Daha önce Editörlük neden maliyetli bir iştir? diye bir yazı yazmıştım. Editörlük bedeli yazarların gözüne yüksek görünüyor. Oysa yazarlar editörler sayesinde ciddi oranda para kazanır. Nasıl mı? Toplanın, anlatıyorum.
Öncelikle kurgu (roman, öykü) alanım değil, kurgu dışı kitaplar üzerine çalıştığımı hatırlatayım. Burada sözü geçen yazarlardan kastım kendi uzmanlığıyla ilgili kitap yazmak isteyen kişiler ama kurgu yazanların da bu yazıyı okumasında bir sakınca yok tabii ki!
Yazmak dışarıdan bakıldığında bilgisayar karşısına geçmek ve sadece o sayfaları kendi deneyimlerinizle, bilgilerinizle veya anlatmak istediğiniz her neyse onunla doldurmak gibi görünüyor olabilir. “Kendi hayatımı yazacağım, bunu benden iyi kim yapabilir ki?” diye düşünenlerin sayısı da az değil! Yani tamamen ücretsiz bir eylemmiş gibi algılanıyor. Bu yüzden editörlerden fiyat alanlar için dillendirilen her rakam yüksek görünüyor.
O zaman editöre para ödeyerek nasıl kazançlı çıkacağınızı anlatayım.
Zaman maliyetinizi hesaplayın
İktisatçılar fırsat maliyeti ve alternatif maliyetten söz ederler. Mesela bir yöneticisiniz, danışmansınız, doktorsunuz veya avukatsınız. Bir kitap yazmak istiyorsunuz. Saatte kaç para kazandığınızı hesaplayın ve kitap yazmaya ne kadar zaman ayıracağınızı…
İçeriği doyurucu bir kitap yazmak en az bir yıllık çaba gerektirir. Araştırma yapacaksınız, yazacaksınız, o yazdıklarınızı rafine edeceksiniz, bunu bir kitap metodolojisi ile yapacaksınız. Bir yıl hatta bugünün ekonomik koşullarında yayınlatmak için belki iki yılınızı harcayacaksınız. Eseriniz yeterince iyi değilse birçok yayınevi size ret cevabı verecek ya da size hiç dönüş yapmayacak. Kitabınızı kabul ettirdikten sonra bu kez yayınevi sürecindeki tüm detaylarla siz uğraşacaksınız. Bu ince ayarlar inanın işin profesyonellerini bile çok yıldırıyor. Siz de yıpranacak ve yılacaksınız. Keşke herkes bu süreci bir kez yaşasa da ne demek istediğime bizzat şahit olsa!
Şimdi bunları bir kefeye, editöre vereceğiniz ücreti de diğer kefeye koyun. Muhtemelen saatlik ücretiniz bir editörün saatlik ücretinden 5-10 kat fazladır. Bir şirket yönetiyorsanız bu rakam orantı bile kabul etmeyebilir. Editörler sizin zaman maliyetinizi yok etmez ama yüzde 90 oranında düşürür. Editöre vereceğiniz paradan kısarken başka işlerden kazanacağınız paradan feragat ettiğinizi göz önünde bulundurarak hesabınızı yapın.
Tabii kitap yazmak sizin için bir hobiyse, keyif alıyorsanız sözüm meclisten dışarı…
Yazar koçluğu hayat kurtarır
Editörler yazarları içerik, kariyer planı, tanıtım, satış, dağıtım, pazarlama, promosyon, yayınevi sözleşmeleri gibi aşamalarda yönlendirir. Yayıncılık da bir uzmanlık alanı ve bu sahada maça çıkmak için iyi taktik almak şart! Bazen tek bir tavsiye bile editöre ödenen parayı karşılamaya yeter.
Sattıracak kapak tasarımı, arka kapak yazısı, kitap ismi önerisi veya kitap içeriği de yine iyi bir editör sayesinde yazara çok şey kazandırır.
Teliften önceki büyük kalemler
Editörlük bedelini, “Kitabın telifinden ne kazanacağım ki?” diye hesaplayanlar var. Telifler kitabın etiket fiyatı üzerinden % 7 ile % 15 arasında değişiyor. Yayıncılar 1000 adet sattığında ancak maliyetlerini kurtarıyorlar, ondan sonra kar etmeye başlıyorlar. Bu yüzden kitabınızın 3000 sattığını hayal edelim. 25 lira etiketli bir kitaptan yüzde 7 telif alsanız 3000×1,75=5250 lira eder. Çok düşük değil mi? Peki 3000 okur arasında kaçı size danışan/müşteri olarak döner? Sizce Metin Hara, Aret Vartanyan, Seda Diker, Mümin Sekman, Canan Karatay, Uğur Koşar gibi kitaplarından sonra adı duyulan yazarlar kitaplarından mı daha çok kazanmıştır yoksa eğitimlerinden, konuşmalarından, danışanlarından mı?
Eğitmenlerin eğitim modüllerini kitaplaştırması eğitimle birlikte kitap satmalarına yardımcı oluyor, aksi de geçerli. Eğitmenin kitabını sevenler öğrencileri oluyor veya başkalarına yazarın eğitimini tavsiye edebiliyorlar. Doktorlar her hastasına tavsiyelerde bulunacak vakit bulamıyor ama vermek istediği tavsiyeleri kitabında anlatabiliyor, kitabı okuyan hastalar da o doktora gitmeyi tercih edebiliyor. Danışmanlar çok iyi geri dönüş aldıklarını söylüyorlar.
Öte yandan bir kitap çıkardığınızda bunun reklam geri dönüşü de var. Televizyonlara, dergi ve gazetelere çıkıyorsunuz, sosyal medyada adınızdan söz ediliyor, okurlar sözlerinizi paylaşıyor. Dergi ve gazetelerde haber yayınlandığında halkla ilişkiler uzmanları bunun reklam eş değerini hesaplayıp müşterilerine sunarlar. Oysa haber bunun çok daha ötesinde katkı sunar, çünkü itibarı yüksektir. Adınızdan söz edildikçe birçok yere konuşmacı olarak çağrılmaya başlıyorsunuz veya daha çok kişi sizi tanıyor ve sizin uzmanlığınızla ilgili bir iş yapmak istediğinde ilk başta siz akla geliyorsunuz. Kitap bir kartopuna dönüşüyor.
Son dönemlerde sık sık içeriği yüzünden ‘kağıt israfı’ olarak nitelendirilen, buna rağmen sosyal medya fenomenleri çıkardığı için best seller olan kitaplar gündem oluyor. Benim bu yazıyı yazmaktaki amacım kitapların niceliğini değil niteliğini artırma çabası. Kitabı aktaracak bilgisi olanlar yazmalı ve kitaplar profesyonelce çalışılmalı ki ortaya kalıcı eserler çıksın. Neden yayınlanan kitaplarımızın yüzde 70’i çeviri? Çünkü Türk yazarları basılacak nitelikte çok az kitap üretiyorlar.
Paralı kitap yayınlatma ve kötü kitapların yayınlanıp bazı nitelikli kitapların yayınlanamaması ile ilgili sorulara ise bir sonraki yazımda değineceğim.