Bağımsız editörlerin yaptıkları işi doğru fiyatlandıramaması pek çok krize yol açıyor. Oysa biraz daha sistematik bir yaklaşımla daha doğru fiyatlandırma yapılabilir ve daha nitelikli işler ortaya konulabilir.
Bazen yazarla, kitap yazmak isteyen iş insanlarıyla editörlerinin uyuşmazlık yaşadığına dair telefonlar alıyorum. İki taraf da çoğunlukla farkına varmasa da sorunlar çoğunlukla yanlış fiyatlandırma sebebiyle yaşanıyor.
Yazarlar, editörlere geldiğinde editörlerin omuzlarınıza nasıl bir iş yükü bırakacaklarından habersizler. Editör projeye ‘uzaktan’ şöyle bir bakıyor ve diyor ki, “Bu iş herhalde bir ay sürer, bir aylık ücretim de madem patronların gözünde beş bin lira, o zaman bu projeye bu fiyatı vermem adil olur.”
İlk başta yazarın ne istediği, zamanını nasıl yöneteceği, editörden ne kadar zaman talep edeceği yani kısacası işin aşamaları, boyutları konuşulmaz, sınırları konulmaz. Proje ilerledikçe yazarın talepleri bitmez, bazı sayfalar gecikir, bazı bölümler tekrar tekrar yazılır, ilaveler yapılır ve editörün harcadığı zaman maliyeti yükselir. Proje uzadıkça editörün tadı kaçar. ‘İyi para’ diye düşündüğü rakam artık maliyetini bile kurtarmaz olur, hatta cepten harcamaya başlar. Bu aşamadan sonra editörün içinde bir kızgınlık ve yılgınlık oluşur, yazara yanıt verme oranı düşer, minik atışmalar başlar ve sonunda kriz patlar.
Bana gelen telefonlarda yazarlar veya kitap isteyen iş insanları hep şu cümleyi kuruyorlar, “Editörle çok iyi başlamıştık, başta epey çaba gösterdi ama sonra anlaşamadık, projeyi yarıda bıraktı.” Bu yarıda bırakmalarda büyük oranda projelerin artık editöre fizibl gelmemesi meselesi var. Yarıda bırakmayan editörler zaman maliyetinden kısmak için bu kez işi hakkıyla değil ‘yazarın talebine göre’ veya üstünkörü yapmaya başlıyor. Bu da çıkarttıkları işin kalitesini düşürüyor ya da hakkıyla yapıyorsa bu kez kendisine karşı kızgınlık duymaya başlıyor.
Editörler, “İş tahminimden uzun sürdü, bu durumda ekstra ödeme yapın” demeyi kendine yediremiyor çünkü bu durumda işin boyutunu tahmin edemediklerini itiraf etmiş oluyorlar. Bu da profesyonelliklerine ters düşüyor.
Editörlük gibi hizmetlerde adil fiyatlandırma gerçekten zor. Doğru fiyatlama yapmak, işin çerçevesini çizmek, genelde işi verenlere değil, editöre düşer çünkü ne kadar zaman harcayacağını ancak kendisi bilir.
Editörler işlerinden para kazansa bile kendilerini ticaret erbabı gibi görmez, sanatçı duruşuna daha yakındırlar. Bu yüzden bir fiyat listesi çalışmak, işi nasıl fiyatlandırabileceklerini düşünmeye programlamazlar kendilerini… Onun yerine başka bir editöre telefon açıp bu sorumluluğu işi daha iyi bilene, piyasa ile daha çok çalışana yıkarlar. Bundan da sağlıklı sonuç çıkmaz.
Editörlük nasıl fiyatlandırılmalı?
İşin adını doğru koyun: Gelen dosyanın nasıl bir hizmete ihtiyacı olduğunu baştan tespit etmelisiniz. Mesela sadece redaksiyon mu istiyor? Yeniden yazım mı yapmalısınız? Kitap editörlüğü mü talep ediliyor? Yoksa geliştirici editörlük mü yapacaksınız? Hayalet yazar olarak mı çalışacaksınız? Yoksa bir anda 2-3 işi bir arada mı yapacaksınız?
Piyasada kavramlar birbirine karıştırıldığından redaktörlük çoğu zaman editörlük gibi algılanıyor veya sunuluyor. İmla hatalarını düzeltmek editörlük değildir, bu yüzden işe önce iş tanımlarını doğru yaparak başlamakta fayda var.
İşi projelendirin: Mimarlar bir proje çizmeden işe başlamaz. Proje inşaat sürecinde birçok değişikliğe uğrasa bile kabataslak ellerinde nasıl ilerleyeceklerine dair bir yol haritası vardır. Kitapların yol haritası da içindekiler bölümüdür. Yazarla ya da kitap yazan iş insanları ile konuşurken onlardan içindekiler bölümünü talep etmelisiniz.
Bu bölümlerin ne kadarı yazılmış?
Her bölüm kaç sayfa olacak?
Bu bölümlerde ne anlatılacak?
Bölümler ne uzunlukta olacak?
Yazar kitabı ne zaman bitirmeyi planlıyor?
Haftada kaç saatini kitaba ayıracak?
Kitap bittikten sonra neyi hedefliyor?
Sizden talebi tam olarak nedir?
Siz yazara ne sunabilirsiniz?
Hatta hangi yayınevi ile çalışacak gibi bilgiler önünüzü görmenizi sağlar.
Sınırlarınızı belirleyin, hayalci olmayın: Birçok editör günde kaç sayfa düzelti yapabildiğini hesaplamaz, “Önümde 1-2 ay var, bu uzun bir zaman, nasılsa bitiririm” diye düşünebilir. Oysa editörlük, doğası gereği bazı günler verimli çalışsanız da, bazı günler hiç iş üretemediğiniz bir alandır.
Zihninizin açık olduğu, metnin kolay olduğu bir gün 10 sayfa bitirebilirsiniz ama bazı içerikler sizi yorar, kafanızı toplayamaz ve iş üretemezsiniz. Bu yüzden işle ilişkiniz konusunda farkındalık sahibi olmanızda fayda var. Mesela günde kaç saat verimli çalışabiliyorsunuz? Bu verimi günün hangi saatlerinde sağlayabiliyorsunuz? Hafta sonu, resmi tatil, ailenize ayırdığınız zaman gibi detayları hesaplıyor musunuz? Herkesin hayatında işi haricinde başka yükümlülükleri var. Editörler fiyat verirken bunları hiç hesaba katmayabiliyor. İş son günlere yığıldığında -çok dikkat istediği için- gözden kaçan detaylar olabiliyor.
Mesela 100 sayfa bir kitap aldınız. Bir günde beş sayfa iş üretebilecekseniz, bu beş iş gününde 25 sayfaya tekabül eder. Bu da bir aya ihtiyacınız var demektir. Bu süreye bir hafta da –hesapta olmayan gecikmeler ekleyin ki- verdiğiniz teslim tarihi konusunda mahcup olmayın. Hafta sonlarını iş günü listenizden çıkarın, bunalırsınız. Kendinizi dinlendirin ki enerjiniz bol olsun.
Hesabınızı doğru yapın: Kitabın projelendirmesini yaptığınızda prosesi de ortaya çıkacak. Genelde editörler sadece sayfa üzerinde çalıştığı zamanı hesaplar. Üzerinde çalıştınız projeyi yazara gönderdiniz diyelim. O düzeltiler yaptı, size geri geldi, eklemelere tekrar bakıp bir daha gönderdiniz. Bu kez yazar karar değiştirdi, başka bölümler ekledi veya büyük bölümünü çıkarttı ve size yeni bazı bilgiler iletti. “Bunları da kitaba girelim” dedi. Son eklemelerden sonra kitabı 2-3 arkadaşına gönderdi ve dedi ki, “Okurlar böyle diyor, şimdi düşünüyorum da haklılar, bir de böyle bir revizyon yapsak.”
Muhtemelen sayfa okuyup yazara ilk gönderdiğiniz an siz işinizin bittiğini düşünüp ona göre fiyat verdiniz. Bu uzayan süreçlerin sizde karşılığı yok. Bu yüzden önce süreci aşamalarıyla yazın ve yazara şöyle fiyat verin;
“Tek revizyon hakkı ile birlikte x sayfa x lira.
İkinci revizyon x lira
Beta okur dönüşleri ile revizyon x lira
Redaksiyon x lira…
Ne kadar fazla aşamayı fiyatlandırırsanız, yazar da ona göre maliyetin yükseldiğini bilir, siz de hak ettiğiniz rakamı alırsınız. Bu yazarın son aşamaları da daha ciddiyetle ele almasını sağlar.
Reddetmekten çekinmeyin: Her projeyi almak zorunda değilsiniz. Elinizde başka proje varsa, içerik ilginizi çekmiyorsa, gelen dosya kitap olmaya elverişli değilse, yazarla elektriğiniz tutmadıysa para kazanmak için işi almayın. İş eziyete dönüşür, hayatınız zindan olur. İnanmadığınız kitap için zaman kaybetmeyin, bu sizi de aşağı çeker.
Fiyat verirken işletmeci mantığı ile düşünün: Başlangıçta, “Aylık ücretim 5000 lira, bir ayda bitiririm, o zaman kitap editörlüğü için bu fiyatı vereyim” düşüncesinde hesaba katmadığınız işletme giderleri var. Mesela sigorta, yemek, ulaşım gibi… Önce bir işletmeye maliyetinizi hesaplayın. Amortisman giderlerini hesaba katın. Bağımsız editörler bazen iş alır, bazen iş alamaz ama siz iş alabilmek için beklediğinizde bu bekleme bedelini de maliyetlerinize eklemelisiniz. Çünkü bir yere girip çalışıyor ve tıkır tıkır her ay maaşınızı alıyor da olabilirdiniz. Bu maliyetleri hesapladıktan sonra ancak sağlıklı bir fiyatlandırma yapabilirsiniz.
Fiyat vermenin de bedeli olmalı
“Yok artık” dediğinizi duyar gibiyim ama demeyin! Editörlerin ‘sezgisel’ fiyat verme sebeplerinden bir tanesi de tüm bu hesaplamaların en az 1-2 gün vakit alması. Yani fiyat vermenin de zaman maliyeti var ve bunu çalışmak istemeyen editörler kafadan bir rakam söylüyor. Bu da ileriki aşamalarda işi krize sokuyor.
Ben kitap projelerine fiyat vermek için bile danışmanlık ücreti talep ediyorum. Ayrıca verdiğim tüm hizmetlerin bir listesini yaptım. Hepsinin kapsamı, zaman maliyeti ve bedeli belli. Bu çalışmayı yapmak uzun zamanımı alsa da sonrasında fiyat verme zaman maliyetimi yarım güne düşürebildim. Böylece ilk etapta fikir sahibi olmak isteyenlere liste fiyatımı gönderiyorum. Eğer bütçeleri uygunsa projenin üzerinde çalışıp doğru fiyatı iletiyorum. Böylece ne yazarın cebinden fazla para çıkmış oluyor ne de ben verdiğim fiyattan dolayı problem yaşıyorum.
Son önerim de fiyatını vermediğiniz işi üstlenmeyin. Mesela yayınevi sürecini takip etmek başlı başına bir iştir. Aylarınızı alabilir, yazar süreç istediği gibi gitmezse sizi suçlayabilir. Oysa bu süreci takip etmeniz için yazar bir bedel ödemediyse bu sizin sorumluluğunuz değildir. Bu yüzden redaksiyon, son okuma, yayınevi süreci gibi aşamalar hakkında da yazar adaylarınızı bilgilendirirseniz onlar da işin doğrusunun ne olduğunu öğrenir ve daha sağlıklı bir işbirliği yapmış olursunuz.