukukçu, annesi ise bir memur kızıydı. Her ikisi de aydın insanlardı. Evlerinde zengin bir kütüphane ve değerli bir resim koleksiyonu bulunuyordu. Wolfgang ve kız kardeşi Charlotte böyle bir evde büyüdü.
Aydınlanma çağının düşünceleriyle yetiştirilen Goethe küçük yaşta Fransızca, Latince, Eski Yunanca, İbranice, İngilizce ve İtalyanca öğrendi. 10 yaşında Aisopos’u, Homeros’u, Virgilius’u ve Ovidius’u okuyarak antik kültürle tanıştı, ayrıca din eğitimi de aldı.
Avusturalya ile birleşen Fransızların Frankfurt’u 1759’da işgal etmesiyle, Goethe’nin evi iki buçuk yıl süreyle Fransız karargahı olarak kullanıldı. Goethe de bu arada Fransız komutanların sanatçı konuklarıyla tanıştı; Fransız tiyatro topluluğunun temsillerini izledi, Racine ve Moliere’i öğrendi.
Goethe 18 yaşında babasının isteğiyle Leipzig’e hukuk eğitimi almaya gitti. Orada da dönemin sanatçıları edebiyatçıları ve arkeologları ile tanıştı. Eski Yunan sanatına hayranlığı bu sırada başladı. Leipzig’e gittikten üç yıl sonra 1768’de ağır bir hastalıkla evine döndü. Evde kaldığı iki yıl boyunca da simya ve astrolojiyle ilgilendi.
Yazdığı ilk roman Genç Werther’in Acıları duygularının coşkunluğu ile gençliği etkiledi ve bu romanıyla evrensel bir üne kavuştu. Bu romanla Alman edebiyatında “Coşkunluk Akımı” başladı.
Goethe 1775’te Weimar Dükü Kari August’un çağrısı üzerine Weimar’a gitti. Dükün özel elçilik danışmanı olarak maden ocaklarını ve sulama projelerini denetlemekten Weimar ordusunun askeri üniformalarını seçmeye kadar her türlü işle uğraştı.
Aşık olup ilham aldığı Charlotte von Stein’in, İphigenie Tauris’ta ve Tarquato Tasso adlı yapıtlarında izleri büyüktür. Goethe 1786’da aniden Weimar’dan ayrılarak İtalya’ya gitti. İtalya onun için yeniden doğuş oldu. İtalya’da ilk kez Eski Yunan ve Roma sanatını yakından tanıma olanağı buldu. 1794’te yazar Friedrich von Schiller’le yaşamları boyu sürecek bir dostluk kurdu. Goethe ve Schiller’in dört cilt tutan mektupları Alman edebiyatının bu en verimli dönemine ışık tutar.
Goethe Faust’u 1770 yılında yazmaya başladı, bu yazım serüveni ömür boyu sürdü ve yazarın başyapıtı kabul edildi. Goethe 1832’de öldüğünde “evrensel dahi şair” kabul ediliyordu. Faust 500 dile çevrilmişti.
Goethe dünya edebiyatı kavramını yaratmasına rağmen tartışmalara konu olmaktan da kurtulamadı. Thomas Mann onu; çelişkilerin dev katalizatörü, radikal olanı emip kendisine benzeten, dahiyane orta yolcu olarak karakterize etti. Döneminin en büyük eleştirmenlerinden Wolfgang Menzel ise Goethe için: “Goethe hep akıntıyla birlikte, bir mantar gibi üstte yüzerdi. Ruhu Zeitgeist (dönem ruhu) ile her zaman ender rastlanan bir uyum içindeydi” diyordu.