Ne yazık ki ressam olacak kadar yetenekli değildi. Dayak ve baskı altında geçen çocukluğundan sonra sanatla ilgilenmek ve ressam olmak en büyük dileğiydi ama olmadı. O da dünyanın başına bela oldu.
Adolf Hitler, Avusturyalı bir gümrük memurunun oğluydu. 20 Nisan 1889 yılında Almanya-Avusturya sınırında doğdu. Adolf’un babası Alois Hitler, 38 yaşına kadar gayrimeşru bir çocuk olarak annesinin kızlık soyadını kullandı. Daha sonra amcasının nüfusuna geçerek Hitler soyadını aldı. Adolf Hitler dünyaya geldiğinde babası 51 yaşındaydı.
Alois ve Klara Hitler çiftinin Adolf’dan sonra iki çocukları daha oldu. Fakat bunlardan sadece kızları Klara yaşadı. Alois Hitler’in önceki evliliğinden de bir oğlu vardı.
Alois Hitler, oldukça otoriter bir babaydı. Çocukları üzerinde baskı uyguluyordu. 14 yaşındaki büyük oğlu, baskıya dayanamayıp evi terk etti. Oldukça dik kafalı ve inatçı olan Adolf ise baba dayağı ile büyüdü.
Okul yılları
Adolf Hitler, ilkokulu başarılı bir şekilde bitirmişti. Fakat ortaokulda başarılı olamadı. Başarısızlığını babasının aşırı baskısı ve sert davranmasına bağlayan Adolf, 1901-1902 ders yılında sınıfta kaldı.
Bu dönemde Adolf ne olacağı konusunda ailesiyle tartışmaya girdi. Ailesi devlet memuru olmasını istiyordu. Adolf ise sanatla ilgilenmek, resim yapmak istiyordu. Alois Hitler bu olaya büyük tepki gösterdi ama 1905 yılında rahatsızlandı ve öldü. Bunun üzerine Klara, çocukları ile birlikte Urfahr’a taşındı. Bu arada ciğerlerinden rahatsızlanan Adolf, teyzesinin yanında bir yıl kaldı. İyileşmesinin ardından okula yazılıp, burada da bir yıl okudu ve okul hayatını noktalamaya karar verdi.
Adolf ressam olmaya çalışıyor
1907 yılında Viyana’ya giden Adolf Hitler, Güzel Sanatlar Akademisi’ne başvurdu. Fakat girdiği sınavda başarılı olamayınca okula alınmadı. Ertesi yıl mimarlık öğrenimi için tekrar başvurdu. Bu sefer de ortaokul notlarının düşük olması engel çıkardı. Akademiye giremeyen Adolf Hitler; annesinin ağır hasta olduğu haberini alınca, Linz’e geri döndü ve annesini göğüs kanserinden kaybetti. Bu annesine çok düşkün olan Adolf için ağır bir darbe oldu. 1908 yılında tekrar Viyana’ya döndü.
Viyana’da geçimini sağlamak için sulu boya resimler yapıp, satıyordu. Bu resimler genellikle kartpostallardan bakıp yaptığı tarihi yerlerin resimleriydi. Hitler, Viyana’da geçirdiği bu dört yılın hayatında çok önemli bilgileri edinmesine faydası olduğunu belirtiyordu. Zamanının çoğunu Viyana’da kütüphanelerde okuyarak geçiren Hitler bu dönemde çok sefalet çekti. Bu yıllarını “Kavgam” adlı kitabında dile getiriyordu.
Almanya’ya savaşa katılıyor
1913 yılında Avusturya’dan ayrılıp Münih’e yerleşen Hitler, Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle 16 Ağustos 1914 yılında gönüllü olarak 16. Tümene katıldı. Orduda iken “Birinci Dereceden Demirhaç Nişanı” aldı. 1918 yılında bir gaz saldırısında gözlerinden rahatsızlandı ve hastaneye kaldırıldı. Hastanede bulunduğu sıralarda ateşkes ilan ediliyor; Kaiser Wilhelm tahttan indirilerek sürgüne gönderiliyordu.
Adolf Hitler hastanede iken Prens von Baden başkanlığındaki sivil hükümet, yönetimi Friedrich Ebert başkanlığında bir sosyal demokrat hükümete bırakmıştı. Sosyal demokratlar da komünistlerin ayaklanması tehlikesine karşı cumhuriyeti ilan etmişlerdi. Bu duruma oldukça üzülen Hitler, politikaya atılmaya karar verdi.
Almanya’nın 1918 yılında uğradığı yenilgiye öfkelenen Hitler; bütün suçu sosyal adalet yanlısı olan Sosyal Demokrat Parti ile sendikalara ve aşağı bir ırk olarak gördüğü Yahudilere yükledi.
1919 yılında kendisi gibi durumdan hoşnut olmayanların kurduğu partiye üye oldu. 1920 yılında bu parti Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi adını aldı. 1921’de de Nazi Partisi olan bu partinin başkanlığına Hitler getirildi.
Hitler, 1923’te yönetimi ele geçirmek üzere Münih Ayaklanması diye adlandırılan bir darbe girişiminde bulundu. Ancak halk beklediği gibi ardından gelmedi. Bu başarısız darbe neticesinde tutuklandı ve dokuz ay hapis yattı. Hapiste kaldığı sıralarda gelecekte yapacakları konusunda kararlar verdi. Hapisten çıktıktan sonra partisini yeniden örgütledi. 1929’lu yıllarda Nazi Partisi büyük sanayiciler tarafından da destek gördü. Hitler, parti çetelerine ve kendi tarafında olmayanlara saldırarak Nazi Partisini özel bir ordu şekline dönüştürdü.
Devlet Başkanı Hitler
1933 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Hindenburg tarafından başbakanlığa getirilen Hitler, Alman Parlamentosu’nu etkisiz hale soktu. Almanların üstün bir ırk olduğunu belirterek Yahudilere cephe aldı ve Yahudi soykırımı başladı. Bu soykırım sırasında bazı Yahudiler Almanya’dan kaçmayı başardıysa da bir çoğu toplama kamplarına alınıp, burada çok kötü işkencelere maruz kaldı.
1934 yılında Cumhurbaşkanı Hindenburg’un ölümüyle Hitler, önder sıfatıyla devlet başkanlığını üstlendi. 1936’da Alman Birliklerini harekete geçirdi. 1938 yılında Avusturya’yı, 1939’da da Çekoslavakya’yı işgal etti. Aynı yıl, Hitler’in Polonya’ya girmesiyle İkinci Dünya Savaşı başladı.
Hitler, artık zafer kazanmak uğruna her şeyi feda etmeye hazırdı. Almanya’nın yok olması pahasına bu girişimini sürdüren Hitler, 1944 yılında ülkenin bir grup subayı tarafından öldürülmek istendi. Fakat başarılı olamadılar.
Hitler, 1945 yılından itibaren can güvenliğini sağlayabilmek için bütün zamanını özel sığınağında geçirmeye başladı. Hitler’in yol açtığı İkinci Dünya Savaşı’nda en çok insan kaybını SSCB verdi. Bu ülke ile ittifak yapılmasına rağmen Hitler, Sovyetler Birliği’ne saldırmıştı. 1945’te müttefikler tarafından özel sığınağı basıldı, fakat Hitler sığınakta bulunamadı. Yakalanıp yargılanmak yerine sevgilisi Eva Braun ile birlikte intihar etmeyi tercih etmişti.