Birinci Dünya Savaşı’na katıldıktan sonra ABD içe dönmeye ve tüm dikkatini iç işleri üzerinde yoğunlaştırmaya hazırdı. 1920’lerden Büyük Bunalım’a kadar geçen on yılda, ABD’lilerin çoğu, özel şirketlerin girişim bilançolarıyla uğraşmaktaydı ve ABD kapitalist toplumu temelinden sarsan ekonomik sorunlarına çözüm bulunmasını istedi. 

1920’lerde ABD yaşamına giren kaçınılmaz güçler, yeni bir yaşam biçimi yaratıyordu. Otomobil ve asfalt kaplı yollar hareket üreterek, geleneksel kırsal kesim-kent farklılığını ortaya çıkarıyordu. Radyo ve sinema filmleri, kentli değerler üstüne kurulu yeni bir ulusal kültür başlatıyordu.

19.Tadil Kararnamesi (1920) kadınlara iç siyasette oy kullanma hakkı verdi. Savaş kadınların iş dünyasına sanayi alanlarına girmelerini hızlandırmış ve bazı meslekler edinmelerini kolaylaştırmıştı. Geleneksel olarak erkeklere özgü sayılan içki ve sigara içmek gibi alışkanlıklar da edinmişlerdi. Böylece gençlere yeni önderlere, yeni değerlere yöneldiler. Giyim kuşam, eğlence türleri ve ahlak anlayışı alışılmadık biçimde değişti.

Geleneksel JASP (Beyaz Anglo-Sakson-Protestan) kesimi, yeni yöntemlere karşı savaşa girmişti. 1919’da içki yasağının konulması, Yankee ahlak değerlerinin göçmenlere karşı zaferi oldu. 1917 Rus Devrimi, 1919-1920’de ülke genelinde bir Kızıl Korku rüzgarı estirdi. Kuşku, Moskova’nın uşakları oldukları varsayımıyla işçi sendikaları üzerine toplandı. Kuzeyin kırsal kesimelerinde Güney’den daha güçlü olan Ku Klux Klan Derneği, Fransa’da savaşmaktan dönen ve “yeni zenci” diye adlandırılan oldukça bilinçlenmiş siyahlara, katoliklere ve 1890’lardan beri ülkeye akın eden Yahudilere saldırılara girişmişti.

Öte yandan, yeni düşünceler ülkenin her yerinden adeta fışkırıyordu ve iyimserlik doruktaki yerini korudu. ABD kamuoyu, elektrik, uçak, yeni iletişim sistemleri gibi yeni buluşların kendilerine getirdiği mucizelerden büyük mutluluk duyuyorlardı. Charles Lindbergh’in tek başına 1927’de Paris’e uçuşu, çağın ruhunu yakaladığı görünümünü vermekteydi. Henry Ford ve orta halli kişiler için ucuz otomobil üretim sistemi, yeni çağın simgesi olarak görüldü. İş dünyası, değerleri ve verimliliği açısından övüldü.

1920’lerde üç Cumhuriyetçi başkan, Beyaz Saray’da yer aldı. Biri muhafazakar olan Warren Harding, büyük bir oy çokluğuyla işbaşına geldiyse de, beceriksizce davranışı ve çevresindekilerin yarattığı skandallar yüzünden büyük tepki uyandırdı. Harding’in ölümü (1923) üstüne yerine geçen Calvin Coolidge, iş dünyasına ne kadar hayransa, hükümetten de o kadar nefret ederdi. Bir mühendis olan Herbert Hoover (1929-33) başkanlık kurumuna inancı getirirken, bunun bireyselliğin tam bir açıklamasını temsil ettiğini belirtti. 1920’de ABD’de yapılan nüfus sayımı, ilk kez ülkede halkın çoğunluğunun kentlerde yasadığını gösterdi.

Kasaba.works Digital Agency