Gündelik hayatımızı kolaylaştırmasını beklediğimiz teknolojiler git gide kendilerine bağımlı nesiller yetiştiriyor ve bir yerden sonra insanlar kontrollerini kaybedebiliyor. Yeşilay’ın İstanbul’da yapılan 4. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi işte bu bağımlılığı ve çözümlerini masaya yatırdı.
Yeşilay Dergisi’inde yayınlanmıştır. Telif hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir.
Günde kaç saatinizi ekran başında geçiriyorsunuz?
Ekran başında geçirdiğiniz saatler sizin için yararlı mı yoksa uykunuzdan, yemeğinizden, sosyal hayatınızdan, ailenizden ve hatta kendinizden fedakarlık etmenize sebep oluyor mu? Bilgisayar, televizyon yada cep telefonunun başından kalkmaya karar veriyorsunuz ama saatler sonra hala kendinizi orada otururken mi buluyorsunuz? Bunlar teknoloji bağımlısı olduğunuzun habercisi olabilir. Dr. Mehmet Dinç teknoloji bağımlılığını şu şekilde tarif ediyor, “Teknoloji bağımlılığını diğer bağımlılıklardan ayırmak çok mümkün değil. Burada iki temel ölçütümüz var. Birincisi; kişinin kullandığı madde, nesne ya da davranış üzerinde kontrolünü kaybetmesi. İkincisi; zararına rağmen bir türlü bırakamaması. Yani düşündüğünden daha fazla kullanması söz konusu. Zarar görüyor, hayatı, bedeni, psikolojisi olumsuz etkileniyor, bunun farkına varıyor ama bırakmak istemesine rağmen bırakamıyor. Bunlar varsa artık orda teknoloji bağımlılığı var diyebiliriz.”
Dinç dünyanın teknoloji bağımlılığı evresine henüz tam geçmediğini düşünüyor, “Cep telefonu bağımlılığı, internet bağımlılığı diye tanımlanıyor. Teknoloji bağımlılığını kavramını Türkiye’de biz kullanmaya başladık. İnternet bağımlılığı terimini kullanmıyoruz çünkü internetten bağımsız olarak çocukların, gençlerin kullandığı oyunlar var. Bunlar hem cep telefonu üzerinden hem de evden oynanabiliyor. Daha da ötesinde orta yaş grubunun televizyon bağımlılığı var. Onların hayatını etkileyecek düzeyde televizyonun kullanılması söz konusu. Çocukların teknoloji bağımlısı olmasının en büyük sebeplerinden birisi anne babanın televizyonla kurdukları sağlıksız ilişki modeli. Ses olsun diye televizyonu açık bırakan milyonlarca insan var veya erkekler eve geldiklerinde uyuyana kadar televizyonun başından kalkmıyor. Anne ve babalar, çocuklarının teknoloji bağımlılığı şikâyetiyle bana geldiğinde, ‘Çocuğunuz bilgisayar başından kalksın da ne yapsın?” dediğimde cevapları, ‘Gelsin bizimle televizyon izlesin’ oluyor. Yani televizyon izlemek çok daha iyi bir şey gibi sunuluyor. Hâlbuki ikisi de ekranla kurulan sağlıksız ilişki. Süre ve işlevsellik anlamında sıkıntı veriyorsa sıkıntıdır. Hangisi daha yaygın diye baktığımızda cep telefonu çok yaygın ama televizyon da yaygın. İnterneti de hepsinin içine almak mümkün” diyor.
En büyük tehdit çocuklar ve gençlere yönelik
Teknoloji bağımlılığı her yaştan, her gruptan insanı tehdit etse de en çok risk altında olanlar çocuklar ve gençler. Dinç, “Teknolojinin yerlileri ve göçmenleri diye bir tabir var. Yerliler doğduğu andan itibaren etrafında hep teknolojiyi hayatının bir parçası olarak gören çocuklar ve gençler ki bunlar şu anda 20-30 yaşlarında. Bir de teknolojinin hayatın içinde olmadığı dönemde yaşayan göçmenler var. Yerliler çok daha fazla risk altında. Erken yaştan itibaren kontrolsüz ve çerçevesiz bir kullanım söz konusu ise çok kolay bağımlılığa dönüşebiliyor. 0-3 yaş grubunda bağımlılığa dönüşmesinden ziyade beyne zarar vermesi söz konusu. Bu dönemde çocukların beş duyu organlarını aktif şekilde kullanmaları gerekiyor, birini kullanmayıp diğerini daha fazla kullanması beynin gelişmesinde sıkıntıya yol açıyor. Teknoloji kullanımında göz, kulak var ama dokunmak, tatmak, koklamak yok. Bu organlar çalışmadığı için beynin gelişmesi sıkıntılı oluyor” diyor.
Bir de beynin fiziksel yapısını olumsuz etkileyen süreçler var. Dinç zararsız görünen çizgi filmlerin bile tehlikesinden bahsediyor, “Çizgi filmlerde görüntü üç saniyede bir değişmeli ki çocuğu ekran başında tutabilsin ama hayat bu kadar hızlı akmıyor. Çocuk televizyonda akan hızlı hayatı izleyince normal ortama adapte olmakta problem yaşıyor. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olmaya başlıyor. Sınıfa giren bu çocuklar ders dinleyemiyor. Normal ilişki kurmak istediklerinde ilişki kuramıyorlar. Her şeyden çabuk sıkılıyorlar. Gerçek hayatta her zaman eğlence, inanılmaz alternatifler yok, alternatifsiz şeyler var. Bazı ilişkilerin, mesela anne babanın alternatifi yoktur. Bunlar göz önünde tutulmayınca insanın kendi içine dönmesi söz konusu oluyor. İnsanlarla ilişkilerini koparıp sadece teknoloji ile ilişki kurabiliyorlar.”
Dünyada teknoloji bağımlılığının neresinde?
Teknoloji bağımlılığı dünyada da ciddi bir gündem maddesi. Dinç süreci şöyle özetliyor; “2010 yılına kadar hala internet bağımlılığı diyelim mi demeyelim mi diye tartışılıyordu. Şu an bu tartışma bitti. Amerika, Kanada, Rusya, Çin, Güney Kore, Avustralya ne yapabiliriz diyor ve herkes bir model üzerine çalışıyor. Amerika’da, Çin’de, Rusya’da, G. Kore’de müstakil tedavi merkezleri açıldı. Bu konuda en mağdur ülke G. Kore ve orada yaklaşık 50 tane müstakil internet bağımlılığı tedavi merkezi var. Amerika’da özel rehabilitasyon merkezleri açıldı, tedaviyi sigorta karşılasın mı karşılamasın mı diye tartışılmaya başlandı. Bu alanda çalışma yapan akademisyenlerin sayısı da arttı. Afrika’da bir ülke, Afganistan, Azerbaycan, Arabistan evliliklere zarar veriyor, ne yapabiliriz diye şikayet ediyor. Bu ülkeler gelişim düzeyinde dünya ortalamasının gerisinde de olsa teknolojinin yanlış kullanmasının sonuçları yaşıyor.”
Teknoloji bağımlılığı kadın erkek ilişkilerine nasıl yansıyor?
İnternetten en çok zarar gören kurumlardan biri de aile kurumu. Dinç, “Amerika’da yayınlanan bir çalışmaya göre boşanmaların en önemli beş sebepten biri Facebook. Anne-baba ve çocuk arasındaki ilişkilere ciddi zarar veriyor. Kişi kendisine de ciddi zarar veriyor. Kendi hayatındaki öncelikleri belirlemesi, kendisiyle sağlıklı ilişki kurabilmesi anlamında zarar veriyor. Çok fazla teknoloji kullanarak insan kendi benliğinden kopar hale geliyor. Kendisini daha az tanımaya başlıyor. Halbuki insanın kendisini dinlemesi, tanıması ve hayatla ilişki kurarken görmesi lazım” diyor.
İnternet kumarı da yaygınlaştırdı
Yeşilay’ın Teknoloji Bağımlılığı Kongresi’ndeki konuşmacılardan biri de Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Psikiyatri Profesörü olan Marc N Potenza idi. Potenza da internet aracılığı ile kumarın nasıl yaygınlık kazandığını ve bunun yarattığı ciddi riskleri gözler önüne serdi, “Kumar internetle birlikte daha erişilebilir ve oynanabilir hale geldi. Bu nedenle internet kumarı son on yılda beklenenden çok daha hızlı şekilde arttı. Büyümeye rağmen, kumar bozukluğundaki artış kontrollü olarak ilerledi. Kumarhanelere yakın olmak kumar bağımlılığının bir göstergesidir ancak internete istediğin uzaklıktan erişilebilir. İnternette kumar oynayan kişi farklı formlarda kumar oynamaya ve alkol-sigara tüketmeye daha çok eğilim gösteriyor. İnternet kumarı oynayanların oranı da arttı. Avusturalya’da bu rakamlar 1990 yılında yüzde bir iken, 2011 yılında yüzde 8,1 oranına yükseldi.”
Potenza internet kumarlarının çeşitlerini de şöyle sıralıyor, “Spor bahisleri, loto, poker ve sanal kumarhane tarzı pek çok kumar çeşidi online oynanabiliyor. İnternet ve kumarhane oyunları arasında farklılıklar var; mesela internet destekli poker, kumarhane pokerinden çok daha sık ve kısa aralıklarla oynanıyor. Spor kumarı ise kumar endüstrisinin oldukça büyük bir bölümünü kapsıyor. Spor kumarının belirli özellikleri (canlı bahis oyunları gibi) kumar problemleriyle doğrudan ilişkilendirilebilir.”
Potenza’ya göre internet bağımlılığı da kumar ile benzer özellikler gösteriyor, “Lise öğrencilerinin yüzde dördü ki bu oran erkeklerde yüzde 3.5, kızlarda yüzde 4.5 civarında- sorunlu internet kullanıcısı. İnternet bağımlıları internete, karşı konulamaz bir arzu duyuyor, internet kullandığında rahatlıyor, internet olmadığında yoksunluk yaşıyor ve bu yüzden internet bağımlılığı kumarla benzerlik gösteriyor. Erkekler kızlara göre internette daha çok zaman harcıyor. Asyalılarda yüzde 7,9 ve İspanyollarda ise yüzde 6,1 sorunlu internet kullanımı tespit edilmiş.”
Video oyunlarının yarattığı risk
Gençlerin aklını çelen şeylerin başında video oyunları ve Facebook geliyor. Potenza, “Lise öğrencileri arasında erkek çocukların yüzde 76’sı video oyunu oynuyor, bu oran kızlarda yüzde 29. Oyunlar çoğunlukla kavga içeriyor ve silah taşımak üzerine… Video oyunu oynayanların yüzde 4,9’u sorunlu video oyuncusu. Cinsiyete göre, düzenli tütün ve uyuşturucu kullanımı ile depresyon ve saldırganlık, problemli video oyunlarıyla doğrudan ilişkili. Video oyunları özellikle erkekleri olumsuz yönde etkiliyor, davranış ve sağlık sorunlarına neden oluyor” diyor.
Potenza’ya göre Facebook bağımlılığı da ciddi sorun yaratan faktörlerden biri, “Kolej öğrencilerinden 253 kişilik bir grupta yapılan araştırmaya göre -ki bunun yüzde 63’ü kız öğrenciler- öğrencilerin yüzde 9.7’sinin online sosyal paylaşım sitelerini kullanmaya ilişkin sorunlu kriterlere uyduğu tespit edildi. Zayıf duygusal düzen ve aşırı alkol kullanımı internet bağımlılığıyla ilişkilendirdi, zayıf duygusal düzenin nedeni ise Facebook’a duyulan özlem olarak tespit edildi.”
İnternette pornografi tüketimi
İnternette kolay ulaşılabilir hale gelen şeylerden biri de pornografi. Potenza internete kolay erişim nedeniyle pornografinin formunun da değiştiğini ve 7-10 yaş arasında pornografi gören çocukların yaşının arttığını söylüyor. Çocuk pornografisinin cinsel istismarların artmasına neden olabileceğini ve hardcore pornografinin de ana akım haline geldiğini sözlerine ekliyor. Potenza cinsel partner bulmak için dijital teknoloji kullanan kişilerin cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, uykusuzluk, depresyon, hiperseksüalite, intihar eğilimi ve tedavisine bağlı travma sonrası stres bozukluğuna daha yatkın olduğuna da vurgu yapıyor.
Arap dünyasında internet kullanımı
Birleşik Arap Emirlikleri’nden Dr. Ahmad El-Kashef Arap dünyasında problemli internet kullanımı ve internet bağımlılığı konusunda çalışmaların yetersiz olduğunu söylüyor, “Ortadoğu ülkelerinde 2014 yılında Online Arap Dünyası isimli Muhammed Raşif’in hazırladığı bir rapor var. 3000 internet kullanıcısı 22 Arap ülkesinde anket doldurmuş. Mısır ve Suudi Arabistan en çok katılımcının olduğu ülkeler. Çoğunluğu şehirde yaşayan bu kişilerin yaş aralığı 18-25. İnterneti kullanırken Arapça kullanmayı tercih ediyorlar. Gelirleri yüksek, orta ve dar gelir grubu arasında homojen olarak dağılıyor. Eğitim düzeyine baktığımızda yüzde 70 üniversite mezunu. Katılımcıların yüzde 25’i kadın. Çoğu diz üstü bilgisayardan ve evden bağlanıyorlar. Yüzde 27’si 3-4 saatini, yüzde 12’si ise günde 10 saatten fazla zamanını internet başında geçiriyor. Ankete katılanların yüzde 94’ü internetin sosyal faaliyetlerini iyileştirdiğini, daha fazla öğrenme fırsatına sahip olduklarını ve hükümetle etkileşimlerini kolaylaştırdığını ifade etmiş. Yüzde 60’ı internet olmadan yaşayamayız demiş.”
Arap dünyası internetin olası zararı konusunda ise en büyük riskin özel hayatlarını tehdit etmesi olduğunu söylüyor. Geleneksel iletişim formunu değiştirdiğini ve normal sosyal faaliyetlerinin yerini aldığını düşünüyorlar. Yüzde 30’u da kafalarını meşgul edici, dikkatlerini dağıtıcı olarak değerlendiriyor. Çocuğunuzun internete bağlanabileceği ve akıllı cihazı kullanma yaşı ne olmalı sorusuna ise yüzde 28’i 16 yaş ve daha üstü demiş. Yüzde 20’si 8-10 yaşlarında bunun olabileceğini de söylemiş. Arap dünyasındaki internet kullanıcılarının yüzde 96’sının Facebook’u var. Ortadoğu’daki internet kullanıcılarının interneti kullanma oranları yüzde 53, dünyanın geri kalanında ise bu oran yüzde 46. Yani dünyada internetin en çok kullanıldığı yerlerden biri. Arap dünyasının yüzde 55’i interneti sosyal medya için kullandığını beyan ediyor. Çok azı dört saatten az bir süre internete giriyor.
Dr. Ahmad El-Kashef sunumunda İnternet bağımlılığı prevalansı ve yaşam kalitesi ile ilgili küresel bir çalışmadan da söz ediyor. 2014 yılında yayınlanan bu çalışmada iki hipotez öne çıkmış. Bunlardan bir tanesi erişilebilirlik hipotezi. İnternet bağımlılığı yaygınlığı erişim çoksa yüksek olacaktır. Kişi başına düşen gayrisafi milli hasıla da önemli bir etken. Yani ülke ne kadar zenginse, o kadar çok internet bağımlılığı olacaktır. İkinci hipotez ise, hayat kalitesi hipotezi. Yani insanlar hayatlarında mutlularsa internete daha az girerler. Birleşmiş Milletler ankete katılanlara ne kadar mutlu olduklarını, hayatlarında ne kadar tatmin olduklarını soruyor. Bu ülkeleri de en mutlu insanlara göre sıralıyor. Küresel prevelans tahmini yaklaşık yüzde 6. En yüksek internet erişim yaygınlığı yine Ortadoğu’da ve yaklaşık 10.9 civarında. En düşüğü de kuzey ve batı Avrupa’da. El-Kashef, “Gelir düzeyi ne kadar yüksekse o kadar çok internet bağımlılığı karşımıza çıkıyor. Yaşam kalitesi hipotezi de doğrulanmış. Yaşam kalitesi ne kadar düşükse bağımlılık yaratma ihtimali daha yüksek. Özetle Arap ülkelerinde bağımlılık oranı küresel sosyal medya kullanımı ortalamasından daha yüksek ve yüzde 52 oranında. İkinci olarak da yüzde 10 ile en yüksek bağımlılık oranına sahip. Dünya ortalaması ile yüzde 6 civarında” diyor.
Araştırmalara göre kadınlar hafta arası, erkekler ise hafta sonu oyun kullandıkları için daha fazla internete giriyor. Online sohbet ve e-posta kullanımında oranlar eşit çıkıyor. Flört etmede erkekler interneti bu amaç için kullansa da Arap kadınları bu konuda son derece tutucu davranıyor. Kendinizi internet bağımlısı olarak adlandırır mısınız sorusuna yüzde 40’ı evet demiş. Google, Youtube en çok girilen internet sayfaları. Yaş arttıkça internet kullanımı da artış gösteriyor. El-Kashef bunun da Arap dünyası için şaşırtıcı bir sonuç olduğunu söylüyor.
Yeşilay’ın teknoloji bağımlılığı ile nasıl mücadele ediyor?
Yeşilay’ın bağımlılık alanında beş çalışması var. Alkol, madde, sigara, kumar ve teknoloji. Yeşilay son beş yıldır teknoloji bağımlılığını en az diğerleri kadar ciddi bir bağımlılık olarak gündemine aldı. Dinç, “Bu noktada üzerinde durduğumuz şey, yasaklama ve tedaviden çok doğru kullanımın öğretilmesi. Burada sıkıntı anne babaların ve öğretmenlerin bunu bilmemesi. Bu yüzden bunun yaygın şekilde onlara öğretilmesi gerekiyor. Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitimi (TBM) TBM projesi kapsamında geçen sene 28 bin rehber öğretmene eğitim verildi. 500 tane formatör yetiştirildi. Bunlar teknolojiyi bilinçli kullanmayla alakalı olarak 20 milyon öğrenciye ulaşacaklar. TBM projesi kapsamında on line sistem üzerinde teknoloji bağımlılığı modülü var. Çocuklar teknoloji bağımlılığı modülünde yaş seviyesini seçip teknoloji bağımlılığından kurtulmak için ne yapması gerektiğini, doğru teknoloji kullanımıyla ilgili neyi uygulaması gerektiğini oyunlarla eğlenceli şekilde öğreniyor. Erişkinse bilgilerle, aktivitelerle öğreniyor” diyor. Bununla alakalı kitapçıklar hazırlandı. Dinç’in Yeşilay’dan çıkan Türkiye’de internet bağımlılığıyla alakalı bir kitabı bulunuyor ve bu alanda Türkiye’de yayınlanan ilk kitap olma özelliğini taşıyor. Yeşilay bu konuyla ilgili doktora ve yüksek lisans tezlerine burs, STK projelerine ise hibe veriyor. Yeşilay aynı zamanda teknoloji bağımlılığı kongresi yapıyor. O yüzden teknoloji bağımlılığını Yeşilay çok ciddiye alıyor ve Türkiye’de bu konuda en ciddi çalışmalar yapan kurumların başında geliyor.
Dinç’in bir önerisi de mimarlara ve şehir planlamacılarına yönelik; “Teknoloji bağımlılığına sebep olan sosyal faktörlerin ortadan kalkması lazım. Çünkü bir çocuk teknoloji bağımlılığının zararlarını ne kadar bilirse bilsin hayatında yapabileceği alternatif imkanlar yoksa problem yaşar. Mimari yapılarda çocuklarının enerjilerini boşaltabilecekleri, vakit geçirebilecekleri, sosyalleşebilecekleri alanlar yok. Çocuk en ucuz ve en kolay şekilde vaktini değerlendirebilecek imkan olarak cep telefonunu, interneti, televizyonu görüyor. O yüzden çocukların hayatını zenginleştirmeye yönelik radikal bazı mimari dönüşümler şart.”
İnterneti doğru kullanmak için
Yeşilay doğru internet kullanımını yaygınlaştırmak için Yeşilay Yayınları’ndan çıkarttığı “Göç Etmeyi Unutan Leylekler” kitabı ile çocuklara interneti anlatıyor. Ebeveynler için “Dijital Ebeveyn” kitabı teknolojiyi daha yararlı hale nasıl getirirsiniz ve etkili kullanırsınız sorularına cevap arıyor. Dr. Mehmet Dinç’in Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı kapsamında dağıtılan İnternet Bağımlılığı ve Biz kitabı da sorunlu internet kullanımını ve tedavilerini konu ediyor. Yeşilay’ın ayrıca resim, şiir, kompozisyon dalında “Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yarışması” konuya dikkat çekiyor. Benim Kulübüm Yeşilay etkinliği ise okullarda çocuklara yönelik faaliyetler yapıyor ve onların akranlarından öğrenmesini sağlayan bir modelle çalışıyor. Detaylı bilgilere https://www.yesilay.org.tr/ sitesinden ulaşabilirsiniz.