Bütün memelilerin pankreaslarında bulunan Mangerhans adacıklarının beta hücrelerinden üretilen insülin kan şekeri düzeyini ve kullanımını düzenliyor. İnsülin’in bulunuşu bir çok şeker hastasının hayatını kurtardı.

İnsülin, RNA ve protein bireşimini, bunun yanı sıra metabolizmayı ve yağların depolanmasını etkiliyor. Özellikle bedenin enerji kaynaklarından glikozun hücreler tarafından emilimini denetler. İnsülinin düşük düzeyde salgılanması, kandaki şeker düzeyinin yükselmesinde neden olur. Bu durum aşırı idrar çıkarma, asidoz ve kan damarlarının yozlaşmasıyla belirti veren şeker hastalığına yol açar. İnsülin’in yüksek düzeyde salgılanması (hiperinstilinizm) kan şeker düzeyinin düşmesine neden olur ve bu durumun belirtileri baş dönmesi, halsizlik ve komadır.

İnsülin ilk olarak 1921 yılında Kanadalı Frederick Banting ve Charles Best tarafından yalıtıldı. İngiliz biyokimyacısı Frederick Sanger’in 1955’te yaptığı bir araştırmada, aminoâsit diziliminiyle ayırt edilen ilk protein olmuş, 1966’da birbirlerinden bağımsız olarak, ABD’li biyokimyacı Michael Katsoyannis ile Çin Halk Cumuhriyeti’ndeki biyokimyacılar tarafından laboratuvarda birleşimi yapılmış, 1969’da bütün yapısı belirlenmiştir. Yeniden birleştirici DNA tekniklerini kullanan bilim adamları, gen bağlama yöntemleriyle bakterilerden yapay olarak üretilen insan insülini elde etmeyi başardılar.

1982’de ABD Besin ve İlaç Dairesi, hastalıklarının denetim altına alınması için o tarihe kadar yalnızca hayvan pankreaslarından elde edilmekte olan insülin kullanan şeker hastalarının, bu yapay insülini kullanmalarını onayladı.

Kasaba.works Digital Agency