Fransa’nın II. Dünya Savaşı’nın başlarında Almanya’ya yenik düşmesi üzerine, İngiliz ve ABD kuvvetleri 1942’de Kuzey Afrika’yı işgal etti.

Savaşan tarafların bölge halkının desteğini kazanmak için yürüttüğü yoğun propaganda bağımsızlık akımını daha da güçlendirdi ve Cezayir Devrimi böylelikle başladı.

Eskiden özümleme politikasınından yana olan Ferhad Abbas, Aralık 1943’te yayımladığı “Cezayir Halkının Manifestosunla Fransa’dan ve Müttefiklerden Cezayir’e siyasal özerklik verilmesini istedi. General de Gaulle’ün savaşta gösterdikleri bağlılıktan dolayı Fransa’nın Kuzey Afrikalı Müslümanlara borçlu olduğunu açıklamasından sonra, Mart 1944’te bazı Müslüman gruplara da Fransız yurttaşlığı hakkı verildi. Buna karşın, Cezayir’deki Fransızlar ile Müslüman Araplar arasındaki sürtüşme giderek tırmandı.

Fransız Ulusal Meclisi, 20 Eylül 1947’de Cezayir için özel bir yönetim yapısı öngören ve okullarda Arapça okutulmasını kabul eden bir yasa çıkardı. Bu yasaya göre nüfusun ancak altıda birini oluşturan Avrupalılar ile çoğunluktaki Arapların eşit olarak temsil edileceği, 120 üyeli bir Cezayir Meclisi kurulacaktı. Müslümanlar bundan böyle Fransız yurttaşı sayılacak, dinsel inançlarını koruyabilecek, Fransa’da çalışabilecekti. Bu yasanın uygulanmasıyla karışıklıklar önemli ölçüde yatıştı.

Messali Hac’ın Demokratik Özgürlüklerin Zaferi Hareketi (MTLD) adını alan partisi, 1950’de Fransız yönetimine karşı eylemlere başladı. 1952’de önemsiz bir suçtan yargılanan Ferhad Abbas’ın davası, yönetimi hedef alan bir propaganda eylemine dönüştü. MTDL ve Cezayir Ulema Cemiyeti yöneticileri de öteki Arap devletlerinden destek sağlama çabalarını yoğunlaştırdılar.

Messali Nac’ın önderliğinden hoşnut olmayan bir grup gencin silahlı mücadele yoluyla bağımsızlığa uluşma amacıyla oluşturduğu Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FLN) 31 Ekim 1954’te, Betna ve Aures’te başlattığı ayaklanma yoğun bir tutuklama kampanyasına yol açtı. Ertesi yıl Ayn Abid’te ve el-Alia madenlerinden patlak veren ayaklanma, Avrupalılara yönelik bir kıyım oldu. Yönetim buna idamlarla karşılık verdi. 1956’da Fransa’da iktidara gelen hükümetin genel valiliğe atadığı Robert Lacoste, direniş hareketini zorla bastırma politikasına yöneldi. Ülkenin iç kesimlerinde giderek denetimi sağlayan FLN’nin etkisini kırmak amacıyla Cezayir’e 50 bin kişilik bir Fransız ordusu gönderdi. Bu sırada daha önce silahlı mücadeleye karşı çıkan milliyetçi önderlerin çoğu FLN’ye katılmaya başladı.

1956’da yeni bağımsızlığa kavuşan Fas ve Tunus’un Cezayir sorununa bir çözüm bulmak amacıyla görüşmeye çağırdığı Cezayirli önderlerin yakalanarak hapse atılması, ayaklanmanın daha da genişlemesine neden oldu. Ertesi yıl direnişçiler şiddet eylemlerine başladı. Cezayir’e gönderilen Fransız paraşütçü birlikleri bu girişimleri engelledi ve yoğun bir işkence uygulaması başladı. Direnişçilerin sızmalarını önlemek amacıyla Cezayir’in Tunus ve Fas sınırına dikenli tel örgüler çekildi. Bu engelin gerisinde kalan 30 bin kişilik Cezayir ordusunun saldırılarını sürdürmesi üzerine, Fransızlar Şubat 1958’de bir Tunus sınır köyünü bombaladı. Bu olay Fransa-Tunus ilişkilerinin gerginleşmesine ve İngiltere ile ABD’nin arabuluculuk girişimlerine yol açtı.

Nisan 1958’de Tanca’da toplanan Magrip Birliği Kongresi’nde alınan bir kararla Cezayir Cumhuriyeti Geçici Hükümeti oluşturdu. Bu sırada Avrupalı Cezayirlilerin Fransa ile birleşme amacıyla yürüttüğü mücadele de kızıştı. Gerginliğin Fransa’da yol açtığı bunalım sonucunda geniş yetkilerle iktidara gelen de Gaulle, Cezayirli Fransızların baskısına karşın, soruna siyasal bir çözüm bulmaya yöneldi.

Arap devletleri ile sosyalist ülkelerden destek gören GPRA ile Mayıs 1961’de resmi görüşmelerin başlamasından sonra, Fransız göçmenlerin kurduğu Gizli Ordu Örgütü sivil halka yönelik acımasız şiddet eylemlerine girişti. Altı aylık bir aradan sonra yeniden başlayan görüşmeler 18 Mart 1962’de anlaşmayla sonuçlandı. Geçici bir hükümetin gözetiminde yapılacak bir referandumda onaylanmak koşuluyla. Cezayir’in bağımsızlığı tanındı.

Ayrıca bağımsızlıktan sonra Fransa ile ilişkilerin sürdürülmesi ve Avrupalıların uyruk belirlemede serbest bırakılması öngörüldü. 1 Temmuz 1962’de yapılan referandumda 6 milyon kişi bağımsızlık lehinde, 16 milyon kişi bağımsızlık lehinde, 16 bin kişi aleyhte oy kullandı.

Savaşın Sonuçları

Üç gün sonra ülkede iktidarı teslim alan GPRA içinde çok geçmeden bölünmeler baş gösterdi. Cezayir ordusunun albaylarından Huari Bumedyen’in desteklediği Ahmed ben Bella ile FLN’nin genel sekreteri Muhammed Hıdır kısa süren bir çatışmanın ardından yönetime egemen oldu. Ben Bella devlet başkanı, Bumedyen genelkurmay başkanı olurken Hıdır, parti örgütünün başına getirildi. Altı yıl süren Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nda 10 bin Fransız subay ve eri ile 250 bin Müslüman yaşamını yitirirken, 2 milyon kadar köylü de toprağını terketmek zorunda kaldı.

Avrupalıların ülkeyi terketmesi üzerine yüksek kamu görevlilerinin, yönetici ve teknik kadroların çoğu boşaldı. Yalnızca 10 bin kadar Fransız öğretmen ülkenin en ücra köşelerinde görevlerini sürdürüyordu. Bu arada posta, demiryolu ve elektrik dağıtımı gibi hizmetlerde önemli aksama olmadı; ama çiftlik ve fabrikalarda yönetim boşluğu yüzünden üretim düştü. İşsizlik ve işçi bulma önemli sorunların başında geliyordu. Kısa bir süre önce Sahra’da bulunan petrol ve doğalgaz yeni devletin en önemli dayanağı olacaktı.

Nisan 1963’te görevinden istifa eden ve FLN’nin paralarıyla birlikte yurtdışına kaçan Hıdır, bir süre sonra Madrid’de öldürüldü. Bunu Ben Bella ile Albay Bumedyen’e karşı olan siyasal önderlerin teker teker safdışı edilmesi izledi. 1965‘te Bumedyen’in önderliğindeki ordu Ben Bella’yı devirerek yönetime el koydu.

Bumedyen başarılı yönetimini ordunun desteğiyle sürdürdü. FLN’yi yeniden örgütleme girişimleri bir ölçüde başarılı oldu. Yeni anayasa, yoğun kamuoyu tartışmalarından sonra Kasım 1978’de referandumla kabul edildi. Aralık 1978’de Bumedyen’in ölmesi üzerine FLY’nin adayı Albay Şadli Bencedid, 1979’da yapılan referandumla devlet başkanlığına seçildi.

1965’ten beri evinde gözaltında tutulan Ben Bella 1980’de serbest bırakıldı. Bu arada ekonomik alanda karılaşılan güçlükler, FLN’nin Aralık 1983’te yeniden devlet başkanlığına seçilen Bencedid yönetimini Araplaştırma politikasına karşı Berberi nüfustan kaynaklanan tepkilerin yanı sıra, ülkede bir İslam düzenin kurulmasını isteyen dinsel muhalefet ciddi boyutlara ulaştı. Ocak 1985’te Ben Bella ve FLN’nin kurucularından Ayt Ahmed, Londra’da FLN’ye karşı bir birleşik cephe kurduklarını ilan ettiler.

Cezayir’in dış politikasında, özellikle Ben Bella’nın devrilmesinden bu yana pragmatik ve milliyetçi bir çizgi ağır basıyor. Cezayirli sözcüler Filistin sorunu, Afrika’da sömürgeciliğin sona erdirilmesi, gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasındaki ekonomik ilişkiler gibi konularda ödün vermeyen bir tutumu sürdürürken, hükümet özel ABD şirketleriyle ortak ticari girişimleri destekliyor. Cezayir 1981’de İran’daki ABD’li rehinelerin serbest bırakılmasında arabuluculuk görevini de üstlendi. Bağımsızlığın kazanılmasından bu yana sosyalist ülkelerle yakın ama bağımsızlığa özen gösteren ilişkiler sürdürülüyor.

1963’te demir cevheri yatakları yüzünden Cezayir ile Fas arasında çıkan sınır savaşı Afrika Birliği Örgütü’nün (OAU) müdahalesiyle kısa sürede son buldu. İki ülke arasında 1969-1970’te belirlenen yakınlaşma 1975’te bu kez Fas’ın Batı Sahra’yı ilhak etme girişimleri yüzünden anlaşmazlığa dönüştü. Cezayir, Fas’a karşı direnen Saguia el Hamra ve Rio de Oro’nun Kurtuluşu İçin Halk Cephesi’ni (Polisario) desteklemeyi bugüne değin sürdürdü.

Kasaba.works Digital Agency