Göksemin bio photo

Göksemin Gökalp Özdemir Calvin Klein, Swatch, G-Star Raw ve Vakko dâhil birçok yerli ve yabancı markada marka yöneticiliği yaptı. 500’ü aşkın girişimcinin büyüme sürecinde rol oynadı. G2O Consultancy Kurucusu, Stratejik Marka ve Dijital Pazarlama Danışmanı Özdemir’e yazarların markalaşma sürecini sordum.

Konumlandırma, pazarlama, markalaşma ve modern dünyanın getirdiği pek çok kavram ve gereklilik yazarlar için de geçerli. Uluslararası pek çok ünlü marka ile çalışan ve aynı zamanda Türkiye’deki start up ekosistemi içindeki girişimcilerin büyümesine katkı sunan Göksemin’e yazarların, yayınevlerinin, hatta kişilerin markalaşma sürecinde neler yapması gerektiğini sordum. Çok basit ve etkili birkaç öneride bulundu. Uygulayın ve sonucu da bizimle paylaşın!

Bir marka danışmanı olarak yazarları hiç inceledin mi? Marka danışmanı gözüyle yazarların markalaşmasını, konumlandırmasını nasıl değerlendiriyorsun?
Benim işim, şirketlere, girişimcilere marka stratejileri oluşturmak, ilerledikleri yolda bu işi nasıl büyütürler nasıl daha çok gelir elde ederler bunu anlatmak.

Bu süreçte, şirketten önce, kişilerin kendi kişisel markaları ne kadar güçlüyse, kendi hedefleri ne kadar belliyse ve duruşları sağlamsa, o şirketler o kadar daha başarılı oluyor. O yüzden kişilerle bir bütün halinde bu işi yürütmeyi tercih ediyorum.

Kitapları da aynen bu şirketler gibi düşünebiliriz. Dünyanın en iyi kitabı bile olsa, yazan kişinin hayattaki konumlanması net değilse, o zaman bunun bir anlamı yok. Mor İnek – Farklılaşarak İşinizi Dönüştürün kitabının yazarı ve çok severek takip ettiğim Seth Godin, 25 yıldır adından bahsettirebiliyorsa, bunun sebebi kişisel markasına yatırım yapmış olması ve bu konuda gösterdiği tutarlılıktır. Türkiye’de yazarların bu süreci hafife aldığını görüyorum. Unutmayın ki, siz markalaşma süreciniz için gerekeni yapmazsanız, birileri sizin yerinize yapar.

Türkiye’de sanat ve edebiyat alanında faaliyet gösteren kişiler için ‘marka olmaya’ nasıl bakılıyor? Sence marka kavramını bu alanlarda kullanmalı mıyız?
Marka sadece logo veya yazı fontlarından ibaret değil. Marka, yaptığınız işle karşı tarafın kafasında yarattığınız algıdır. Bu algı yaratma meselesi sadece ürünler için değil, insanlar için de geçerli. Bir yazar “benim markam yok ki” dememeli. Burada soru kişisel markan var mı yok mu değil. Kişisel markan var! Peki, bunun için ne yapıyorsun? İşte soru aslında bu.

Şu an çevremizdekilere, “Mürsel’i nasıl bilirsin?” desek, herkes bir yorum yapar, bu durumda başta bahsettiğim marka algısı devreye girmiş demektir.

Türkiye’de kişisel marka, kişisel pazarlama gibi algılanıyor. Zamanında kapı kapı gezen pazarlamacılar vardı, aynen o şekilde konumlanıyor sanki. Bu kişisel satış meselesi, olmayanı varmış gibi gösterme, hava atma meselesi değil. Kendinizi doğru ifade edebilme, takipçilerinizin, okurlarınızın olduğu yerlerde kendinizi doğru konumlandırabilme meselesi.

Türkiye’deki yayınevlerini bir marka profesyoneli olarak nasıl değerlendiriyorsun? Ne tür fırsatlar var? Yayınevlerinin ne tür çalışmalar yapması onların pazarını büyütür?
Bugün bir kıyafet markası kursanız, nasıl bir dijital stratejiniz olması gerekiyorsa yayınevleri için de hiçbir farkı olmamalı. Katalog şeklinde, sadece kitap görsellerinin paylaşıldığı sosyal medya hesaplarına artık biraz daha özen gösterilmeli. Yayınevleri bu konuya gerekli ilgili göstermiyor.

Yayınevleri, e-ticaret sitelerinin ve sosyal medya hesaplarının bir kitap rafından daha fazlası olduğunu anlamalı. Bu platformlarda, ilk amaç satış değil, okuyucu ve takipçiyle etkileşim kurmak olmalı. Sadece göze hitap eden paylaşımlarla ilerlemek yerine, satış yönelik içerik stratejileri geliştirmeliler. Bunu başarırlarsa zaten satış arkasından doğal olarak gelir.

Kolayca herkesin atabileceği markalaşma adımları nelerdir?
Bundan 20-30 sene önce bir girişimcinin veya bir yazarın sesini duyurması çok zor ve daha maliyetliydi. Bugün bu çok daha kolay. Zor olan tek şey, sesinizi duyuracağınız mecralar kalabalık. İşte bu aşamada, doğru stratejinin önemi devreye giriyor. Şunu unutmayın! Bu strateji hem çevrimiçi hem çevrimdışı olarak düşünülmeli. Strateji dediysek çok plaza tarzı zor kararlar gibi düşünmeyin. Bugün bir komşu teyze, “Kitabın nasıl gidiyor evladım” diye sorduğunda, ona vereceğiniz cevap dahi kişisel markanızın önemli bir parçası. Yazarlar için ilk etapta birkaç başlık paylaşabilirim;

Dijital İtibar: Google’da ne kadar biliniyorsanız o kadar güçlüsünüz. Adınızı, kitabınızı Google’da arayın, ne görüyorsunuz? Ne görmek isterdiniz? Bunları not edin. Daha çok röportajınız mı olsun isterdiniz? Ona göre adım atın. Daha çok konuşmalarınızın olduğu videolar mı görmek isterdiniz? Youtube içerikleri üretmeye yönelin.

Sosyal medya kanalları: Sadece Instagram açayım, oradan yürüyeyim olmaz. Bunu 360 derece düşünün. Bir web-siteniz olmalı, Instagram, Facebook, Twitter ve Linkedin gibi hesaplarınız aktif kullanılmalı. Bu nasılsa kişisel hesabım deyip aklınıza geleni koymayın. Hesaplarınızda profesyonel durmayan içerikleriniz gözden geçirin. Her mecrada tutarlı paylaşımlarınız olsun. Bir tarafta ciddi bir yazar görüntüsü vermeye çalışırken, öbür tarafta partileyen bir duruşunuz olmamalı.

Hedef kitle: Kitabınızı hedef kitlesi net olmalı. Sosyal medya üzerinden yapacağınız paylaşımlar “güzel” diye değil, hedef kitlenize fayda sağlayıp sağlamayacağı düşünülerek planlanmalı. Elinize kâğıt ve kalem alın, kimin sizi takip etmesini hayal ediyorsunuz, 2-3 tane karakter profili çıkarın. Onlara isim verin, ne yerler, nerelere giderler, evliler mi, hafta sonunu nasıl geçirirler bunları not edin. İçeriklerinizi üretirken onlar bunu sever mi diye düşünün.

İmaj: Sadece popçuların imajı olmaz. Birisiyle tanıştığınızda, ilk izlenim saniyenin onda biri kadar kısa bir sürede gerçekleşiyor. Belli bir giyim tarzı edinmek, gülümsemek, vücut diliniz ve iyi bir dinleyici olmak imajınız açısından üzerinde çalışabileceğiniz konular.

Kendi işini yapmayıp kurumsal alanda çalışanlar da bir marka olabilir mi?
Kesinlikle! Kişisel marka size güç ve kontrol sağlar. Bir kişi müşterileri, iş arkadaşları tarafından güveniliyorsa, işvereni tarafından da göreceği saygı ona göre olur. Kurumsal alanda kişiler arasında inanılmaz bir yarış var. Bugün kişisel markasına önem verenler kurumsal hayatta daha fazla öne çıkıyor.

İşe alım süreçlerinde sosyal medya profillerinin dikkate alınma oranı yüzde 89 (Jobvite Social Recruiting Araştırması). LinkedIn ve sosyal medya hesaplarınızı bilinçli yönetmek, güçlü olduğunuz konuda yazılar yazmanız, 90 saniyelik kendinizi en doğru şekilde ifade edeceğiniz bir konuşma metninizin olması gibi faktörler sizi bir adım ileri taşır.

Göksemin Gökalp Özdemir kimdir?
İşletme ve MBA eğitimlerini tamamladıktan sonra Calvin Klein, Swatch, G-Star Raw ve Vakko dahil birçok yerli ve yabancı markada marka yöneticiliği görevini üstlendi.

Bugüne kadar 500’ü aşkın girişimcinin büyüme sürecinde rol oynadı. Girişimcilere iş yönetimi, marka ve dijital pazarlama üzerine danışmanlık verirken, Google Launchpad, İş Bankası Workup, Seedstars, BBVA Momentum, Grants4Apps ve Startupbootcamp gibi dünya çapında girişimcilik programlarında mentorluk yapıyor.

Red Bull, Kagider, Vitra Eczacıbaşı, Google başta olmak üzere 50’yi aşkın kurumda konuşmacı oldu. Bunun yanı sıra Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde ve şirketlerde, Marka, İş yönetimi ve Dijital Pazarlama üzerine eğitimler vermeye devam ediyor.

Linkedin: https://www.linkedin.com/in/goksemingokalpozdemir/
Instagram: @goksemin

Bir yanıt yazın

Kasaba.works Digital Agency