Fizik dünyasının dahi çocuğu Albert Einstein, mühendislik eğitimini bitirdikten sonra Bern Beratlar Bürosu’nda küçük bir iş bulup boş vakitlerinde fiziğin sorunları ile uğraşmaya başladı ve 38 yaşında izafiyet teorisiyle fizikte devrim yaptı.

Bilim tarihinde daha önce görülmemiş bir olgu olan İzafiyet Teorisi, halkın hafızasına fiziksel bir formül (E=m.c2) olarak yerleşti.

Işığın hızındaki bir değişikliği açıklığa kavuşturmak için Michelson’un giriştiği deney, bu yüzyılın başında fizikçilerin canını sıkıyordu. İrlandalı George Fitzgerald çaresizlikle; Michelson’un enterferometresinin (iki veya daha çok sayıda ses veya ışık dalgasının üst üste binmesini ölçen alet) kollarından birinin dünyanın hareketi yüzünden kısaldığını, böylece beklenen etkiyi gizlediği varsayımını öne sürdü. Hollandalı H. A. Lorentz bir nesnenin boyunun hızıyla orantılı olarak kısalığını gösteren bir matematik formülü bile buldu; ama herkes bunu gerçek temeli olmayan bir aldatmaca saydı.

Einstein’ın Michelson’un deneyi hakkında pek fikri yoktu; ama elektromanyetizmada ilgiye değer bir bakışımsızlık (iki veya daha çok şey arasında konum, biçim ve belirli bir eksene göre ölçü uygunsuzluğu) bulunduğunu farketmişti. Maxwell denklemleri, hareketli bir elektrik akımının sabit bir mıknatıs üzerindeki etkisiyle hareketli bir mıknatısın bir akım üzerindeki etkisini farklı gösteriyordu. Doğa böyle bir karmaşa ile neden sıkıntıya girsindi.

Einstein şöyle düşünüyordu: mekanik bu olguları açıklamakta yetersiz kaldığına göre ya dayandığı temeller iyi değildi ya da ölçme tarzı ne olursa olsun ışığın hızı hep aynı değerdeydi. Einstein, fiziksel büyüklükler (mesafe ve zaman) değişik yerlerde bulunan gözlemcilerce ölçüldükleri zaman değişik değerler alır, diye düşündü. Demek ki mutlak uzaklık ve mutlak zaman yoktur; ama kullanılan sisteme göre değerler ve onlara bağlı birbirinden ayrılmaz bir mekan-zaman (uzay-zaman) vardır. Bu görelilik aynı zamanda hem Maxwell denklemlerindeki bakışımsızlığı, hem Michelson deneyinin başarısızlığını açıkladı ve Lorentz formüllerine fiziksel bir anlam kazandırdı.

Sihirli Formül E=m.c2

Einstein’ın fizikte yaptığı devrim daha başlangıcındaydı. Bilim tarihinde daha önce görülmemiş bir olgu olaran bu devrim, halkın hafızasına fiziksel bir formül, (E=mc2) olarak yerleşti. “Bir cismin eylemsizliği enerji içeriğine mi bağlıdır” adlı bir kitapçıkta açıklanan ve göreliliğin sonucu olan bu kütle ve enerji denklemi, yıldızlardaki yanmayı açıklayacak ve insana madde üzerinde tehlikeli bir güç kazandıracaktı.

Kasaba.works Digital Agency