Mendel yasasının keşfi, genetik araştırmalarında yeni bir dönemin başlangıcıydı. Artık tüm türlerin evriminin genetik çözümlemesi yapılabilecekti.

Mendel yasalarının keşfi, genetik araştırmalarında tam bir patlamaya neden oldu. Önce 1902 yılında Fransa’da Lucien Cuenot ve İngiltere’de William Bateson bu yasaların hayvanlar aleminde de geçerli olduğunu gösterdiler. O zamana kadar bu yasalar yalnız bitkiler için belirlenmişti.

Aynı zamanda Amerikalı biyolojist W. S. Sutton ve Alman biyolojist T. Boveri genler gibi kromozomların da tam üreme esnasında dağılıp ayrıldığını gösterdiler. Bu kuramın bilim dünyasına tam anlamıyla kabul edilmesi için T. H. Morgan’ın 1910 yıllarında yaptığı çalışmaları beklemek gerekti.

1909 yılında Danimarkalı biyolojist W.L Johannsen gen ve genotip terimlerini yarattı. 1910 yılında, Amerikalı G.H. Hardy ve Alman W. Weinberg topluluk genetiğinin en temel yasalarını belirlediler. (Hardy-Weinberg yasası) Öyle ki bu sayede matematikçiler ve biyolojistler gelecekte sağlam temellere dayalı olarak türlerin evriminin genetik bir çözemlemesini yapabilecek.

Einstein’den sonra 20. yüzyıla damgasını vuran İngiliz bilimadamı Stephen Hawking ise genetik bilimindeki gelişmelerden kaygı duyuyor ve: “Yeraltındaki laboratuvarlardan birinde Frankestein gibi bir yaratığın ortaya çıkması, hiç kimseyi şaşırtmasın. Dünyanın herhangi bir yerindeki özel bir klinikte genetik olarak değişime uğramış bir insanın yaratılması an meselesidir” diyor.

Kasaba.works Digital Agency