İletişim nedir? Doğru iletişim nasıl kurulur? İletişimde en çok nerede yanlış yapıyoruz? İş yerinde beden dilimiz nasıl olmalı sorularımızı İletişim ve Beden Dili Uzmanı Mert Aydıner’e yönelttik.
Yeşilay Dergisi’nde yayınlanmıştır. Telif hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir.
Fotoğraf: Koray Işık
1- İletişim nedir? Ne değildir?
İletişim, anlama ve anlaşılma gayretidir. Bu da diğerinin konfor alanında var olabilmeyi gerektirir. Çünkü insanlar sadece güvendikleri ve bir fırsat olarak tanımladıkları kişileri konfor alanlarına alarak onlarla paylaşımda bulunur. Bu bağlamda köprüler inşa edebilmek için kendimizi tam olarak ifade edebildiğimiz, duygu ve düşüncelerimizi bir kaygı taşımadan ortaya koyabildiğimiz ve bütünlüğümüzü koruyabildiğimiz bu alanı güvenle diğerlerine açmalı ve diğerlerinin konfor alanına girebilecek güveni telkin etmeliyiz.
2- Doğru iletişim için dikkat etmemiz gereken hususlar neler?
Bir ilişkinin kurulabilmesi ve gelişebilmesi için en önemli unsur olan uyumun temeli de güvendir. Güven kaybolduğunda köprüler yıkılır, akış durur. Sonrasında bu köprüyü onarmak için yeni bir fırsatımız olmayabilir.
3- Güven nasıl tesis edilir?
Güven tesis edebilmek için ‘sözlerimizin, sesimizin ve beden dilimizin birbiriyle çelişmediğinden’ emin olmalıyız, kendi içimizde uyumu yakalayamazsak karşımızdaki bu çelişkileri hisseder, kafasında soru işaretleri belirmeye başlar. Tam güvenemediklerinde temkinli davranmayı tercih ederler. Bu geri çekilme iki kişi arasındaki düşünsel ve duygusal akışı kesintiye uğratır, kısa zamanda bağın kopmasına neden olur.
4- İletişimde en çok nerede yanlış anlama meydana geliyor?
İletişim konusunda insan doğasındaki en büyük çelişkilerden biri bir yandan hep ‘daha iyi anlaşılma isteği’ duyarken diğer yandan ‘gerçek duygu ve düşüncelerinin ifşa olacağı’ korkusunu taşıması. İletişimin temelinde ‘anlamak’ ve ‘anlaşılmak’ olduğu için öncelikle dinlemeyi öğrenmemiz gerek. Bunun ilk aşaması da dikkatin ve ilginin karşı taraf üzerinde toplanması. Gerçekten ne düşündüğünü ve nasıl hissettiğini anlamak için muhatabımızın yaydığı sözlü ve sözsüz sinyalleri zamanında yakalayarak ‘doğru eşleştirme’ yapabilmeliyiz. Kendimizi ifade ederken ise doğal, akıcı ve anlaşılır olmak için ‘nasıl davrandığımızı düşünmeden ve kendimizi gözlemeden’ hareket etmemiz gerekir. Aksi halde dikkatimizi dağıtan bu iç sesler ve yoğun kontrol duygusu senkronizasyonun bozulmasına ve karşı tarafın aldığı karışık sinyaller sebebiyle bize duyduğu güvenin azalmasına neden olur. Doğallıktan ve içtenlikten uzaklaşıldığı zaman taraflar birbirlerine istem dışı olarak çelişkili sinyaller gönderebilir, bu nedenle birbirlerini anlamakta güçlük çekebilirler. Sosyal anlamda varlığımızı sürdürebilmek için topluluk içinde kabul gören sözler sarf etme ve davranışlar sergileme eğilimindeyizdir, bu da bilinçli ya da bilinçsiz olarak karşımızdakine yanlış mesajlar vermemize sebep olabilir. Mesela kızdığımızı, beğenmediğimizi, hemfikir olmadığımızı veya sıkıldığımızı dile getirmek istediğimiz halde bunu belli etmemeye çalıştığımızda gerçek düşüncelerimizin ve hislerimizin karşımızdaki tarafından anlaşılmasına engel oluruz. Oysa içimizden geldiği gibi davranarak net sinyaller gönderseydik muhatabımız beynindeki ayna nöronların yardımıyla ne demek istediğimizi anlayabilir, ilişki daha akıcı ve verimli hale gelebilirdi. Uzun soluklu, güvene dayalı bir ilişki hedefleniyorsa bir diyalog boyunca süzgeçten geçirilmeden, dürüstçe gönderilen mesajların ‘yaranma’ veya ‘aptalca empati gösterme’ çabalarına her zaman üstün geldiğini söyleyebiliriz.
5- İş yerinde beden dilimiz nasıl olmalı?
Güven yaratan ve uyumu ortaya çıkaran davranışlar nelerdir diye bakarsak şunları görürüz;
* Beden dilimiz, yüz ifadelerimiz, sesimiz, kelimelerimiz ve kendi iletişim tarzımızdaki bütünlük,
* Kolları ve bacakları çaprazlamadan sergilenen açık, ulaşılabilir ve dik bir duruş,
* Onun için tehlike yaratacak bir şey taşımadığımızı gösteren açık ve muhatabımıza dönük avuç içleri,
* Orada olmaktan duyulan memnuniyeti ifade eden içten bir gülümseme,
* Diğerini fark ettiğimizi gösteren güçlü, kararlı ama meydan okumayan istikrarlı bir göz teması,
* Tabanlarıyla yere sağlam basan ve tümüyle karşımızdakine dönük bir beden,
* Konuya ve kişiyi duyduğumuz ilgiyi göstermek için konuşurken ona doğru eğilmek,
* Eşit olduğumuzu göstermek için ayakta veya oturur pozisyonda göz seviyelerini eşitlemeye çalışmak,
* Karşımızdakine güvendiğimizi, yanında rahat hissettiğimizi, onu dinlediğimizi ve fikirlerini kabul edebilecek esnekliğe sahip olduğumuzu göstermek için başımızı hafifçe yana yatırmak,
* Tamamen ona odaklanmış şekilde, akıllıca sorular sormak, sözünü kesmeden aktif şekilde dinlemek,
* Sözlü veya sözsüz yollara başvurarak dikkati kendi üzerimize çekmeye çalışmamak,
* Onların başarılarıyla mutlu olduğumuzu bir gülümseme eşliğinde samimi bir övgüde bulunarak göstermek…
MERT AYDINER KİMDİR?
İletişim ve Beden Dili Uzmanı Mert Aydıner, 1997 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nden mezun oldu. Kurucusu olduğu Sinergoloji Davranış Bilimleri Enstitüsü’nde 2006 yılından bu yana Neuromarketing (duyusal pazarlama) ve Neuroselling (duyusal satış) konularında çalışmalar yürütüyor. Farklı kültürlerden insanlar üzerinde SYNERGOLOGY ve FACS (Facial Acting Coding System) olarak adlandırılan yöntemler yardımıyla duyguların davranışa dönme sürecini inceleyen çalışmalara liderlik yapıyor. ‘İş Hayatında İletişim ve Beden Dili’ ve ‘Bir Fikir Nasıl Satılır?’ adlı kitapların da yazarı olan Aydıner eğitim ve seminerlerde konuşmacı olarak yer alıyor.