Hindistan zannettiği Amerika’ya dört kez giden Kolomb, Amerika topraklarının İspanyol sömürgesi olmasına öncülük etti. Ancak ayak bastığı tüm toprakları o kadar kötü yönetti ki yönetimi isyanlara yol açtı ve gözden düştü. Yenidünya’nın yönetim hakkını kaybetti ve ölmeden önce elde ettiği servetini büyük ölçüde yitirdi.
Cristophe Colomb’un (Kristof Kolomb) çocukluk ve gençlik dönemine ilişkin bilgiler oldukça sınırlı. Anne ve babasının İspanyol Yahudisi olduğu sanılıyor. Çocukken babasının mesleği olan dokumacılıkla uğraştığı söyleniyor ancak kendi yazdıklarında daha 14 yaşındayken denize açıldığını belirtiyor.
Colomb, 1470’lerde korsanlık yapmaya başladı. Portekiz Sao Vicente Burnu açıklarında, geçirdiği bir deniz kazasından sonra Portekiz kıyılarına çıktı ve buraya yerleşti. 1478’de varlıklı bir Portekizli aileden gelen Filipa Perestrelloe Moniz’le evlendi. Kayınbiraderi sayesinde Atlas Okyanusu’ndaki denizcilik koşulları üzerine önemli deneyimler kazandı. Portekiz’den Mina’ya yaptığı yolculuklarda rastladığı tahta parçaları suların ötesinde karanın varlığı düşüncesini güçlendirdi.
Lizbon’a dönüşünde Marco Polo’nun, Ptolemaios ve Toscanelli’nin yapıtlarını okumaya başladı. Bir dizi varsayımdan sonra Hindistan’ın 6275 km uzaklıkta olduğu sonucuna vardı. Aslında bu uzaklık, kabaca Amerika’nın bulunduğu yere denk düşüyordu.
Batı yönünde bir deniz yolculuğuna çıkmaya karar veren Kolomb, bu planını Portekiz kralına sundu; reddedilince İspanya’ya geçti. İspanyol kralı ve kraliçesinin önerisini değerlendirmeleri dört yıl sürdü ve önerisi reddedildi. Tekrar tekrar denemeleri ve çevresini araya sokmasıyla isteklerini ancak kabul ettirebildi.
Kolomb’un sefer için hazırladığı küçük filo Santa Maria, Pina ve Nina adlı 15 metre boyunda iki karaveladan oluşuyordu. Ağır ve hafif toplarla donatılan teknelere Asya’ya ulaşıldığında altınla değiştirilmek üzere ucuz ticari mallar yüklendi. Sefer için gerekli mali kaynak, Kutsal Kardeşlik adlı tarikatın verdiği para ile Kolomb’un bir dostundan aldığı paraya dayanıyordu.
Yenidünya’ya yolculuk
3 Ağustos 1492’de denize açılan filo, 12 Ağustos’ta Kanarya Adaları’na ulaştı. Son hazırlıkların ardından 6 Eylül’de sürekli batı rotasını izlemek üzere yeniden yola çıktı. Kötü hava ve yolculuğun ağır koşulları zaman zaman mürettebatın isyanına neden oluyordu. Sonunda 12 Ekim gece yarısı bir gemici: “Kara göründü” diye haykırdı.
Kolomb’un şafakla birlikte Kral Fernando ve Kraliçe Isabel adına bayrak diktiği ve San Salvador adını verdiği ada, Bahamalar’a bağlı Guanahani’ydi. Daha sonra ulaşılan küçük adalarda; yerlilerin sözünü ettiği güneydeki büyük adayı (Küba) Cipango (Japonya) sanan Kolomb, keşif için gönderdiği adada geniş tütün tarlaları bulunduğunu öğrendi. Bunun üzerine kıyı boyunca batıya doğru ilerledi. Keşfettiği Hispaniola adasına, güzelliğinden dolayı İspanyol adası anlamına gelen Espanola adını verdi. Santa Maria gemisinin karaya oturması üzerine bazı adamlarını burada bırakarak 4 Ocak 1493’te Nina ile İspanya’ya doğru yola çıktı. İki gün sonra Pina da onlara katıldı.
Dönüş yolculuğunda bir fırtına dışında hiçbir güçlükle karşılaşmayan gemiler 4 Mart’ta Portekiz kıyılarına vardı. Portekiz kralının huzuruna çıktıktan sonra 15 Mart’ta büyük bir coşkuyla karşılandığı Palos limanına girdi.
Fernando ve Isabel, Portekiz kralından daha önce harekete geçerek Kolomb’u hemen Berselona’daki saraylarına çağırdılar. Bu arada papalıktan aldıkları iki fermanla Hint Adaları üzerine egemenliklerinin tanınmasını ve Astor Adaları’nın 345 mil batısından geçen çizgi sınır olmak üzere keşfedilmemiş toprakların, iki güçlü İber Krallığı arasında paylaştırılmasını sağladılar. Barselona’ya varan Kolomb zengin armağan ve unvanlar kazandı.
İkinci yolculuğun temel hedefi; koloniler kurmak, yeni toprakları ekime açmak, ayrıca Hristiyanlığı yaymaktı. Bu seferde gemilerin sayısı 17’yi, mürettebatın sayısı ise 1000-1500’ü geçiyordu. 25 Eylül 1493’te başlayan yolculuk sorunsuz geçti ve 3 Kasım’da Amerika’ya ulaştılar. Birinci yolculukta bıraktığı kolonilerin yerlilerce ortadan kaldırıldığını görünce, adanın daha elverişli yerinde ilk Avrupa yerleşmesi olan Isabella’yı kurdu.
Kolomb, kendisine komplo düzenleneceğinin ortaya çıkması ve yiyecek sıkıntısının baş göstermesiyle çıkan isyanlar yüzünden sert tedbirler aldı. Ancak Kolomb bu tedbirler yüzünden gözden düştü ve 20 Nisan 1496’da yola çıkarak 11 Haziran’da İspanya’ya döndü. İspanya’da kendisi hakkındaki olumsuz görüşleri yok etmeyi başaran Kolomb, üçüncü kez yeni yerler keşfetmek için yolculuğa çıktı. Bir süre çeşitli adalarda dolaştıktan sonra Espanola’ya çıktı.
Ancak kötü yönetimi ve baskıcı tutumu artık ayyuka çıkmıştı; kardeşiyle birlikte tutuklanarak İspanya’ya götürülmek üzere gemiye bindirildi. Geri döndüğünde Yenidünya’nın yönetimi elinden alındı.
Dördüncü yolculuğu, Kolomb’un son Amerika yolculuğu oldu. Bu yolculuğundan bir şey elde edemediği gibi eklem iltihabından kötürümleşmiş olarak geri döndü. 1505’te geri döndüğünde anılarını yazmaya başladı. Hastalığının giderek kötüleşmesi üzerine Valladolid’de vasiyetini yazdı ve iki gün sonra da öldü. Aynı yere gömülen cenazesi, 1513’te Sevilla’daki bir Chartreuse manastırına taşındı. 1542’de ise mezarından çıkarılan kemikleri Espanola’ya götürüldü ve Santo Domingo Katedrali’ne gömüldü.