Avusturya Macaristan veliahtı Arşidük Francois Ferdinand ve karısı 28 Haziran 1914’de “Siyah El” adında bir Sırbistan Milliyetçi Teşkilatı tarafından öldürüldü. Avusturya bu olaydan Sırbistan’ı sorumlu tuttu ve bu ülkeye 27 Temmuz 1914’te saldırdı. Rusya Sırbistan’ı destekleyince Almanya Avusturya’nın yandaşı olarak Rusya’ya savaş açtı. Fransa da 1892’de imzaladığı İkili İttifak çerçevesinde Rusya’ya arka çıktı. Bunun üzerine Almanya, Fransa’ya da savaş açtığını duyurdu.
Alman Birlikleri Fransa’ya saldırmak için Belçika’ya girdiler. Daha 1839’da herhangi bir saldırı karşısında Belçika’ya yardım etmeye söz vermiş olan İngiltere, 4 Ağustos 1914’te Almanya’ya savaş açtı. Böylelikle Avrupa bir anda karışmış ve her yer kan gölüne dönmeye başlamıştı.
O yıllarda orduların savunma gücü saldırı gücünden fazlaydı. Başlangıçta güçlü filolara sahip olan İtilaf Devletleri, denizde üstünlüğü ele geçirdiler; ama daha sonra Alman denizaltıları da ticaret gemilerini batırmaya başladı. Bu savaş aynı zamanda, etkin bir rol oynamamış olsa da uçakların kullanıldığı ilk savaş oldu.
Birinci Dünya Savaşı’nın Gerçek Nedenleri
Avusturya Macaristan veliahtı Arşidük Francois Ferdinand ve karısının öldürülmelerinin savaşın gerçek sebebi olmadığını herkes biliyordu aslında. Esas sebep büyük devletlerin sömürgeleri paylaşma çabasıydı.
18.yüzyılda Sanayi Devrimi’ni gerçekleştirerek gelişen ve zenginleşen İngiltere, dünyanın her yerine yayılmış sömürgeleriyle, büyük bir imparatorluk kurmuştu. 19. yüzyılda Almanya, Fransa, Japonya, ABD gibi bazı ülkeler de hızla sanayileşmeye başladılar ve 19. yüzyılın sonlarına doğru özellikle Almanya İngiltere’ye ciddi bir rakip oldu. Büyüyen ekonomisinin ve artan nüfusunun gereksinmelerini karşılayacak sömürgeler bulmak için dünyaya açılmaya çalışan Almanya, bir çok yerde İngiltere ve Fransa ile karşı karşıya gelmeye başladı.
Balkanlarda siyasal ve ekonomik etkisini arttırmaya çalışan Avusturya- Macaristan İmparatorluğu ile Rusya’nın çatışması da, uzun süreden beri Avrupa’nın gündeminde yer alan uluslararası sorunlardan biriydi. Ayrıca, Afrika, Orta Asya ve Ortadoğu yeni sömürgeler arayan devletlerin çıkar çatışmalarına sahne olan önemli bölgelerdi.
Böylece, birbirleriyle kıyasıya çıkar çatışması içinde olan devletler, güvenliklerine yönelebilecek tehlikelere karşı önlem alma amacıyla aralarında çeşitli savunma antlaşmaları yaptılar. İtilaf ve İttifak Devletleri diye anılan iki karşıt cephe işte bu tür anlaşmaların ürünü oldu.
Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı’na nasıl girdi?
Osmanlı Devleti savaşın başlangıcında tarafsız kaldı. Fakat Avrupa’da savaşın başlamasından sonra, Alman savaş gemilerinden ikisi Osmanlı Devleti’ne sığındı. Türk donanmasına katılan bu gemiler, Karadeniz’de yaptıkları bir manevra esnasında saldırıya uğradıklarından Rus liman ve kıyılarını bombaladılar. Bu olay Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesine neden oldu. Osmanlı Devleti, 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı’na 29 Ekim 1914’te, İttifak Devletleri yanında girdi.
Batı Cephesi
Kara savaşlarının geçtiği en önemli iki alana, Almanya’nın batısı ve doğusu anlamında, Batı Cephesi ve Doğu Cephesi adları verildi. Daha sonra İtilaf Devletleri deniz kuvvetlerinin desteğiyle savaşı, özellikle Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de, yeni bölgelere sıçrattı ve Almanların sömürgelerini ele geçirme olanağı buldu. Bir başka cephe de 1915’te İtalya’nın Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na saldırmasıyla, bu iki ülke arasındaki Isonzo Vadisinde açıldı.
Almanların iki cephede birden savaşabilmesini sağlayacak savaş planı, 1905’te General Alfred von Schlieffen’ce hazırlanmıştı. Amaç Doğu Cephesi’nde asker sayısı düşük tutulurken, Alman ordusunun olanca gücüyle Belçika üzerinden Fransa’ya girip, Fransız ordusunu ezmesiydi. Ama Fransızlar, Alman saldırısını Paris yakınlarında yer alan Marne Savaşı’nda durdurunca Schlieffen’in planı bozuldu ve Almanya savaşı kısa bir sürede kazanma şansını yitirdi.
Bundan sonra Batı Cephesi’ndeki savaş, 1918 yazına kadar siper savaşı biçiminde sürdü. Genellikle savunmada kalan Almanlar 1915’te bu cephede ilk kez zehirli gaz kullandılar. İtilaf askerleri önce paniğe kapıldı ancak daha sonra gaz maskeleriyle kendilerini koruyarak Alman saldırısını püskürttüler.
İngilizler, siper ve engel tanımayan zırhlı bir motorlu taşıt olan tankı ilk kez bu cephede kullandılar. Ne var ki 15 Eylül 1916’da Somme Irmağı yakınlarında az sayıda tankla saldırıya geçmiş olmaları, başarı şanslarını yitirmelerine yol açtı.
1917’de şiddetle süren, büyük can ve mal kaybına yol açan çatışmalar Batı Cephesi’nde iki tarafı da zayıflattı. 1917’de Fransız ordusunda baş gösteren ayaklanmaları önlemek ve genelde duruma bir çözüm bulmak için Sir Douglas Haig, Ypres yakınlarında yeni bir saldırı başlattı. Üç ay süren şiddetli çatışmalardan sonra bu saldırı da Passchendaele bataklıklarında son buldu.
Doğu Cephesi
Doğu Cephesi’nde savaş, batıya göre daha belirsiz bir çizgide sürdü. Saldırgan tarafın gücüne göre zafer kimi zaman bir tarafın kimi zaman öbür tarafın oldu.
- Ağustos’unda Doğu Prusya’ya giren Ruslar, Tannenberg Savaşı’nda, daha sora bütün Alman ordularının başına geçecek olan Paul van Hindenburg ve Erich Ludendorff komutasındaki birliklerce büyük bir yenilgiye uğratıldı.
- yazında Almanlar, Ruslar’ı Doğu Cephesi’nde geri püskürtünce, bu başarıdan umutlanan Bulgarlar da İttifak Devletleri’ne katıldılar. Almanya, Avusturya ve Bulgaristan birlikleri Sırbistan’ı işgal ettiler. Sırbistan’a yardım etmek için Yunanistan’ın Selanik kentine çıkarma yapan İtilaf Devletleri savaşın sonuna kadar başarı sağlayamadı.
Ruslar 1916’da silah ve cephane açısından büyük sıkıntı içindeyken Bukovina bölgesinde, Avusturyalılar’a karşı beklenmedik bir saldırıya giriştiler. Bu saldırının başarıyla sonuçlanmasından yüreklenen Romanya, İtilaf Devletleri’ne katılmak istediyse de, Batı Cephesi’nden çektikleri birliklerle Romanya’ya saldıran Almanlar, Rumenler’i büyük bir yenilgiye uğrattılar.
İtalya, İtilaf Devletleri’ne 1915’te katıldı. İtalya ile Avusturya sınırındaki dağlar Avusturyalılar’ın elindeydi ve İtalyanlar zorlu çatışmalar sonucu çok az ilerleyebildi, ağır kayıplar verdiler.
Ruslar 1914’te Sarıkamış üzerinden Erzurum’a doğru ilerlediler. Enver Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Ardahan ve Sarıkamış’ta, şiddetli kışın da etkisiyle çok büyük kayıplar verdi. 1916’da geniş çaplı bir saldırı başlatan Çarlık Rusya’sı birlikleri; Trabzon ve Erzincan’ı alarak, Van Gölü’ne kadar indiler. Osmanlı ordusunun başlattığı karşı saldırı Muş ve Bitlis’in geri alınmasından sonra durduruldu. Bundan sonra bu cephede önemli bir gelişme olmadı.
18 Mart 1915’de büyük bir İtilaf donanması Çanakkale Boğazını geçmeye çalıştı; fakat Türklerin savunması karşısında geri çekilmek zorunda kaldı. Mustafa Kemal Çanakkale’de gösterdiği başarıdan dolayı 1 Haziran 1915’de Albaylığa yükseldi.
Anafartaları yandan çevirmek isteyen yüz bin kişilik İngiliz ordusu, Conkbayırı ve Kocatepe’de Mustafa Kemal tarafından yenildi. Bu yenilgiden sonra bir daha saldırıya cesaret edemeyen İtilaf kuvvetleri Çanakkale’den çekildi.
Osmanlı Devleti bu savaşta Galiçya, Kafkasya, Makedonya, Suriye ve Irak cephelerinde çarpıştı ve birçok zaferler kazandı. Fakat 1917’de ABD’nin İtilaf Devletleri yanında savaşa girmesi, savaşın gidişini İttifak Devletleri aleyhine çevirdi.
Mondros Ateşkes Antlaşması
Filistin ve Suriye cephelerinde, İngilizlerle yapılan savaşlarda Türk Ordusu yenildi. Yenilgiler üzerine Talat Paşa sadaretten çekildi. Mondros Mütarekesi’nin ardından da ülkeyi terk etti.
Yeni sadrazam Ahmet İzzet Paşa, durumu tehlikeli görerek İtilaf Devletleri’nden ateşkes istedi. Mütareke, Limni adasında Osmanlı delegesi Bahriye Nazırı Rauf Bey (Orbay) ile İngiliz Amirali Galdrop (Calthrope) arasında 30 Ekim 1918 tarihinde imzalandı.
Ateşkesin önemli maddeleri arasında; Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nın Müttefiklerin savaş gemilerine açılması, Türk Ordusunun terhis edilmesi, Türk donanmasının teslim edilerek gösterilecek limanda tutuklu bulunması, Türklerin elinde bulunan bütün liman ve demiryollarından Müttefiklerin faydalanması, Toros tünellerinin işgali, telsiz, telgraf ve kabloların Müttefik Devletler’in memurları tarafından kontrol edilmesi ve Müttefikler kendi emniyet ve selametlerini tehdit altında gördükleri takdirde askeri noktaları işgal edebilmesi gibi ağır koşullar vardı.
Mondros Ateşkesi’nin koşulları Osmanlı İmparatorluğu’nun varlığına son verir nitelikteydi. Ateşkes bütün savunma imkanlarını ortadan kaldırmıştı. Osmanlı Hükümeti bu şartları kabul etmekle kendini düşmana teslim etmişti.
Kara Savaşlarının Son Aşamaları
Rusya’daki 1917 Devrimi, İtilaf Devletleri’nin Doğu Cephesi’nde çökmesine yol açtı. Almanlar başka yerlerde savaşabilmek için birliklerini bu cepheden çekti. Avusturyalılarda birlikte Caporetto’da ani bir saldırı düzenleyerek İtalyanlar’a ağır kayıplar verdirdi ve Piave Irmağı’na kadar sürdüler.
Bu arada Alman denizaltılarının ticaret gemilerine saldırması, ABD’nin İtilaf Devletleri’nin yanında savaşa katılmasına neden oldu. Ayrıca 1917 başlarında Almanya’nın, kendi safına çekmek için Meksika’ya ABD’nin Texas, New Mexico, Arizona eyaletlerini verme sözünde bulunduğu öğrenilince, ABD’nin savaşa girme kararı kesinleşti.
- Mayıs’ında ABD hükümeti Askerlik Yasası’nı çıkarınca 21-30 yaş arasındaki tüm erkekleri silah altına alma yetkisine sahip oldu. 1917-18 kışı, İtilaf Devletleri ABD birliklerini bekledi. Bu durumdan yararlanan Almanlar,
- baharında son bir yarma girişiminde bulundu. İtilaf Devletleri bu şiddetli saldırıları zorlukla durdurabildi. ABD’den her ay 300 bin askerinin gelmeye başlamasıyla durum değişti.
1918 Temmuz’unda saldırı sırası İtilaf Devletleri’ne gelmişti. Fransızların güneyde geliştirdikleri başarılı bir saldırının ardından, İngiltere, Kanada ve Avustralya birlikleri 8 Ağustos’ta Amiens yakınlarında genel bir saldırı başlattılar. Kasım ayında Almanlar savaşın başladığı 1914 hattına çekilmişti.
İtilaf ordularına Selanik’te yenilen Bulgarlar, 29 Eylül’de teslim oldular. İtilaf güçleri bu kez İtalya’da Piave Irmağı’nı geçti ve Vittorio Veneto Savaşı’nda kesin bir yenilgiyle uğrayan Avusturya, 3 Kasım’da Padova Ateşkes Antlaşması’nı imzaladı.
Deniz Savaşları
Amiral Sir John Jellicoe komutasındaki İngiliz büyük donanması, daha güçsüz ve deneyimsiz Alman açık deniz donanması ile karşılaşmak için sabırsızlanıyordu. Fakat Almanlar İngiliz ablukalarına karşılık, ticaret ve yolcu gemilerine saldırmaya başlayınca savaşın kaderi değişti. ABD, Almanya’nın bu tutumunu protesto etti.
Bir Alman denizaltısının İngiliz yolcu gemisi Lusitania’yı batırması ve içlerinde ABD’lilerin de bulunduğu 1200’e yakın yolcunun ölmesi ABD’nin İtilaf Devletleri’ne verdiği desteği ve savaşa girişini büyük ölçüde etkiledi.
Almanlar bu savaşta, çoğunluğu 1917 ve 1918’de olmak üzere yaklaşık 200 denizaltı yitirdiler. Gene de Alman denizaltıları altı bin gemi batırdı.
Hava Savaşları
1.Dünya Savaşı’nda hava kuvvetlerinin en önemli görevi deniz ve kara savaşlarını desteklemekti. Savaşın başlarında, karacıların ve denizcilerin hava kuvvetleri ayrı ayrıydı. O günlerde uçaklar emekleme dönemindeydi ve en kullanışlı uzun yol hava ulaşım aracı Almanların geliştirdiği, kocaman bir puro görünümündeki zeplin hava gemileriydi.
1915 başlarında zeplinler geceleri İngiliz kentlerini bombaladı. Ama 1916’dan sonra savaş uçakları ve uçaksavarlar devreye girince, zeplinlerin saldırıları azaldı. 1917’de Alman uçakları Londra’yı ve öbür büyük kentleri, genellikle ay ışığında, kimi kez de gündüzleri bombalamaya başladı.
Savaşın sürdüğü cephelerde düşmanın yerini ve hareketlerini gözlemek ve fotoğraf çekmek için de uçaklar kullanıldı. Uçaklar aynı zamanda demiryolu kavşaklarını, havaalanlarını ve levazım depolarını da bombalamak için kullanıldı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Paylaşılması
13 Kasım 1918 sabahı, İtilaf Devletlerinin 60 parça savaş gemisinden meydana gelen filosu İstanbul limanına geldi. Bir kısım azınlıkların sevinç gösterileri arasında karaya ayak bastılar. Bu olay üzerine İstanbul’da ilk milli tepkiler baş gösterdi. Mütareke hükümlerine göre önemli demiryolu istasyonları, telgraf merkezleri, silah depoları İtilaf Devletlerine teslim ediliyordu.
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na girdikten sonra, İtilaf Devletleri yaptıkları gizli anlaşmalarla Osmanlı İmparatorluğunu aralarında paylaştılar. O sırada İtalya’nın İtilaf Devletleri yanında savaşa katılabileceğini bildirmesi üzerine İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya arasında Londra’da gizli bir anlaşma yapıldı (26 Nisan 1915). Bu anlaşma Türkiye’nin Asya’daki toprakları paylaşıldığı takdirde İtalya’nın payının, üç Müttefik Devletin payından az olmamasını içeriyordu.
Bu anlaşmaya rağmen üç Müttefik, birinci gizli anlaşmayı İtalya’dan bir yıldan fazla gizledi. 1916’da Rusya, İngiltere ve Fransa arasında imzalanan birinci anlaşma İtalya’ya bildirilince İtalya kendisine ayrılan payı az buldu.
İtilaf Devletleri arasında bu görüşmeler devam ederken Rusya’da 1917 İhtilali çıktı ve Çarlık rejimi yıkıldı. Rus ordusunun Türklere ve Almanlara karşı direnen kuvveti zayıfladı. Bu sırada İtalya dostluğuna ihtiyacı olan İngiltere ve Fransa İzmir’i de İtalya payına ilave etti.
Savaşın Sonu
Almanlar 3 Ekim 1918’de ABD Başkanı Woodrow Wilson’a ateşkes istemiyle başvurdular. Başkan kayıtsız şartsız teslim olmalarını istedi. Bu sırada İtilaf Devletleri’nin deniz ablukası nedeniyle açlıktan kırılan Alman halkı 4 Kasım 1918’de ayaklandı.
Alman ordularının tam bir bozguna uğramamasına karşın, 11 Kasım 1918 sabahı Alman yetkililer yenilgilerini kabul eden bir silah bırakma antlaşmasını imzaladılar. Barış antlaşmalarının ilkelerini ABD Başkanı Wilson, İngiltere’de 1916 sonundan beri başbakan olan David Lloyd George ve Fransız Başbakanı Georges Clemencau saptadı. Bu anlaşmada Avrupa’daki sınırların, bir ulusun başka bir ulusun egemenliğinde kalmamasını sağlayacak bir biçimde düzenlenmesine çalışıldı.
Kim ne elde etti?
Almanya, Alsace-Lorraine’i Fransa’ya, Silezya’nın bir bölümünü yeniden kurulan Polonya Devleti’ne verdi ve tüm sömürgelerini yitirdi. Macaristan’ın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu; kuzey bölgesindeki toprakları yeni Çekoslovakya ve Polonya Devletleri’ne, doğusundaki bazı yerleri Romanya’ya, güneydekileri, sınırları genişletilen Sırp Devleti Yugoslavya’ya bırakırken, batıdaki Fiume bölgesini İtalya aldı. Baltık kıyısında Estonya, Letonya ve Litvanya adında üç yeni devlet kuruldu.
Osmanlılar ile yapılan Sevr (Sevres) Antlaşması ile Osmanlı topraklarının bir bölümü Yunanistan ve başka bazı devletler arasında paylaştırıldı. Mustafa Kemal başkanlığındaki Ankara Hükümeti’nin tanımadığı bu antlaşma Kurtuluş Savaşı sonunda ortadan kalktı.
Ortadoğu’da o zamana kadar Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde bulunan topraklar ile Almanya’nın sömürgeleri, Milletler Cemiyeti adına yönetilmek üzere, bazı İtilaf Devletleri’nin mandası altına girdi. Dünya barışını korumak ve anlaşmazlıkları çözmek için kurulan Milletler Cemiyeti pek başarılı olamadı.
Almanya yalnızca gönüllülerden oluşan kısıtlı bir kara ve deniz ordusu bulundurabilecek, denizaltı, tank gibi savaş araçlarına sahip olamayacağı gibi hava kuvvetleri de oluşturamayacaktı.
28 Haziran 1919’da Almanya ile imzalanan Versay (Versailles) Antlaşması ile Milletler Cemiyeti’nin kurulmasını öngören yazılı antlaşma aynı gün yürürlüğe girdi. Senatosunda Milletler Cemiyeti’ne girmesine karşı çıkıldığı için ABD; Versay Antlaşması’nı tanımadı, Almanya ve Avusturya ile 1921 Ekim’inde ayrı barış antlaşmaları imzalandı.
Savaşın doğrudan yol açtığı ölümler yaklaşık beş milyonu İtilaf Devletleri’nden olmak üzere sekiz milyona ulaştı. Ayrıca 21 milyon sivil yaralandı. Bunlara ek olarak dünyanın değişik bölgelerinde, savaş yüzünden ortaya çıkan hastalık ve kıtlıklardan da 20 milyona yakın insan öldü.
Birinci Dünya savaşında asker ve sivil olarak insan kayıpları
|
Osmanlı İmparatorluğu : 400 000
Sırbistan : 400 000 Toplam 8 milyon insan öldü.
|