Hepimiz çocuklarımızı mutlu, sağlıklı, kendisiyle barışık, topluma yararlı bireyler olarak yetiştirmek isteriz. Peki, bunun bir formülü var mı sorusunu Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Prof. Dr. Yankı Yazgan’a sorduk.
Yeşilay Dergisi’nde yayınlanmıştır. Telif hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir.
Gerek kitapları gerekse araştırmalarıyla çocuk ve ergenlerin nasıl daha iyi yetiştirilebileceğine dair çalışmalar yapan Yankı Yazgan, ilham verici konuşmalarıyla da farkında olmadığımız insani yönlerimizi ortaya koyuyor ve değişen gündelik hayatın dinamiklerine karşı çocuk-ebeveyn ilişkisini masaya yatırıyor. Yazgan’a mutlu çocuk yetiştirmenin formüllerini, sorunları olan çocuklarda nelere dikkat etmemiz gerektiğini, ödül-ceza sistemini, teknolojiyle çocuk-ebeveyn ilişkisini, hedef belirlemeyi, zaman yönetimini ve anne-baba eğitiminin çocuğa katkısını sorduk.
Mutlu çocuk yetiştirmenin olmazsa olmaz formülleri var mı?
Mutlu çocuk yetiştirmenin bir şablonu yok, çocuğa ihtiyaçlarıyla uyumlu anne-babalık gerekliliği var. Her çocuğun ihtiyaçları çok farklı. Çocuğu mutlu etmek için onu sonsuz sevgi ortamında büyütmek, güvenli hayat ihtiyacını karşılamak, ona önemsendiğini gösterebilmek gerekiyor. Çocukların yaşına ve ihtiyaçlarına yönelik desteği sağlamak ise onların mutlu yetişmesinde olmazsa olmaz formül. Sınırları doğru belirlemek, çocuğun harekete geçmeyi olduğu kadar durmayı bilmesini, sadece kendisini değil başkalarını da düşünerek yaşamasını öğretmek mutlu olduğu kadar başkalarının mutlu olmasını önemseyen bir bireyi yetiştirme imkânı verir.
Kronik rahatsızlığı, uzuv kaybı ya da sağlık sorunları olan çocuk yetiştirirken nelere dikkat etmeliyiz?
Öncelikle, onlara evde özgüvenli ve iyi hissedecekleri ortamı hazırlayıp, ruh sağlıklarını koruyabilmek çok önemli. Hastalıklarının ortaya çıkardığı engelleri aşacak bir yaşam düzenlemesiyle hayatlarını başkalarıyla eşit fırsatlarda sürdürebilmelerini sağlamak birincil görev. Çocukların kronik sağlık sorunları aile içerisindeki dengeleri de bozabilir, yıpratıcı sonuçlarını önlemek için aile içi iletişimi güçlü tutmaya özen göstermeliyiz. Çocuklarının korkularına veya endişelerine ilgiyle yaklaşmak, onlara önemsendiklerini göstermek, kendilerini daha özgüvenli hissetmelerini sağlar. Anne ve babanın, kardeşlerin bu durum karşısındaki başta üzüntü ve kaygı olmak üzere duygularını ifadelerini sağlamak bu iletişimin ana amacı olmalı.
Ödül ve ceza çok tartışılıyor. Ödül ve cezanın çocuk yetiştirmede yeri ne olmalı?
Eylemlerimizle yol açtığımız sonuçları görmenin öğretici yanları var, bu sayede hayattaki eylemlerin sorumluluğunu almayı da üstlenmiş oluruz. Öte yandan ceza ve ödül sisteminin rastgele kullanılması çocuk gelişimine yarar sağlamamakla beraber, çocukların attıkları adımlardaki doğal sonuçları görmelerini engelleyebilir.
Teknoloji kullanımı ve bağımlılığı çocuk yetiştirmede ebeveynleri ne şekilde etkiliyor? Çocukları ne şekilde etkiliyor? Bu konuda önerileriniz neler?
Ebeveynlerin çocuklarına interneti yasaklaması bir çare değil, ancak sınırları iyi çizmek gerekiyor. Tablet/ekran başında geçen zaman mutlak bir ziyan diyemem, onlar aracılığıyla yapabildiğimiz pek çok şey var. Önemli olan doğru amaçlarla ve kararında kullanmak. Bu nedenle, ebeveynlerin öncelikle kendileri teknolojik cihazları doğru kullanmalı ve iyi örnek olmalı. Fazla teknolojik alet kullanımına sınırlama getirirken, bunun yerine alternatif üretmek ve bunun yerine geçecek ailece veya ebeveynlerle beraber sosyal aktiviteler yapmayı teklif etmek de lazım.
Çocukları kurslara göndermenin dozu ne olmalı? Seçimler ne şekilde yapılmalı? Çocuklara serbest zaman tanımanın önemi nedir?
Çocukların hobi edinmesi özendirilmeli elbette. Çocuğun ilgi alanlarını keşfetmesini sağlamak, yetenekli veya ilgili olduğu alanlarda daha da geliştirmek kişisel gelişimi için çok önemli. İşe yararlık duygusuna ihtiyaç özellikle ergenlikte artıyor. Üretici, kişinin sadece kendisi için değil, başkaları için de anlam taşıyan faaliyetler çocukların kimlik gelişimini olumlu etkiler. Bunun yanı sıra çocukların sınırları belirsiz, serbest zamanlarının olması onları beklenmedik, ön görülemeyen hayat olaylarına hazırlamaya yardımcı olur. Hemen bir yarar getirmeyen, anlık sonucu olmayan ama hayatın bir ayrıntısına, özellikle duyularla algılanabilecek bir ayrıntısına odaklanarak yapılan işlerin de yaşam keyfini arttırıcı etkileri var. Hobilerinin yanı sıra vakit buldukça çocuklara serbest zaman tanımak sınırları kendi çizebilecekleri, kuralları kendilerinin belirleyebileceği alanlarda özgürce gelişme fırsatı sunar.
Çocuklarla ebeveynlerin iyi zaman geçirebilmesi için önerileriniz neler?
Aile içi güzel etkinlikler yaparak ebeveynlerle çocukların ortak duygular paylaşması sağlanabilir. Mesela, ailece eğlenceli masa oyunları oynayarak tüm aileyi bir araya getirebilirler. Fotoğraf albümü hazırlayarak çocukların hayatında yeri özel olan günleri hatırlayarak beraber ilişkilerindeki yakınlığı görebilirler. Çocukları kurallarını kendilerinin koyduğu oyunlar geliştirmeye yüreklendirebilirler. Bu örnekler çoğaltılabilir.
Hedefleri çocuklar mı koymalı yoksa veliler mi? Ebeveynlerin kendi hayallerini çocuklar üzerinden gerçekleştirmeye çalışması hakkındaki düşünceniz nedir?
Aileler olarak çok gelecek odaklı düşünüyoruz. Örneğin, çocuğu anaokuluna verdiğimizde liseye nereye gideceğini düşünerek karar veriyoruz. Elbette hepimizin idealleri ve beklentileri var, bir gelecek tasarımı yapmak kaçınılmaz. Fakat, bizim beklentimiz ve çocuğun realitesi arasındaki uzlaşmayı gerçekleştirdiğimiz ölçüde çocuğa katkıda bulunuruz. Bu adım çocuğa gereken biçimde odaklanarak, onu tanıyarak ve onun (bizim dileklerimizin ötesindeki) gerçek ihtiyaçlarını anlamayı gerektirir.
Yurt dışında anne-baba okulları var. Bu okullar hakkındaki düşünceniz? Türkiye’de uygulanmalı mı?
Her anne-babanın isteği oldukça basit aslına bakarsanız. Çocuklarıyla daha iyi bir iletişim ortamı kurmak, ona ihtiyacı olan doğru bakımı verebilmek. Çocuğun ihtiyaçlarına duyarlı bir disiplinle yaklaşmak, küçük çocuklarının akıllı fikirli ve insancıl kişiler olarak büyümeleri… Ancak anne babaların bebekle ve çocukla bu ilişkiyi kurabilecek “ruh halinde” olmaları, buna elveren ve zemin sağlayan doğru bilinçle hareket etmeleri her zaman mümkün olmayabilir. İşte tam da burada temel çocuk bakım bilgilerinden aile içi iletişim becerilerine kadar verilen tüm programların yararının çok büyük olduğuna inanıyorum. Bu konuda on yıllardır sürdürülen eğitim çalışmaları (örneğin AÇEV) ülke çapında milyonlara ulaşıyor, yaşamları değiştiriyor.
Bağımlı çocuğa sahip ebeveynlere tavsiyeleriniz ne olabilir? Onları tekrar nasıl mutlu çocuklar haline getirebiliriz?
Bu soruyu konuda özelleşmiş kişilerin yanıtlaması uygun olur.
Yankı Yazgan kimdir?
Prof. Dr. Yankı Yazgan 1959 yılında dünyaya geldi. Sırasıyla Bornova Anadolu Lisesi, Ankara Fen Lisesi ve Ege Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Psikiyatri uzmanlığını Marmara Tıp Fakültesi’nde, çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanlığını ise Yale Tıp Fakültesi’nde yaptı. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde profesör, Yale Child Study Center’da öğretim görevlisi olarak eğitim ve araştırma çalışmalarını sürdürüyor.
Klinik uygulamalarda ve bilimsel araştırmalarında odağını nörogelişimsel bozuklukların tanılanması ve multimodal tedavilerinin uygulanması oluşturuyor. Beyin bilimleri, psikiyatri alanındaki bilgilerin herkes tarafından anlaşılmasını ve kullanılmasını amaçlayan popüler bilim yazıları ve kitaplarının yanı sıra çok sayıda ulusal ve uluslararası hakemli bilimsel dergi ve kitapta makaleleri yayımlanıyor. Kitapları şöyle: 99 Sayfada Ergenlikten Gençliğe, Düşe Kalka Büyümek, Çocuklu Hayat, Yaşantıların Psikolojisi ve Biyolojisi, 99 Sayfada Bebeklikten Çocukluğa, Kalbinle Düşün Aklınla Hisset, Kalp Çarpar Beyin Böler, Hiperaktif Çocuk ve Ergen Okulda, Bir Tatlı Telaş, Fellings Run Faster.