Fransa hem İngiltere ile hem de kendi içinde savaşıyordu. Halk arasında ise Fransa’yı bir kızın kurtaracağına dair yaygın bir inanç vardı; o kız Jeanne d’Arc’tı. Erkek elbiseleri içinde, İngilizlerle bir asker gibi çarpışarak başarılar elde etti. Fakat İngilizlerin eline düşünce yakılarak öldürüldü.
Fransızlar 13. ve 14. yüzyılda hem İngilizlerle savaşıyor, hem de kendi aralarında mücadele ediyorlardı. 1415’te Agincourt Savaşı’nı kazanan İngiltere Kralı V. Henry, Fransa kralının kızıyla evlenerek Fransa’nın kuzeyini denetimi altına aldı. Yapılan bir antlaşmaya göre; İngiltere kralı Fransa’nın da kralı sayılıyordu. Halk arasında Fransa’yı bir kızın kurtaracağına ilişkin yaygın bir inanç vardı. Henry’nin 1422’de ölmesinden sonra İngilizler savaşta gerilemeye başladıysa da Fransızlar’ı asıl birleştiren Jeanne d’Arc (Jan Dark) oldu.
Jeanne d’Arc, Fransa’nın doğusundaki Meusse (Mass) Irmağı üzerinde bulunan Domremy köyünde doğdu. Yoksul bir köylü ailesinin kızıydı ve okuma yazma bilmiyordu. Dinsel duyguları ise çok güçlüydü. 13 yaşındayken, bazı Hristiyan aziz ve azizelerin kendisine görünerek onunla konuştuklarını ve ondan saraya giderek veliaht Prens Charles’ın, Fransa kralı olarak taç giymesine yardımcı olmasını istediklerini söylüyordu.
Jeanne d’Arc 1428’de Domremy yakınlarındaki Vaucouleurs kentine giderek kale komutanı Robert de Baudricourt’a, kendisini Tanrı’nın gönderdiğini söyledi. Veliahta gidebilmek için yanına bir birlik vermesini istedi. Vaucouleurs halkı Jeanne d’Arc’a bir at, De Baudricourt da bir kılıç verdi. Erkek giysileri giyen Jeanne d’Arc kendisine eşlik edenlerle birilkte, veliahtın yaşadığı Chinon’a doğru yola çıktı. Bu uzun yolculuk sırasında, İngilizlere ya da onlarla birlikte Fransa’ya karşı savaşan Burgonya dükünün ordusuna tutsak düşmemek için geceleri yolculuk etmek zorundaydı. Veliaht, Jeanne d’Arc’ın kendisini tanıyıp tanımayacağını denemek için soyluların arasında duruyordu. Jeanne d’Arc doğruca Charles’a yaklaşarak “Soylu veliaht, ben sana ve senin krallığına yardım etmek için Tanrı tarafından gönderildim” dedi.
Daha sonra Jeanne d’Arc az sayıda askerle birlikte zırh giyerek, İngilizlerin kuşattığı Orleans’a doğru yola çıktı. Orleans kentini ve birkaç kaleyi Mayıs 1429’da İngilizler’den geri almayı başardı. Veliahtı, Fransa’nın güneydoğusundaki Reims üzerine yürümeye ve oradaki katedralde taç giymeye razı etti. 17 Temmuz 1429’da taç giyen veliaht VII. Charles adıyla Fransa kralı oldu.
Charles kral olmakla yetinmişti, oysa Jeanne d’Arc Paris’i de almaya kararlıydı. Kenti kuşattıysa da kralla birlikte geri çekildi. Kral ona ve ailesine soyluluk sanı verdi. Jeanne d’Arc’ın köyünden alınan vergileri de kaldırdı; ama Jeanne d’Arc’ın ödüllerde gözü yoktu. Onun tek isteği İngilizler’i Fransa’dan çıkarmak ve savaşı sona erdirmekti.
Bu amaçla Mayıs 1430’da, Burgonya dükünün kuşatmasını kaldırmak için güneydoğudaki Compiegne’ye gitti ama orada Burgonyalılar’a tutsak düştü. Tacını Jeanne d’Arc’a borçlu olan kral, onu kurtarmak için hiçbir girişimde bulunmadı. İngilizler kasım ayında Jeanne d’Arc’ı, Burgonyalılar’dan satın aldılar ve askeri karargahlarının bulunduğu Rouen’da hapsettiler. Kaçma girişimleri sonuç vermedi ve engizisyonda dine karşı gelmek ve büyücülük yapmakla suçlandı.
Uzun ve adaletsiz bir yargılamadan sonra, İngiliz yanlısı mahkeme Jeanne d’Arc’ı; kilisenin sapkınlık adını verdiği inançlara sahip olmakla suçladı ve yakılarak öldürülmesine karar verdi. Haftalarca sorguya çekilen Jeanne d’Arc, yanlış davrandığını kabul etti ve pişman olduğunu söyledi. Ancak birkaç gün sonra pişmanlığından vazgeçti. Sonunda 30 Mayıs 1431 günü Rouen’de yakılarak öldürüldü.
25 yıl sonra, ailesinin başvurusu üzerine Jeanne d’Arc’ın yaptıkları ve duruşması yeniden değerlendirildi. Papa onun suçsuz olduğunu açıkladı. “Orleans Bakiresi” adıyla Fransa’nın yurtseverlik simgesi haline geldi. 1920’de papalık tarafından azize ilan edildi.