Çocuklar hızlı büyüyor ve bir bakıyorsunuz ki eski uysal çocuk gitmiş, yerine asi ve hiç tanımadığınız biri gelmiş. Disiplin uygulamak, ceza vermek veya diğer yöntemleriniz eskisi gibi işe yaramıyorsa belki de davranış şeklinizi değiştirmelisiniz.
Yeşilay Dergisi’nde yayınlanmıştır. Telif hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir.
Anne ve babanın çocuğa yaklaşım tarzının, çocuğun davranış gelişimini doğrudan etkilediğini ve kişilik yapısını da önemli derecede şekillendirdiğini biliyor muydunuz? Anne ve babanın tutarlı, yapıcı ve sevgi eksenli yaklaşımı çocuğun dengeli bir kişilik kazanmasını sağlarken; aşırı otoriter, ilgisiz ve empatiden uzak tavırları da çocuğun duygusal ve sosyal gelişimini olumsuz etkiliyor. Yeşilay uzmanları, “Çocuklar ergenlik öncesi dönemde, ebeveynlerinin yanlış tutumları karşısında genellikle ‘çaresiz ve pasif’ kalırlar. Çocuklar bu dönemde maruz kaldıkları yanlış tutumlar karşısında bir takım davranış bozuklukları sergilese de çoğu kez bu davranışlar ‘riskli davranış’ grubuna girmez fakat bu durum bir bakıma ‘fırtına öncesi sessizlik’ gibidir. Çünkü ergenlik dönemiyle birlikte ‘çaresiz ve pasif’ olan çocuğun yerini sorgulayan, beğenmeyen ve agresif davranışlar sergileyebilen bir genç alır” diyorlar.
Yeşilay uzmanlarına göre çoğu ebeveyn, çocuğundaki bu değişim karşısında şaşkınlığa uğruyor ve çocuğunun huysuzluklarına, öfke patlamalarına anlam veremiyor. En yumuşak ikazlara bile sert tepki veren genç karşısında nasıl davranacağını şaşırıyorlar. Gençlerin tepkiselliği karşısında bazı ebeveynler empati kurup çözüm odaklı davranmak yerine, genci yargılamayı ve suçlamayı tercih ediyor. Hatta bazen sertlikle işin üstesinden gelmeye çalışabiliyorlar. Hâlbuki bu durum yangına körükle gitmeye benziyor ve çatışmaları daha da körüklüyor. Ebeveynle ergen arasındaki çatışmaların, sürtüşmelerin süreklilik kazanması ise ergenin bazı riskli davranışlara yönelmesine sebep olabiliyor.
Uzmanlar aileleriyle yaşadığı sorunların giderek büyüdüğünü düşünen bazı gençlerin, bu sorunlarının çözümüne ilişkin ümitlerini kaybedince evden kaçma, alkol ve uyuşturucuya sığınma, çetelere katılma, şiddete yönelik davranışlar sergileme, hatta intihara teşebbüs etme gibi davranışlar sergileyebildiğini söylüyor, “Gençler bu tür davranışları sergilerken çoğu kez bu yaptıklarının daha da büyük sorunlara yol açacağını hesaplamadıkları gibi, bilakis bu riskli davranışların çözüm olduğunu sanırlar. Bazı gençler de bu davranışlarla kendilerini anlamayan ailelerinden intikam aldıklarını da düşünürler” diyorlar.
Anne-babanın hangi tavırları gençleri olumsuz etkiliyor?
Yeşilay uzmanları gençleri riskli davranışlara sürükleyen anne baba tutum ve davranışlarını altı başlık altında topluyor;
1. Gencin sürekli rencide edilmesi: Anne-babanın gençle iyi iletişim kuramaması, genci sürekli eleştirip basit gerekçelerle rencide etmesi gencin onlardan soğumasına sebep olabilir. Rencide edici davranışların toplum içinde -özellikle arkadaşlarının önünde- yapılması daha yıkıcı sonuçlar doğurur. Çünkü ergenlikle birlikte kendi kişisel dünyasını oluşturmaya çalışan genç için toplum önünde ‘rezil olmak’, katlanılabilir bir durum değildir. Her seferinde onurun kırıldığını, rezil olduğunu düşünen genç, ailesine karşı öfke duyacak, çözümü riskli davranışlarda arayacaktır.
2. Anne-babanın otoriter ve baskıcı tavır içinde olması: Hemen her şeyin katı kurallarla sınırlandığı, cezanın önde tutulduğu yaklaşım tarzı, gencin kişiliğini hiçe saydığı gibi kendisine olan güven duygusunu da zedeler. Katı disiplin uygulayan ailelerde gençler, attığı her adımda yanlış yapma korkusu yaşar. Neticede ya silik ve çekingen ya da isyankâr bir kişiliğe bürünürler. İçinde bulundukları baskıcı ortamı ‘kâbus’ olarak niteler ve yaşadıkları baskıların tahammül sınırlarını aştığını düşündüklerinde evden uzaklaşmayı tercih ederler.
3. Gencin ciddiye alınmaması ve yeterince değer görmemesi: Aile içi iletişimde belirgin bir problem olmadığı müddetçe çocukların ilk çocukluk dönemi çalkantısız ve sükûnetli geçebiliyor. Bu dönemde çocuklar ebeveynlerinin ulaşılmaz ve yanılmaz insanlar olduğunu düşündüğünden, onların çizgisinden pek dışarı çıkmıyorlar. Ergenlik dönemiyle birlikte genç, yetişkin bir birey olduğunu, ciddiye alınması gerektiğini düşünmeye başlıyor. Ailesinden yeterince değer görmeyen gençler, bu boşluğu doldurmak için değişik arayışlara girebiliyor. Gencin ilk tercihi de ‘kafa dengi’ arkadaşları oluyor. Bazen de çetelerin hatta terör örgütlerinin kıskacına girebiliyorlar. Terör örgütleri gençlerin ilgi ve sevgi eksikliğinden faydalanıp onlara ilgi gösteriyormuş gibi görünerek örgüt içine çekip daha sonra gerçek yüzlerini ortaya çıkarıyor. Gençler yanlış olduğunu bildikleri halde sırf kendilerini “daha değerli” ve “işe yarar” hissettiklerinden bu hataya düşebiliyorlar.
4. Gencin başkalarıyla kıyaslanması: Anne-babalar çocuklarını başkasıyla kıyaslarken “Senden hoşnut değilim, falan kişi ya da kişiler senden daha iyi, sen onlara göre yetersizsin” mesajı verirler. Ebeveynler gençleri olumlu davranışlara yönlendirmek için bu tür ifadeleri kullansalar da yapılan kıyaslamalar gençlerin tepkisine yol açıyor, onların öfkesini, inadını arttırıyor. Sıkça kıyaslanan gençlerde içe kapanma, öz güven eksikliği, çekingenlik, bazen de şiddete başvurma gibi durumlar gözlenebiliyor. Kendi değerlerinin başkaları üzerinden biçildiğini düşünen bu gençlerde yoğun değersizlik duyguları gelişebiliyor. Ebeveynin abartılı derecede yaptığı kıyaslamalar bir anlamda psikolojik şiddete dönüşünce, gençler riskli davranışlara yönelebiliyor.
5. Kuşak çatışmasının etkisi: Ebeveyniyle anlaşamamak, birçok gencin en büyük sorunlarından birisi. “Kuşak çatışması” olarak bilinen bu durum, ebeveynle gencin arasındaki “duygusal mesafeyi” açıyor, onları birbirinden uzaklaştırıyor. Ergenlik dönemiyle birlikte değişim geçiren gencin ailesi ve çevresine eleştirel gözle bakmasına karşı, ebeveynin bu değişimi görmezden gelmesi, kendi doğrularından taviz vermemesi kuşak çatışmasını arttırıyor. Bu tür ailelerde ebeveynler, gençleri “asi ve saygısız” olmakla itham ederken, gençler de ebeveynlerini anlayışsız davranmakla ve “modası geçmiş” yüzeysel düşüncelere bel bağlamakla suçluyor. Ebeveyniyle aynı çatı altında yaşamasına rağmen farklı dünyanın insanı olduğunu düşünen genç, onlarla sağlıklı ve doyurucu ilişkiler kuramayınca bu ihtiyacını başka kişiler ya da gruplarda arayabiliyor. Gençler “ebeveynlerine alternatif” olarak benimsedikleri kişilerin etkisiyle riskli maceralara girebiliyor, alkol ve uyuşturucu bağımlısı haline gelebiliyor.
6. Okul başarısızlığında anne-babanın sert tepki vermesi: Ergenlik döneminde gençlerin ilgisi sosyal hayata kaydığı için derse ilgilerinde düşüş gözlenebilir. Özellikle aşırı otoriter ve baskıcı aileler, derslerindeki düşüşten dolayı çocuklarına karşı sert tepki gösterip cezalandırma yolunu seçebiliyor. Bu gençler, karnelerindeki kötü notlardan dolayı ailelerine verecekleri hesabın endişesiyle yalana başvurma, evden kaçma, hatta intihara teşebbüs etme gibi davranışlar sergileyebiliyorlar. Çocuğunun kapasitesi hususunda gerçekçi davranmayıp yüksek beklenti içine giren ebeveynler, hayal kırıklığına uğradıkları gibi çocuklarının da eziklik hissetmesine sebep olabiliyorlar. Ailesinin beklentisine cevap veremeyen çocuğun yaşadığı başarısızlık duygusu özgüvenine darbe vurduğu gibi, suçluluk duymasına da sebep olabiliyor. Böyle hassas bir zamanda çocuğun tembel, sorumsuz ve daha ağır olumsuz sıfatlarla yargılanması yıkıcı sonuçlar doğuruyor, çocuğun iç dünyasında deprem etkisi oluşturuyor.
Çocuğun riskli davranışlar sergilememesi için anne-babaların dikkat etmesi gerekenler;
• Çocuğunuzu ciddiye almalı ve ona sevginizi hissettirmelisiniz.
• Ergenlik dönemine girişiyle birlikte ailedeki kuralları bir miktar esnetmeniz yararlı olur.
• Çocuğunuzun yaptığı hatalar karşısında hemen suçlayıcı, rencide edici tartışmalara girmeyin.
• Aşırı baskıyla çocuğunuzun davranışlarını kontrol altına almamalı, onun hatalarını bir dedektif edasıyla araştırmamalısınız. Bu durum çocuğunuzla aranızdaki güven köprüsünü zedeleyeceği gibi, “gizli şeyler” yapmasını teşvik edecektir.
• Yetişkin insan muamelesi görmek, ergenler için psikolojik ihtiyaçtır. Ergenin bu ihtiyacı karşısında duyarlı olmalı ve ona çocuk muamelesi yapmamalısınız.
• Ergenin kendi adına karar verebilmesine müsaade etmelisiniz. Bu yaklaşımınız ergenin özgüven gelişimine katkıda bulunacağı gibi, size olan sevgisinin derinleşmesini de sağlar.
• Kuşak çatışması yaşamamanız için, çocuğunuzdaki değişim sancılarını anlayışla karşılamalı ve onun kimlik kazanma sürecinde yaptığı bazı hatalar karşısında soğukkanlılığınızı korumalısınız.
• Çocuğunuzun kendisini ifade etmesine fırsat vermelisiniz. Çocuğunuzu dinlemeden kendi doğrularınızı ona dikte etmeniz, çocuğunuzda anlaşılmadığı duygusunu oluşturur ve size tepki duyar.
• Ders başarısı uğruna çocuğunuzla aranızdaki köprüleri yıkmamalısınız.
• Ergenlikle birlikte ceza etkili bir yöntem olmaktan çıkar. Bunun yerine çocuğunuza verdiğiniz imtiyazları kısmanız daha etkili olur.
Yeşilay Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı sevdiklerinizi zararlı alışkanlıklardan, yanlış tutum ve tavırlardan uzak tutabilmeniz için çalışmalar yürütüyor. Program küçük yaşlardan itibaren çocuğunuza sigara, alkol ve madde kullanımının zararlarından sohbet sırasında veya televizyonda gördüğünüz bir haber vesilesiyle bahsetmenizi ve kendini nasıl koruyacağını anlatmanızı öneriyor. Bu konuşmaları yaparken;
• Konuşma öncesi doğru kaynaklardan bilgilerinizi tazeleyin, bağımlılıkların zararları hakkında bilgi verin.
• Kısa ve net cümleleri tercih edin.
• Ona sorular yönelterek çocuğunuzu da sohbete dâhil edin. Fikrini, ne hissettiğini, ne bildiğini sorun.
• Çocuğunuzla anne ve baba ayrı ayrı konuştuğunuz gibi tüm aile bir aradayken de konuşun.