MehtapGungör

Çocukluk yaşantıları ve travmaları bugünkü hayatımızı çok etkiliyor ve onları yük gibi taşıyoruz. Travmaların duyarsızlaştırılmasına dayalı EMDR hakkında ‘Ukde EMDR – Terapi Odasından Dökülenler’ kitabını yazan Klinik Psikolog Mehtap Güngör bu terapi yöntemini ve kitabını anlattı.

Yeşilay Dergisi’nde yayınlanmıştır. Telif hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir.

EMDR terapisi nedir? Diğer terapi yöntemleriyle arasında nasıl bir fark var?
EMDR Terapisinin Türkçe açılımı ‘Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşlemleme’dir. Bu terapi, psikolojik sıkıntının hangi deneyimlerle oluştuğunun tespit edilmesi, danışanın o deneyimlere karşı duyarsızlaşması ve yaşadığı psikolojik sıkıntılardan kurtularak yeni bir perspektif kazanmasını amaçlar. Diğer terapi yöntemleri danışan ve terapistin konuşması üzerinden ilerlerken, EMDR Terapisi konuşma temelli değildir. Terapide ‘işlemleme’ dediğimiz, sağ ve sol beyne belli frekanslarda uyarım göndererek duyarsızlaşma ve yeniden yapılanma sağlanır. Özetle EMDR Terapisi, geçmiş olaylara ve onların olumsuz etkilerine, bugünün de o anının tetikleyici unsurlarına duyarsızlaştırmaya ve gelecekteki eylemlere uygun şablonlar geliştirmeyi hedefler. Sadece geçmişle değil, bugün ve gelecekle de çalışılır EMDR Terapisinde.

EMDR nasıl geliştirildi?
1987 yılında Amerikalı meslektaşımız Francine Shapiro tarafından geliştirildi. Shapiro, EMDR ile ilgili yazdığı kitabında göz hareketlerinin bilişsel süreçlere etkisini tesadüfen bulduğunu dile getiriyor. Bir gün parkta yürürken bazı rahatsız edici düşüncelerin aniden kaybolduğunu keşfeden Shapiro, bunun sebebinin, olumsuz düşünceler aklına geldiğinde gözlerinin spontan olarak yatay şekilde ileri geri hareket etmesine bağlamış. Bu keşfinden sonra bu sistemi arkadaşları ve meslektaşlarının katıldığı atölyelerde denemiş. Yaklaşık altı ay süren bu çalışmalar sonrasında standart bir protokol geliştirmiş. Sonrasında kontrollü çalışmalar, ileri klinik ve deneysel gözlemlerle bu bugün bilimsel bir terapi yöntemi olarak kabul edildi.

Hangi rahatsızlıklar için öneriliyor?
İlk çıkış noktası Travma Sonrası Stres Bozukluğu olsa da bugün depresyondan anksiyete bozukluklarına, bağımlılıktan öfke problemlerine, kişilik bozukluklarına kadar her alanda oldukça etkili sonuçlar veriyor. Psikotik Bozukluklar dışında her tür psikolojik problem EMDR Terapisi ile çalışılabilir.

Bağımlılıklar için uygulamalardan bahseder misiniz?
Bağımlılığın gelişiminde en önemli etken ruhsal travmalarımız… Çocukluk çağında dört ya da daha fazla travmaya maruz kalan kişilerin ilerleyen yaşlarda madde ve alkol kullanımı ve bağımlılık geliştirme ihtimali yaklaşık beş kat artıyor. Yine travma sonrası stres bozukluğu yaşayan insanların yaklaşık yüzde 45’inde alkol ve madde bağımlılığı gelişiyor. Sonuçta travmalarımız hem bağımlılığa sebep olabiliyor hem bağımlılık şiddetini arttırıyor. Bu oranları göz önünde bulundurduğumuzda bağımlılık tedavisinde EMDR Terapisi oldukça etkin.

Bağımlı kişilerle EMDR terapi çalışmalarını iki bölüme ayırabiliriz. İlk aşama, bağımlılığa zemin hazırlayan travmatik anıları çalışmak ve bağımlı kişileri bu anıların etkisinden kurtarmak, ikinci aşama ise bağımlılık sonrası gelişen ve kişide travmatik etki yaratan yoksunluk, aşerme, intoksikasyon gibi deneyimlerin çalışılması. EMDR Terapisi içerisinde psikolojik problemler için kullanılan çeşitli protokoller de var. Bağımlılık için ayrıca geliştirilmiş olan protokol de, EMDR ile bağımlılarla çalışan meslektaşlarımıza rehberlik ediyor.

Uygulaması nasıl yapılıyor? Ne kadar sürüyor?
EMDR Terapisi, her terapi modelinde olduğu gibi danışanın öyküsünü alma ve terapiyi planlama ile başlar. Günlük yaşamda yaşadığı problem ve probleme sebep olan travmatik anılar tanımlandıktan sonra terapist ve danışanın ortak fikir birliği yaptığı anıdan (mümkünse hatırlanan ve en erken dönemli anıdan) işleme yapılır. Tüm anıların olumsuz etkisi sıfırlanana kadar anılarla çalışmaya devam ederiz. Tetikleyicilerin çalışılması ve gelecek şablonu uygulamasıyla terapi sonlanır.

Terapi sürecinin ne kadar süreceği çok merak edilen bir konu. Bu süreç, danışanın problemine, geçmiş travmalarına ve tabi ki işbirliğine bağlı olarak değişir. Ancak diğer terapi modellerine göre daha hızlı sonuç aldığımızı söyleyebilirim.

Siz danışanlarınızda nasıl sonuç aldınız?
Oldukça iyi sonuçlar aldığımı rahatlıkla söyleyebilirim.

Kitabınızda üç danışanınızın hikayesine yer vermişsiniz. Neden kitapta bunları okurlarla paylaşmak istediniz? Kitabın hikayesinden de bahseder misiniz?
Böyle bir projeyi hayata geçirmeye karar verdiğimde beş hikaye olarak yola çıkmıştım, sonrasında okuru sıkmamak için üç hikayede karar kıldım. Ukde, ‘içe dert olan’ anlamına geliyor. Farkında olsak da, olmasak da geçmiş travmalarımız içimize dert oluyor. Sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de etkiliyor. Okurları hem kendi iç dünyalarına bakabilmelerini, ukdelerini görebilmelerini amaçladım yazarken hem de terapi sürecinin nasıl ilerlediğini, terapi odasında neler yaşandığını anlatmak istedim. Babam çok merak ederdi. Bu konuda sık sık soru sorardı bana. Ona istediğim gibi anlatamadan onu kaybettik. Kitap projesi de onun vefatından sonra aklıma geldi. Basit, yalın bir dille, teknik terimlerden uzak durarak babama anlatır gibi yazmaya çalıştım. İlk hikaye o yüzden yas süreciyle ilintili.

Halledemediğimiz, bir yerlerinde takılıp kaldığımız bu sürecin hayatımızdaki etkisini anlatmaya çalıştım Eren Bey’in hikayesinden. İkinci hikaye ise çocukluğunda şiddete maruz kalan ve tanıklık eden bir danışanımın öyküsü. Böyle bir projede, toplumsal yaramız olan şiddeti yazmamak olmazdı. Üçüncü öyküde ise ailede konuşulamayan konuların çocukları da ciddi anlamda etkilediğini insanlara anlatmak istedim. Üç öyküde çocukluk yaşantılarının, travmalarının bugünkü hayatımızda ne kadar etkili olduğunu anlatıyor.

Kasaba.works Digital Agency