Yazdığı 84 romanla tüm dünyada kitaplarının satışı 100 milyonu aşan Agatha Christie; cinayet romanlarının “ölüm düşesi” olarak adlandırıldı. Eserlerinin birçoğu sinemaya aktarıldı. Kendisine ün getiren asıl patlamayı ise 1926 yılında esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolarak yaptı.
Agatha Christie, İngiltere’nin Devonshire kentinde 1890 yılında doğdu. Okula gönderilmediği için eğitimini annesinden aldı. Birinci Dünya Savaşı’nda hemşirelik yaptığı sırada yazmaya merak saldı ve dedektif öykülerine başladı.
İlk kocası Archibalt Christie pilottu. Kocasının işi nedeniyle çıktığı seyahatlerde romanları için malzeme topladı. Bu da romanlarına kişi ve mekan zenginliğinin kattı.
İlk romanı “Katil Kim?” de egzantrik ve kendini beğenmiş ünlü kahramanı Dedektif Hercule Poirot’u yarattı. Poirot, yaklaşık 25 roman ve öyküde yer aldı. Agatha Christie’nin öbür önemli kahramanlarından, evde kalmış yaşlı kız Miss Jane Marple ise ilk kez “Papaz Evinde Cinayet” (1930) adlı romanda ortaya çıkmıştı. 75 romanı en iyi satan kitaplar listelerine geçen Agatha’nın eserleri, İngiltere’de ve ABD’de popüler dergilerde basıldı. Oyunlarından “Fare Kapanı” aynı tiyatroda aralıksız 21 yıl sahnelenerek bir dünya rekoru kırdı.
Agatha Christie’nin esrarengiz kayboluşu
Agatha Christie kocası tarafından aldatılınca 1926 yılında aniden ortadan kayboldu. 11 gün süren bu kayboluş macerası birçok dedikodulara yol açtı. Romanlarının etkisinde kalan okuyucuları, onun cinayet işlemek için ortadan kaybolduğunu söylüyorlardı.
Jack Deleon 1979 yılında, Agatha ile ilgili bir film çekmek istediğinde kayboluşu ile ilgili hiçbir şey bulamadı. Sonunda çareyi bir medyuma gitmekte buldu. Medyum, Agatha’nın kayboluş sırrının; İstanbul Pera Palas Oteli’ndeki 411 no’lu odada saklı olduğunu söyledi. Odada arama yapan film şirketi, duvarın içerisindeki gizli bir bölümde nereye ait olduğu bilinmeyen bir anahtar buldu. Agatha Christie, otobiyografisinde bu dönemi bilinç kaybı olarak tanımladı.
Agatha Christie’nin romanları
İstanbul’dan, Bağdat’a yaptığı yolculuklar sırasında bindiği Şark Ekspresi’ne olan manevi borcunu ödemek için yazdığı, “Doğu Ekspresi’nde Cinayet” adlı romanı Agatha Christie için ayrı bir önem taşıyordu. İkinci kocası olan arkeolog Max Mallowan ile bu yolculukta tanıştı. Birlikte Ortadoğu’da birçok geziye çıktılar. Bu yolculuklar, “Nil’de Ölüm”, “Mezopotamya’da Cinayet” gibi romanlarına esin kaynağı oldu.
Agatha Christie, iyi bir polisiye roman yazmak için yapılması gerekeni şöyle ifade eder: “İyi bir dedektif öyküsünde katil kolay bulunmalı; fakat aynı zamanda onun bu işi yapmamış olması gerektiği düşünülmeli, buna rağmen katil bu kişi olmalıdır.”
“Doğu Ekspres’inde Cinayet”, “Nil’de Ölüm” “Savcının Tanığı” gibi ses getiren romanları sinemaya başarı ile uyarlandı. Kraliçe Elizabeth tarafından başarılarından ötürü, Dame unvanıyla onurlandırıldı.
Agatha Christie, 12 Ocak 1976’da İngiltere’de öldü. Ardında 84 roman ve büyük bir servet bıraktı. Bu kitaplar, 63 dile çevrildi ve tüm dünyada bir milyardan fazla sattı. Servetini insanların cinayete olan zaafları sayesinde elde eden Christie, hala popülerliğini koruyor.