Buharlı makinelerin ve fabrikalarda kullanılan öbür makinlerin icadı insanlara, iş yapmada yardımcı olacak büyük bir fiziksel güç kazandırdı. 20. yüzyılın sonlarında gelişen bilgisayarlar ise bize büyük bir zihinsel güç kattı. Daha şimdiden yaşama ve çalışma biçimimizi değiştirdiler. Bu değişim “Bilgisayar Devrimi” olarak adlandırılıyor.
Bilgisayar aritmetik işlemlerin dişli çark ve çubukları döndürerek yapılan mekanik hesap makinelerinin evrimi sonucu ortaya çıktı. İlk mekanik hesap makinesi, Fransız mucit Blaise Pascal tarafından 1642’de yapıldı. Daha sonraki 200 yıl boyunca Pascal’ın hesap makinesi geliştirildi ve 1833’te İngiliz Matematikçi Charles Babbage değişik aritmetik işlemlerini yapacak biçimde “programlanabilen” bir makinenin tasarımını yaptı.
Komutlarını delikli kartlardan alan bu hesap makinesine “çözümleyici makine” adı verildi. Makinede mekanik girdi, işlem, bellek ve çıktı birimleri bulunuyordu. Babbage bilgisayarın çalışma ilkelerini anlamıştı ama “çözümleyici makine” hiçbir zaman tamamlanamadı. Çünkü zamanın teknikleri makinenin parçalarının istenen duyarlılıkta yapılmasına olanak vermiyordu.
Bilgisayara adım adım
Yüzyılı aşkın bir süre sonra Babbage’in düşüncesinin doğruluğu kanıtlandı. 1944’te ABD’de elektrikle çalışan mekanik bir bilgisayar yapıldı. Bundan bir yıl önce İngiltere’de ilk elektronik bilgisayar icat edilmişti. “Colosus” adı erilen bu bilgisayar düşman şifrelerini çözmede kullanıldı ve II. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın yenilgiye uğramasında önemli rol oynadı.
Colossus, Amerikalılar’m mekanik bilgisayarından çok daha güçlüydü ve o tarihten sonra yalnızca elektronik bilgisayarlar yapılmaya başlandı. Colossus özel amaçlı bir bilgisayardı ve yalnızca şifre çözmede kullanılıyordu.
Değişik görevleri yerine getirmek için programlanabilen elektronik bilgisayarlar, II. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD ve İngiltere’de geliştirildi. Bunlardan ilki, ABD’de 1946’da tamamlanan ENIAC’tı. Bu ilk bilgisayar geniş odaları kaplayan ama güçleri günümüzdeki cep bilgisayarları kadar bile olmayan dev makineydi. Yapımında kullanılan elektron lambalarının çalışırken ısınması ve sık sık yanması bilgisayarları güvenilmez kılıyordu.
Bilgisayarın beş kuşağı
Lambalı bilgisayarlar “birinci kuşak” bilgisayarlar olarak bilinir. 1940’lardan bu yana üç kuşak bilgisayar daha geliştirildi. 1950’lerde transistörler lambaların yerini aldı. 1960’larda ise birçok transistörün bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş tümleşik devreler transistörlerin yerine geçti.
Bunların ardından da 1970’lerde mikroçiplerle birlikte dördüncü kuşak bilgisayarlar ortaya çıktı. Bütün bu gelişmeler bilgisayarları daha güçlü, daha güvenilir kıldı. Aynı zamanda çok daha küçük ve ucuz bilgisayarlar yapılabildi. 1980’lerde Amerikan ve Japon teknolojilerinin elektronik ve küçülme alanındaki ürünü olan ev bilgisayarları ortaya çıktı.
Günümüzde, 1990’lardan başlayarak bilgisayar teknolojisine egemen olması beklenen beşinci kuşak bilgisayarlara doğru ilerleme görülüyor. Çok daha güçlü olacağı düşünülen bu bilgisayarlar büyük olasılıkla, bugünkülere göre daha fazla insan beyine benzer biçimde çalışacak. Bunun için de kendi deneyimlerinden öğrenebilmeleri gerekecek.
Beşinci kuşak bilgisayarlar insanlarla konuşabilecek, onları dinleyebilecek ve belki de düşüncelerini anlayabilecek. Böylece bilgisayarlar yapay zekalarını daha da geliştirebilecek. “Düşünen” bilgisayarların yardımıyla, robotlar bizim için daha çok iş yapacak. Görme, duyma, dokunma, gibi yeni duyular kazanacaklar.
Bütün bu gelişmeler göz önüne bulunduğunda ve internet de hesaba katıldığında neden “bilgisayar devrimi”nden söz edildiği daha iyi anlaşılabilir.