Yenebilir çiçekler…
Çiçekler sadece güzellikleriyle değil, lezzetleriyle de sofralarımızda!
Çiçekler sadece güzellikleriyle değil, lezzetleriyle de sofralarımızda!
Yemek kitaplarının sadece tarif içermesine ve neden-sonuç ilişkilerine girmemesine hep sinir olmuşumdur. Fakat bir radyo programında bu konuda resmen aydınlandım.
Nostaljik bir film karesinde gibiyim, önümden Sean Connery’nin James Bond’u geçiyor, belki bir alt sokaktaki barın önünde Hemingway elinde Havana purosu ve Daiquiri kokteyli ile sakalını sıvazlayarak oturup yeni romanını kurguluyor, belki Elizabeth Taylor butik otellerin birinde, aynanın karşısında makyajının son rötuşlarını tamamlıyor.
Bazen gözümüzün önündeki detaya biri onu parmakla gösterene kadar dikkat etmeyiz. Oğlak Yayınları’ndan çıkan şef Sevinç Uzcan’ın kaleme aldığı Sos Şöleni de tam böyle bir kitap!
“Sağlıklı olmak isteyen herkes bu buğdaya sofrasında yer vermeli”
Çocukken yazdığım öykülerin, şiirlerin tek bir harfi değiştirilse büyüsü bozulan ‘kutsal metinler’ olduğunu düşünürdüm. Büyüyünce bakış açım değişti. Anladım ki daha iyi yazmak için yeniliklere açık olmak, sürekli arayışta olmak ve denemeler yapmak gerek. Büyük yazarların metinlerini nasıl kurguladığına kafa yormak, yaratıcılığı zorlamak, en önemlisi de bunu sürekli kılmak yazma yolculuğunun yapı taşları… Bu atölyeyi kurgularken amacım yazmaya kafa yoran insanlara günlük, minik hatırlatmalar yapmak, onların yazma yolculuğunda onlara eşlik edebilmek… Biliyorum ki kendini geliştirmenin en önemli adımı süreklilik ve çalışma…