Araplarla İsrailliler arasındaki ilk savaş, 1948’de İsrail Devleti’nin ilanından hemen sonra çıktı. Mısır, Ürdün, Irak, Suriye ve Lübnan’dan gelen Arap kuvvetleri, Filistin’in Yahudilere verilmemiş bulunan güney ve doğu bölgelerini işgal etti ve ardından küçük bir Yahudi mahallesi olan Eski Kudüs’ü ele geçirdi.

Bu arada İsrailliler Yahuda Tepeleri üstünden Kudüs’e giden ana yolu denetim altına alarak, Arapların saldırısını püskürttü. 1949’un başlarına gelindiğinde İsrailliler Gazze Şeridi dışında, eski Mısır-Filistin sınırına kadar uzanan bütün Necef’i işgal etmeyi başarmıştı. Şubat 1949’dan Temmuz’a değin İsrail ile Arap ülkeleri arasında ayrı ayrı yapılan ateşkes anlaşmaları sonucunda görüşmelerden önceki hattın geçtiği yerde geçici bir sınır belirlendi.

Mısır’da Cemal Abdünnasır’ın iktidara gelmesiyle gerginlik yeniden arttı. Nasır’ın Avrupalıların denetimindeki Süveyş Kanalı’na el koymasının doğurduğu uluslararası bunalımın tam ortasında Ekim 1956’da İsrail, düşman Arap üslerini imha etmek üzere Sina Yarımadası’na girdi. İsrail ordusu beş gün içinde binlerce tutsak alarak Gazze, Rafa ve El-Aris’i ele geçirdi ve yarımadanın Süveyş Kanalı’nın doğusunda kalan kesiminin büyük bölümünü işgal etti. Böylelikle İsrail, Akabe Körfezi üzerinden deniz ulaşımını sağlayabilecek duruma geldi. Bu Mısır için yeni bir tehditti. İngiliz-Fransız ortak müdahalesinin ardından Aralık 1956’da Birleşmiş Milletler Acil Kuvveti bölgeye yerleştirildi ve sonunda Mart 1957’de İsrail kuvvetleri geri çekildi.

Altı Gün Savaşı

Arap ve İsrail kuvvetleri 5-10 Haziran 1967’de üçüncü kez çarpıştılar; bu çarpışma daha sonra Altı Gün Savaşı olarak adlandırıldı. 1967’nin ilk aylarında İsrail köylerine yönelik Suriye bombardımanı yoğunlaşmaştı. İsrail hava kuvvetleri buna misilleme olarak Suriye’nin altı ucasını düşürünce Nasır, Sina sınırı yakınındaki kuvvetlerini harekete geçirdi. Bu savaş sırasında İsrail, Mısır hava kuvvetlerini saf dışı bırakarak hava üstünlüğünü sağladı. Bu savas

Araplar Eski Kudüs’ü, Sina’yı, Gazze Şeridi’ni, Ürdün Irmağı’nın batısında kalan ve Batı Yakası diye adlandırılan Ürdün topraklarını ve İsrail-Suriye sınırındaki Golan Tepeleri’ni kaybettiler.

Altı Gün Savaşı’ndan sonra yer yer süren çarpışmalar 1973’te yeniden tam bir savaşa dönüştü. 6 Ekim’de, Yahudilerin kutsal günü Yom Kippur’da İsrail, Süveyş Kanalı’ı üzerinden Mısır’ın, Golan Tepelerinden de Suriye’nin saldırısına uğradı. Arap kuvvetleri daha önceki savaşlara oranla çok daha iyi çarpışarak İsrail’i ağır kayıplara uğrattı. Bununla birlikte İsrail ordusu, Suriye topraklarına girdi ve Süveyş Kanalı’nı geçip kuvvetlerini kanalın batı yakasına yığarak Mısır ordusunu kuşattı.

Ateşkes ve Barış

İsrail ve Mısır Kasım’da bir ateşkes antlaşması, ardından da 18 Ocak 1974’te bir barış anlaşması imzaladılar. Antlaşma uyarınca İsrail, Sina’da Mitla ve Gidi geçitlerinin batısına çekilerek, buna karşılık Mısır da kanalın doğu yakasındaki güçlerini azaltacaktı. İki ordunun arasına BM barış gücü yerleştirildi. Bu anlaşma 4 Eylül 1975’te imzalanan ikinci bir antlaşmayla tamamlandı. İsrail ile Suriye arasında da 31 Mayıs 1974’te, her iki tarafın kuvvetlerini bir BM tampon bölgesiyle ayrılması ve savaş tutsaklarının değiştirilmesi kararlarını da içeren bir ateşkes anlaşması imzalandı.

İsrail’in Sina’dan tümüyle çekilmesinin üzerinden altı hafta geçmeden 5 Haziran 1982’de, İsrail ile Filistin arasında yeniden tırmanan gerginlik, İsrail’in Beyrut’u ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kamplarının buluduğu Güney Lübnan’ı bombalamasıyla sonuçlandı. 14 Haziran’da İsrail Kara Kuvvetleri Beyrut’un banliyölerine kadar ilerlemiş ve kenti kuşatmıştı. Ancak İsrail hükümeti ilerlemeyi durdurmayı ve FKÖ ile görüşmelere başlamayı kabul etti. Uzun bir erteleme dönemi ve Batı Beyrut’un İsraillilerce aralıksız bombalanmasından sonra FKÖ, çok uluslu kuvvetlerin denetiminde kenti boşalttı. Filistinliler mülteci kamplarına gönderildi. Zaman içinde İsrail birlikleri de Batı Beyrut’tan çekildi.

Ancak 14 Eylül’de, Lübnan devlet başkanı Beşir Cemayel öldürüldü. Bunun üzerine İsrail, Filistinlileri Cemayel yandaşı Hristiyan Falanjistlerin yapabileceği bir saldırıdan korumak gerekçesiyle kente yeniden girdi. Ama bu çaba işe yaramadı; çünkü 16 Eylül’de Falanjistler iki Filistin mülteci kampına girmeyi başararak yüzlerce Filistinliyi öldürdüler.

Olay bütün dünyada kınandı. Bağımsız bir soruşturma komisyonunun bu kıyımdan dolaylı sorumlu bulduğu birkaç üst düzey İsrail savunma görevlisi istifa etmeye zorlandı.

Kasaba.works Digital Agency