1980’li yıllara başlarken Ortadoğu üç önemli gelişme ile çalkalanıyordu; İran’da Şah’m devrilmesi, Sovyet Rusya’nın Afganistan’ı işgali ve İran- Irak savaşı. İran’da monarşinin yıkılması beklenmedik ve hızlı bir şekilde oldu. Karışıklıklar 1978 Ocak ayından sonra şiddetlendi ve 1979 Ocak ayında Şah ülkeyi terketmek zorunda kaldı. Şubat ayında da monarşi yerini Humeyni liderliğine bıraktı.
1973 yılındaki petrol krizi İran’da Şah’ın kaderini belirledi. Petrol krizi ile petrol fiyatlarının bir anda yükselmesi ülkede kalkınma hızını yüzde 10’lara çıkardı. Fakat İran’da her zaman ağırlığını hissettiren mollalar ve halk bu gelişmeleri milli ve manevi değerlerin kaybolması şeklinde yorumladı. Bu arada sanayileşme ve şehirleşme güç hareketlerini arttırdı ve şehirlerde işsizliğin artmasına neden oldu. Bu arada ülkede ithalat hızlanıyor, lüks tüketim artıyor ve enflasyon ortaya çıkıyordu. Bunun ardından da sosyal ve ekonomik dengesizlik geldi. Tüketimin yüzde 40’ı halkın yüzde 10’una aitti.
Bu ekonomik sıkıntı karşısında Şah, kendisiyle beraber olanlara her türlü imkanı sağlarken karşı çıkanları en acımasız şeklide cezalandırıyordu. Bunun sonucunda da 1975-76’dan itibaren terör faaliyetleri başladı.
Humeyni Şah’a karşı muhalefeti yüzünden 1963’ten beri Irak’ta yaşıyordu. Ancak kitleler üzerinde etkisi büyüktü. 1978 sonbaharında İran’daki ayaklanmalar iyice artınca, İran’ın desteğiyle Irak Humeyni’yi ülkesinden çıkardı ve Humeyni Ekim avında Paris’e geçip muhalefet karargahını orda kurdu, ayaklanmaları idare etti.
Rejime karşı muhalefetin ayaklanmaya dönüşmesi 1978 Ocak ayında Kum şehrinde patlak veren ayaklanmalarla oldu. Şubat ayında da Tebriz’e ve diğer şehirlere sıçrayarak bütün yıl boyunca genişleyerek 1978 yılında hükümet kuvvetleriyle halk arasındaki çarpışmalarda iki bin kişi öldü.
1978 İsfahan çatışmaları ile İran’ın iç karışıklıkları dönüm noktasına geldi. İsfahan’da sıkıyönetim ilan edildi ve başbakanlığa Cafer Serif-İmami getirildi.
Ancak ülkenin her tarafında Şerif-İmami aleyhine gösteriler başladı, bu gösterileri bastırmak için 10 şehirde sıkıyönetim ilan edildi. Sıkıyönetim beraberinde grevleri getirdi. Şerif-İmami istifa etmek zorunda kaldı ve yerine Gulam Rıza-Azhari geldi. Azhari hükümeti tavizlerle işe başladı; siyasi mahkumlar serbest bırakıldı, İslami takvim kabul edildi, Sah ailesinin is hayatına girmesi yasaklandı. Şah radyoda yaptığı bir konuşmada hatalarını itiraf etti.
Bu tavizler halkı yatıştıracağı yerde şahı halkın gözünde zayıf duruma düşürdü. Bu arada Humeyni’nin Paris’ten gönderdiği bildiriler gizlice halkın elinde dolaşıyordu. Humeyni, İslam adına halkın kanını dökmesini ve askerle birleşmesini istiyordu.
Azhari hükümeti bu duruma iki ay dayanabildi, 5 Ocak 1979’da ise Dr. Şahpur Bahtiyar kabineyi kurdu. Bahtiyar hükümeti ile Şah’sız bir dönem başladı. Şah bir taviz daha vererek geçici bir süre için ülkeden ayrılmaya karar verdi. 18 Ocak 1979’da İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi ve eşi Şahbanu Farah’ın Tahran’dan ayrılışı İran’da monarşinin fiilen sona ermesi anlamına geliyordu.
Şahın ülkeden ayrılması ülkede bayram sevinci yaşattı. Humeyni kontrolü ele aldı ve Bahtiyar’ın başbakanlığını meşru saymayıp onun yerine İslam Devrim Konseyi’ni kurduğunu ilan etti. Bu durumda ülkede iki ayrı hükümet oluyordu. 1 Şubat 1979’da da Humeyni Tahran’a geldi ve sevgi gösterileri ile karşılandı. Humeyni’nin ilk işi Mehdi Bazargan’ı geçici hükümetin başkanlığına tayin etmek oldu. Humeyni İslam Devrim Konseyi’nin başı olarak hareket ediyordu. Şahpur Bahtiyar ise Bazargan hükümetini tanımayınca iki taraf arasında çatışmalar çıktı ama bu çatışmalar uzun sürmedi. Ordu’nun tarafsızlığını ilan etmesiyle Bahtiyar için yapacak bir şey kalmadı ve İran’da Humeyni dönemi başlamıştı.
Düzenlenen halk oylamasının ardından 1 Nisan’da İslam cumhuriyeti ilan edildi. Yeni yönetim ile ABD arasında baş gösteren gerginlik, Tahramdaki ABD Büyükelçiliği’nin işgali (Kasım 1979) ve bunu izleyen rehineler sorunuyla daha da derinleşti.
Aynı dönemde yönetim içinde başlayan çekişmeler liberal kanadın tasfiyesiyle noktalandı. Cumhurbaşkanı Ebu’l Haşan Beni Sadr ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. Şahlık rejimine karşı mücadelede önemli rol oynamış sol eğilimli Halkın Mücahitleri örgütü yasadışı ilan edildi. Öteki muhalefet gruplarını da sindiren İslamcı grup konumunu pekiştirerek kurumlaşmaya yöneldi.